Çocuk Eğitiminde 'ikram'ın Etkisi Var!

Genel olarak çocuk eğitimi büyük bir sabır ve fedakârlık istemekle birlikte, kadının âile ve toplumdaki ehemmiyetine binâen, kız çocuklarını büyütüp yetiştirmek daha fazla bir dikkat ve itina ister.

Cenâb-ı Hak buyuruyor:

“Ey imân edenler! Kendinizi ve çoluk çocuğunuzu yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennem ateşinden koruyunuz!..” (Tahrîm, 6)

Rasûlullah (sav) buyurdular:

“Çocuklarınıza ikramda bulunun ve terbiyelerine özen gösterin!” (İbn-i Mâce, Edeb, 3)

Âile, çocukların dünya ve ahiret hayatına hazır hale gelmelerini sağlayan en etkili kurumdur. Çünkü âile çocukların uzun ve zahmetli bakımlarının öncelikle sağlandığı bir birim olması yanında, Yaratıcı’ya imân ve ibadet, yaratılana şefkat ve merhamet gibi manevî duygu ve yönelişlerin, körpecik dimağlara ilk olarak ve en tatlı bir şekilde aşılandığı yerdir. Her ne kadar çocuklarımız daha sonra farklı muhitlerden etkilenseler de âileden aldıkları değerler onlar için vazgeçilmezdir. Bu sebeple anne-babaların çocuklarını güzel bir şekilde yetiştirmesi, hayır-hasenât ile donatması, kendileri için bir âhiret mesûliyetidir.

Mesûliyetin gerekleri yerine getirilirken yavrularımıza karşı baskı ve zor kullanmadan, bütün samimiyetimizle, onlar için bir muhabbet ortamı oluşturulmalıdır. Bu ortamı oluşturmanın yollarından biri, çocuklarımıza imkân nispetinde, dozunu taşırmadan ikramda bulunmak ve iltifat etmektir.

Efendimiz (sav) çocuklarımıza ikramda bulunmayı ve iyi bir terbiye vermeyi tavsiye etmektedir. Peygamberimiz’in özlü beyanlarını şöyle anlamamız da mümkündür:

Çocuklarınızı terbiye etmede tesirli olabilmek için, onlara öncelikle ikramda bulununuz. Nitekim marifet iltifata tabidir. Yani semereyi görmek isteyenler, izzet ikram hususunda fedakârlık içinde olmalıdırlar.

Ebeveynin, usûlüne uygun olarak evladına verdiği terbiyenin değeri bir başka hadiste şöyle dile getirilmektedir:

“Hiçbir baba çocuğuna güzel ahlâktan daha hayırlı bir mîras bırakmamıştır.” (Tirmizî, Birr, 33)

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.