Çocuklara Bağırmamak İçin 10 Yöntem

Bir anne başından geçenleri anlatıyor ve bizlere çocuklara bağırmaktan vazgeçmek için 10 sebebi sıralıyor…

20 Ocak 2012. Bu tarihi asla unutmayacağım. Dört oğlumla yalnız başıma mücadele etmeye çalışıyordum. En büyüğü beş yaşında. En küçüğü kucağımda, kırmızı bir yüz ve titreyen bedeniyle hayata tutunmaya çalışıyordu. Diğerleri ise çığlık çığlığa ağlayarak katkıda bulunuyorlardı sahnedeki dramatik atmosfere. Ölüyorum zannettim. Ölüyordum. Çok üzgündüm, çünkü olmayı hayal ettiğim anneyle alakam bile yoktu.

Ertesi gün bu kadar yeter dedim. Oğullarıma önümüzdeki bir yıl boyunca onlara bir daha asla bağırmayacağıma söz verdim. Hemen sonrasında gördüm ki işler bir başka türlü gitmeye başlamış. Derken çocuklarıma hitap şeklimi de değiştirdim. Bakın bu süreçte neler öğrendim?

1- Bağırmak yalnızca bağırmak değildir…

Kendinizi kötü hissetmenize, uykularınızın kaçmasına sebep olan bir eylemdir. Ayrıca çocuklara bağırmayı kesince, kocama da daha az bağırdığımı fark ettim. Ha bir de çocuklarım da bana bağırmayı kesti. Mesela en büyük oğlumdan şu cümleyi bir daha hiç duymadım: “Sen dünyadaki en sert, en kötü annesin, seni artık sevmiyorum.”

2- Çocuklarım en önemli hedef kitlem

Kendime ve çocuklarıma bir daha bağırmayacağıma söz verdiğim gün daha sabırlı biri de oldum. Nasılsa bağıramayacağım için sabırlı olmak zorundaydım çünkü. Ayrıca başkalarının yanında bağırmadığım için kimse tarafından da yargılanmadığımı fark ettim. Gerçi yargılanmak çok umurumda değil, ama düşündüm ki, başkaları beni böyle yargılıyorsa en önemli dinleyici kitlem olan çocuklarım kimbilir hakkımda neler hissediyorlardı. Onlara bağırmayarak, çocuklarımın varlığını hissettim.

3- Çocuk çocuktur, ama aynı zamanda insandır da

Tıpkı benim gibi, çocuklarımın da iyi ve kötü günleri var. Kimi günlerde eğlenceli, kimi günlerde huysuzlar. Bazen çok kolay, bazen zor idare ediliyorlar. Böyle şeyler hepimize oluyor. Hata yaptıklarında ne yaptıklarını anlayamadan onlara bağırılması, çocukların büyümelerine ve öğrenmelerine engel oluyor. Oysa iyi günlerinden de kötü günlerinde de öğrenecekleri çok şey var.

4- Çocuklarımı daima kontrol altında tutamam

Ne yaparsam yapayım her anlarını kontrol altında tutamam. Şu halde disiplin mevzuunu başka türlü düşünmem lazım. Bağırarak boşa harcadığım disiplin edici enerjimi, daha yaratıcı yöntemlere kanalize edebilirim.

5- Bağırmak işe yaramıyor

Bağırmaktan vazgeçince işe yarayacak bir sürü yöntem keşfettim. Mesela dışarı çıkmak için acelem olduğunda onlara bağırmak yerine, “Hadi bakalım çocuklar, kim önce hazırlanıp kapının önündeki yerini alacak” diyorum. İşe yarıyor.

6- Bağırarak tadını çıkarabileceğiniz anları kaçırıyorsunuz

Bir gece yatak odama doğru gelen adımları duydum. Kalkıp ne olduğuna bakmak yerine, sessizce bekledim. Kapı açıldı ve oğlum, “Anne, cennete ilk giden ben olursam beni sever misin, çünkü ilk sen gidersen ben seni gene de severim. Aslında seni hep severim” dedi. İkimiz de ağlamaya başladık. Oğlum rüyasında ne gördüğünü bile hatırlamıyordu.

7- Şu iki kelimeyi aklınızdan çıkartmayın: “En azından”

Bağırmak aslında çok zor bir eylem. Alternatifleri biraz yaratıcılık gerektirdiği için ilk akla gelen çözüm gibi görünüyor. “En azından” kelimesini aklınızda tutun. Çünkü tam da bağıracağınız esnada, etrafta görebileceğiniz ve en kötü durumu bile kabullenilebilir kılan şeylerin listesini çıkarmanızı sağlar. Bu listeyle uğraşırken bağırmayı unutur, mevcut probleme uygun bir çözüm icat edersiniz.

8- Çoğu zaman problem çocuklarda değil bende

Ayrılık cümlesidir ya hani: “Sorun sende değil, bende…” Sonrasında yüzükler atılır, gözyaşları dökülür. Bağırmayı bıraktığımdan bu yana, çocuklarıma bağırdığım bir sürü durumda aslında onlara değil kendime kızdığımı, hatanın bende olduğunu da görüyorum.

9- Kendime bakıyorum

Başkalarına bakmakta iyiyimdir. Ama kendimle o kadar da ilgilenmem. Yine bağırmaya son verdiğim günden bu yana, kendime daha çok özen gösterdiğimi, çünkü kendime olan saygımın arttığını hissediyorum.

10- Bağırmak tuhaf bir şey

Ne zaman bağırsanız insanlar size bakmaya başlıyor. Tesadüf değil. Bağırmak sizi insanlara tuhaf gösteriyor. Bağırmaktan vazgeçtiğimden bu yana, çocuklarım daha çocuklar. Ben de daha sakinim. Çünkü daha rasyonelim ve kolayca çıkmıyorum çığrımdan.

Kaynak: The Orange Rhino, Huffingtonpost

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.