Çocuklar Altını Neden Islatır?

Beş yaşındaki her 100 çocuktan yaklaşık 15-20’si uykuda altını ıslatır. İlerleyen dönemde 15 yaşındaki 100 kişiden birinde de bu sorun devam edebilir. Peki çocukların altına kaçırma nedenleri nelerdir?

Çocuğun uyurken farkında olmadan altını ıslatmasının beş yaşındaki yaklaşık her beş çocuktan birinde görüldüğü ve tedavi edilmediği takdirde ilerleyen yaşlarda özgüven kaygı ve okul başarısının düşmesi gibi sorunlara yol açabileceği belirtildi.

ÇOCUĞUNUZUN RUHSAL SORUNU OLABİLİR

Prof. Dr. Tarkan Soygür, beş yaşına gelmiş bir çocukta ayda iki geceden fazla yatak ıslatmanın normal olmadığını söyledi. Soygür, yatak ıslatma sorununun yıllar içerisinde kendiliğinden ortadan kalkabildiğini, ancak bu sürede altını ıslatan çocuğun ruhsal açıdan olumsuz etkilenebildiğinden sorunun mutlaka tedavi edilmesi gerektiğini bildirdi.

“Bu yaştaki her 100 çocuktan yaklaşık 15-20'si uykuda altını ıslatır ve ilerleyen dönemde 15 yaşındaki 100 kişinin 1'inde de bu sorun devam edebilir.” diyen Soygür, yatak ıslatmayı ortaya çıkaran nedenlerin, çocuğun kontrolü dışında olduğuna dikkati çekti.

Soygür, sorunun tedavi edilmemesi halinde düzelme şansının azaldığını vurguladı.

CEZA ÇÖZÜM GETİRMEZ

Tarkan Soygür, çocuğun gece altını ıslatmasının anne babanın bu konuda iyi eğitim vermediği anlamı taşımadığını ifade ederek, şunları kaydetti:

“Sorun, çocuğun büyüme sürecinde idrar kontrolüyle ilgili bazı işlevlerin olgunlaşmasının gecikmesiyle bağlantılıdır. Anne ve babanın çocuğun yatak ıslatmasına tepkiyle yaklaşması veya cezalandırması, sorunun daha derinleşmesine yol açabilir.

Günümüzde gece yatak ıslatmanın psikolojik kökenli sorunlara bağlı olmadığı, bir takım organik nedenlere bağlı ortaya çıktığı kabul edilmektedir. Eğer gece yatak ıslatma 5 yaşından sonra uygun şekilde tedavi edilmezse, çocukta özgüven kaybı, kardeş ve arkadaşlarıyla olan ilişkilerinin bozulması, hatta okul başarısının olumsuz etkilenmesi gibi psikolojik sorunlara yol açabilmektedir.”

Prof. Dr. Songür, doğru tedavi için mutlaka sağlık kurumlarında uzman yardımı alınması gerektiğinin altını çizdi.

“UYKUDA İDRAR KESESİNİN DOLDUĞU HİSSEDİLMİYOR”

Soygür, altını ıslatma sorunu olan çocukların önemli bir bölümünde uyku sırasında idrar kesesinin dolduğunun hissedilmediğini belirterek, bunun sonucu olarak çocuğun uykusunda sıkıştığını hissederek uyanmadan refleks olarak altını ıslattığını söyledi.

Bazı altını ıslatan çocuklarda ise gece üretilen idrarın normalden fazla olduğunun saptandığını anlatan Soygür, “Gece üretilen idrarın fazla olması durumunda mesane kapasitesi aşılmakta ve uykuda çiş yapma ihtiyacı ortaya çıkmaktadır. Bu durum uykunun ağır olması faktörü ile birleşince, gece altını ıslatma ortaya çıkmaktadır.” diye konuştu.

Soygür, tıbben 5 yaşına kadar çocukların yataklarını ıslatmasının direkt sorun olarak kabul edilmediğini, bu yaştan sonra ise ilk olarak tuvalete çıkma düzeninin ve sıvı alımının ayarlandığını söyledi.

Bu kapsamda, özellikle gece yatmadan 1 saat önce su ve sıvı alımının kesilmesi, yatmadan hemen önce çocuğun çişini yapması ve uyuduktan 1,5 saat sonra da tuvalete kaldırılması gerektiğini aktaran Soygür, “Ayrıca, gün içinde uyanıkken uzun süre idrar bekletilmemesi, varsa aceleci tuvalet alışkanlığından vazgeçilmesi ve altta yatan kabızlık gibi sorunların tedavi edilmesi de süreci olumlu etkilemektedir.” şeklinde konuştu.

Bu uygulamanın yaklaşık 1,5 ay sürmesi gerektiğini, sorununun devam etmesi halinde ikinci basamak tedaviye geçildiğini anlatan Soygür, ikinci basamakta ise alarmlı kilot ya da ilaç tedavisinin uygulandığını belirtti.

Soygür, “Bunlardan biri kilota takılan alarmlar. Bu yöntemde kilota takılan bir alarm, çocuğun kilotunun ıslanması halinde çalıyor ve bir süre sonra çocukta şartlı refleks oluşarak tam çiş yapma saatinde uyanması sağlanıyor. Ancak alarm uygulamasında aile ve çocuk uyumunun düşük olması, henüz sonuç alınmadan bırakılmasına yol açıyor.” bilgisini verdi.

İlaç tedavisiyle gece idrar yapımının azaltıldığını anlatan Soygür, “İlaç, gece yatmadan yarım saat önce dil altına konuluyor, kendiliğinden eriyen bir ilaç olduğu için su içilmesine ihtiyaç duyulmuyor. İlaç 3 ay kullanılıyor, sonra kesilerek sonuca bakılıyor. Sonuç alınmadığında doz artırılarak ikinci küre başlanıyor. Yüzde 80 oranında iki kürde başarı sağlanıyor.” ifadelerini kullandı.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.