Çocuğumu Nasıl Korurum?

Bugün bilhassa mütedeyyin anne-babalar, başlarını iki ellerinin arasına alıp düşünmeli:  Evlâtlarımız gerçekten bizim evlâdımız olarak mı yetişiyor? Onların şahsiyet ve karakterini hangi çevreler şekillendiriyor?

ÇOCUKLARIMIZ TELEFONLARIN KONTROLÜNDE Mİ YAŞIYOR?

Evlâtlarımızın gönüllerinde, ideallerinde, hedeflerinde hangi modeller, hangi şahsiyetler var? Çocuklarımız mı televizyon, internet, bilgisayar ve cep telefonlarını kullanıyor, yoksa bu cihazlar mı evlâtlarımıza kumanda ediyor? Maalesef pek çok yavrumuz bu cihazların çıkmaz sokaklarında kaybolup gidiyor.

Peygamber -sallâllahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir hadîs-i şeriflerinde şöyle buyuruyorlar:

“Hepiniz çobansınız; hepiniz güttüğünüz sürüden sorumlusunuz. Devlet reisi de bir çobandır ve sürüsünden sorumludur. Erkek âilesinin çobanıdır ve sürüsünden sorumludur. Kadın kocasının evinin çobanıdır ve sürüsünden sorumludur. Hizmetkâr efendisinin malının çobanıdır; o da sürüsünden sorumludur.” (Buhârî, İstikrâz, 20)

ANNE VE BABANIN MESULİYETLERİ

Yani herkesin bir mes’ûliyet alanı vardır. Bir anne, çoluk çocuğundan, evinin düzen ve tertibinden mes’ûldür. Baba, âilesinden mes’ûldür. Müslüman, insanların hidâyetinden, devrin akışından mes’ûldür.

ÇOCUKLARIMIZI NASIL MUHAFAZA EDECEĞİZ?

Bugün televizyon, internet, modalar, reklamlar vs. ruhanî hayata zehir serpmekte. Kalpler, rûhâniyetten uzaklaştırılıp nefsâniyetle doldurulmakta. Dünya kirlene kirlene gidiyor. Bu zamanda en zor iş, çobanlıktır, yani mes’ûl olduğumuz kimseleri, devrin bu kötü gidişinden muhâfaza edebilmektir.

Nasıl ki çoban, sürüsünü mümbit bir araziye götürür, kurak bir çöle götürmez. Günümüzde çoban olan kimsenin de nasıl hareket edeceğini, neyden verim alacağını, hangi ilmi tahsil edeceğini iyi bilmesi gerekir.

Nasıl ki çoban, bir koyunun ayağı kırılsa onu öylece bırakmaz, kucağına alır sürüden ayırmaz, onun için fedakârlık gösterir. Günümüz çobanlarının da mes’ûl olduğu kişileri yasaklı sahalarda bulundurmamaya, dikenlerin arasına sürüklenmemeleri için onlara yardımcı olmaya gayret etmesi gerekir.

SABIRLI OLUNMALI

Fakat her çobanlık bir değildir. Farklı farklı türleri vardır. Deve çobanlığı, koyun çobanlığı, keçi çobanlığı, boğa çobanlığı gibi… Günümüzde çoban olan kişi, bunu çok iyi bilmelidir. Her nabza aynı şerbet verilmez.

Bugün, en fazla keçi çobanlığı yapmak zorunda olunduğunu hiç unutmamalı, ona göre sabredebilmelidir.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Mârifet Mektebi, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.