Çocuklar Kaç Yaşında Kreşe Gitmeli?

Çocukların kreşe başlama yaşının belirlenmesi yönünde ailelere önemli tavsiyeler...

Büyüyüp geliştikçe toplumsal hayatın içinde daha çok yer edinmeye başlayan çocuklar için okul öncesi eğitim süreci de önemli ve değerli bir aşamadır. Çocuklar; toplum hayatına alışmaları, paylaşmayı öğrenmeleri, becerilerini geliştirirerek okul eğitimine hazır hale gelmeleri ve okulda uyum sorunu yaşamamaları amacıyla okul öncesi eğitime başlatılır. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Seydi Battal Gölgeli, son 10 yıl içinde okul öncesi eğitim kurumlarına, pedagojik nedenlerle olduğu kadar ekonomik nedenlerle de daha fazla gerek duyulmaya başlandığını ifade ederek, kreşe başlayacak çocuklarda olması gereken özellikler, yaş sınırı ve dikkat edilmesi gereken konular hakkında şunları söyledi;

2.5 - 3  YAŞINDAN ÖNCE KREŞE GÖNDERMEYİN 

Olağanüstü bir durum söz konusu değilse; çocukları 2.5 -3 yaşından önce aile ortamından ayırmamalı ve okul öncesi kuruluşlara kayıt ettirme kararı aceleyle verilmemelidir. Çünkü böyle yeni ve kalabalık bir hayata henüz hazır olmayan küçük bir çocuğun ihtiyacı öncelikle kreş ortamı değil, aile ortamıdır. Yeterli fiziksel, zihinsel, duygusal, ruhsal ve toplumsal olgunluk kazanmadan kreşe gönderilen çocuk zarar görebilir ve bu zararlı tercihin izleri yıllarca onu olumsuz şekilde etkilemeye devam edebilir. Bu yüzden çocuğun kreşe gönderilebilecek olgunlukta olması gerekir.

GELİŞİMİ TAKİP EDİLMELİ

Bir diğer açıdan; çocuğunuz 2.5-3 yaşına geldiği halde yaşına uygun becerileri sergileyemiyorsa ve yaşına uygun olgunluğa ulaşamamışsa, bunun nedenlerinin araştırılması ve değerlendirilmesi önemlidir. Örneğin kabaca, kendini neden ifade edemediğinin araştırılması, anneden ayrılmakta ne derece güçlük yaşadığının anlaşılması ve anne baba tutumlarının değerlendirilmesi gerekebilir. Gelişim geriliği gösterdiği belirlenen çocukların en hızlı şekilde doğru ve etkili özel eğitim olanaklarından yararlandırılması uygun olur.

KREŞE GİDECEK ÇOCUKLARDA OLMASI GEREKEN ÖZELLİKLER 

Kreşe gönderilecek çocuklarda öncelikle bilinçsel ve fiziksel açıdan olması gereken özellikler şöyledir;

Hoşça kal diyebilmeli: Kreş çocuğunun derin bir kaygıya ve endişeye kapılmaksızın anne-babasına veya bakıcısına 'güle güle' veya 'hoşçakal' diyebilmesi, yani onlardan ayrılabilmeye hazır olması beklenir. Elbette kreşin ilk günlerinde biraz huzursuz olabilirler. Yalnız gün boyunca ağlayan bir çocuk kreş hayatına henüz hazır olmayabilir.

Başından geçenleri anlatabilmeli: Kreş çocuğunun anne-babasından uzaktayken yaşadığı önemli gelişmeleri ve kendisine yapılan yanlış davranışları; ayrıntılarıyla olmasa bile ana hatlarıyla anne-babasına aktarabilmesi gerekir. 'O beni dövdü', 'Öğretmen bana kızdı', 'Teyze yemek vermedi' ve 'Okulda üşüdüm' gibi. Bu özellik; Türkiye'deki çok yetersiz bazı kreş ortamları düşünüldüğü zaman özel bir önem kazanmaktadır.

Tuvalet ihtiyacını söylemeli: Kreş çocuğunun çişinin ve kakasının geldiğini söyleyebilmesi veya hiç olmazsa 'çişimi yaptım', 'kakamı yaptım' diyebilmesi beklenir. Ayrıca temel istek ve ihtiyaçlarını ve duygularını ifade edebilmesi beklenir. 'Acıktım', 'su istiyorum', 'karnım ağrıyor' gibi çok basit ihtiyaçlarını sözlü olarak anlatamayan bir çocuk kreşe gönderilirse sıkıntı yaşayabilir.

