Çocuğunuz Doğuştan Kalp Hastası Olabilir

Türkiye’de her yıl 10 bini aşkın çocuk, kalp hastası olarak doğuyor. ABD’de bu sayı 40 bine ulaşıyor. Doğuştan kalp hastalığı olan ancak doğum sonrası tamamen normal göründükleri için kritik durumdaki hastalıkları fark edilmeden eve gönderilen her 4 çocuktan biri ise, doğum sonrası saatler veya günler içerisinde hayatını kaybetme riski ile karşı karşıya kalıyor.

Çocuk Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Ersin Erek, doğuştan kalp hastalığının doğumun hemen sonrasında çok basit bir yöntem ile tespit edilebilmesinin mümkün olduğunu belirtiyor. Doç. Dr. Erek “Günümüzde artık gebeliğin 18-20. haftasından sonra anne karnında kalp hastalığı olup olmadığı da anlaşılabilmekte ve böyle bir durum varsa bebek daha doğmadan gerekli tedbirler alınabilmektedir” diyor.

YENİDOĞAN KALBİNDE HAYAT KURTARAN YÖNTEM

Kalp hastalıkları dünyada olduğu gibi ülkemizde de ölüm nedenleri arasında başı çekiyor. Son yıllarda yeni gelişen yöntemler sayesinde ise hastalığın teşhisi ve tedavisi doğumun hemen sonrasında hatta henüz anne karnındayken bile mümkün olabiliyor. Her yıl dünyaya kalp hastası olarak gözlerini açan binlerce bebek, erken teşhis ve tedavi durumunda sağlıklı bireyler olarak hayatına devam edebiliyor. Doğuştan kalp hastalığının tespitinde son derece basit ama hayat kurtaran testin adı ‘pulse oksimetri’. Yeni doğan bebeğin el veya ayak parmağına yapıştırılan küçük bir elektrod yardımı ile çalışan cihaz, kanın oksijen derecesini ölçüyor, kalp hastalığı durumunda kirli ve temiz kanın karışmasına bağlı olarak, kanın oksijen derecesi düşük çıkıyor.

Her 100 bebekten birinin kalp hastası olarak doğduğunu, bu nedenle doğuştan kalp hastalığı için ‘pulse oksimetri ‘ ile yeni doğan bebek taraması yapılmasının zorunluluk olduğunu belirten Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi Çocuk Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Ersin Erek “ABD’ de bazı eyaletlerde bu tarama kanuni zorunluluk kapsamına alınmıştır. Doğan her bebeğe pulse oksimetri testi yapılması hem çok kolay hem de son derece hayati bir durumdur. Yeni bebek sahibi aileler, hayat kurtaran bu testin yapılmasını doktorlarından istemelidirler” diyor.

 YENİ DOĞAN BEBEKLERDE KALP HASTALIĞI

Ülkemizde her yıl 10 bini aşkın çocuk, kalp hastası olarak doğuyor. ABD’de bu sayı 40 bine ulaşıyor. Doğuştan kalp hastası olan ancak doğum sonrası tamamen normal göründükleri için hastalığı fark edilmeden eve gönderilen her 4 çocuktan biri ise, birkaç saat hatta birkaç gün içerisinde hayatını kaybetme riski ile karşı karşıya kalıyor. Doç. Dr. Erek “Her bebekte kalp hastalığı ile doğma riski mevcuttur. Bu bebeklerin çoğunun dış görünüşü normal görülebilir ve bir kısmı kalp hastası olduğu anlaşılamadan eve gönderilebilir. Doğuştan kalp hastası olduğu anlaşılmadan evine gönderilen bir bebek, duktus damarının kapanması ile birlikte çok ağır bir kalp yetersizliği içine girer ve hemen müdahale edilmezse hayatını kaybedebilir” diyor. Pulse oksimetri testinin, ideal olarak doğumdan ilk 24 saat geçtikten sonra ve bebek taburcu edilmeden önce yapılması gerektiğini belirten Doç. Dr. Erek, testi geçemeyen bebeklerde ekokardiyografi tetkiki ile kalbin görüntülenmesinin şart olduğunu vurguluyor. Yenidoğanlarda doğuştan kalp hastalığı taramasında, özellikle 7 kritik doğuştan kalp hastalığının araştırılması önemli. Bunlar;

  • Doğuştan büyük damarların ters olması
  • Akciğer atardamarının tıkalı olması
  • Kalbin sağ kapağı ve karıncığının gelişmemiş olması
  • Kalbin sol kapakları, sol karıncık ve aort damarının gelişmemiş olması
  • Kalbe temiz kan getiren damarların kirli kana karışması
  • Aort damarı ve akciğer atardamarının birlikte çıkması
  • Akciğere giden damarın dar olması ve kalpte geniş bir delik bulunması

Doç. Dr. Erek günümüzde gelişen teknoloji ile birlikte artık gebeliğin 18-20. haftasından sonra anne karnında kalp hastalığı olup olmadığının da anlaşılabildiğini belirterek “Böyle bir durum varsa, daha bebek doğmadan gerekli tedbirler alınabilmektedir” diyor.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.