Yemeğini kendi yemeli: Kreş çocuğunun yemeğini kendi başına yiyebilecek durumda olması beklenir.

Yeni arkadaşlar istemeli: Kreş çocuğu kendi başına arkadaşlık kurabilecek kadar başarılı olamayabilir. Ama çocuğun kreşe gitmeye ve yeni arkadaşlar edinmeye istekli olması gerekir.

Uzun süre uykuya ihtiyaç duymamalı: Kreş çocuğunun beden gücünün ve enerjisinin fazla olması gerekir. Bu konuda bir ipucu olarak çocuğunuzun uyku düzenini gözden geçirebilirsiniz. Öğleden önce ve öğleden sonra uzun süre uyumaya ihtiyaç duyan bir çocuk, kreş hayatına ve programına henüz hazır olmayabilir.

Etkinlik seçebilmeli: Kreş çocuğunun öğretmen yardımı olmaksızın bir etkinlik seçecek kadar bağımsız olması gerekir. Katıldığı etkinliği 10-20 dakika süreyle başarıyla devam ettirebilmesi beklenir.

Dikkatini toplayabilmeli: Kreş çocuğunun; çoğunlukla, dikkati dağılmaksızın kurallara uyabilmesi ve verilen görevlere odaklanabilmesi gerekir. Örneğin resimli bir kitap okunurken kitaba dikkatini verebilecek bir düzeyde olması beklenir.

Oyuncaklarını paylaşabilmeli: Kreş çocuğunun diğer çocukların da duygu ve düşüncelerinin olduğunu bilebilmesi, onları anlayabilmesi, sıraya girmeyi bilmesi ve oyuncakları paylaşmaya hazır olması beklenir.

Ailesinden birkaç saat uzak kalabilmeli: Kreş çocuğunun anne-babasından birkaç saat uzak kalabilmesi ve kendi kendine bir şeyler yapmaktan hoşlanması beklenir.

5'e kadar sayabilmeli: Kreş çocuğunun bazı şekilleri tanıması, bazı renkleri bilmesi, 5'e kadar sayabilmesi, düşüncelerini ve ihtiyaçlarını basit sözlerle ifade edebilmesi, adını eksiksiz olarak söyleyebilmesi, boya kalemi ve kurşun kalem kullanabilmesi beklenir.

Üç tekerlekli bisiklete binebilmeli: Kreş çocuğunun yeteri kadar dayanıklı ve dengesinin gelişmiş olması gerekir. Yerinde zıplayabilmeli, tek ayak üzerinde durabilmeli, koşabilmeli, topa tekme atabilmeli, çevresinden dolaşarak engelleri geçebilmeli ve 3 tekerlekli bisiklete binebilmelidir.

ERKEN KREŞ ÖZGÜVENE DARBE VURABİLİR

Küçük bir çocuk henüz hazır olup olmadığı değerlendirilmeden kreşe gönderilirse, psikolojik ve topluma uyum sağlama konusunda bir takım sorunlarla karşılaşılması kaçınılmazdır. Sonradan yanlışlık fark edilerek hatadan dönülse bile olumsuz etkileri tamamen silinemeyebilir. Bu yüzden 3 yaşından küçük çocuğunuzu okul öncesi eğitime başlatmadan önce; kreş hayatına hazır olup olmadığının değerlendirilmesi için çocuğunuzun doktorunun veya bir çocuk psikoloğunun görüşlerine başvurmanız çok uygun ve yol gösterici olacaktır.

Erken kreşe gönderilen çocukların yaşama ihtimali olduğu sorunlardan bazıları;

- Çocuk anne-babasının kendisini ihmal ettiğini, evden uzaklaştırdığını ve hatta cezalandırdığını bile düşünebilir.

- Dinleme becerileri tam gelişmemiş olabileceği için öğretmenin talimatlarına ve sınıfın kurallarına uyamayabilir.

- Özgüvenini yitirebilir.

- Eğitimden soğuyabilir. İleriki eğitim hayatında çok başarılı olamayabilir.

- Topluma ve eğitim kuruluşlarına karşı şüphe, endişe ve hatta korku gelişebilir.

- Ruhsal yapısı olumsuz etkilenebilir. Hatta çok hırçın veya çok pısırık hale gelebilir.

- Kişilik yapısı olumsuz etkilenebilir.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.