Cibuti'de Sultan Iı. Abdülhamit Camisi'nin Temeli Atıldı

Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Cibuti'de Osmanlı mimarisi ile inşa edeceği Sultan II. Abdülhamit Camisi'nin temel atma töreni geniş bir katılımla gerçekleşti.

Başkent Cibuti'nin Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nın da bulunduğu Salines Ouest Semti'nde inşa edilmesi planlanan caminin temel atma törenine Cibuti Cumhurbaşkanı İsmail Ömer Guelleh, Başbakan Abdulkadir Kamil Muhammed ve Cibuti kabinesinden 2 bakan, Türkiye'nin Cibuti Büyükelçisi Hasan Yavuz, Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Dr. Ekrem Keleş ile çok sayıda davetli katıldı.

CAMİ OSMANLI MİMARİSİ İLE YAPILACAK

Törende Cibuti Cumhurbaşkanı Guelleh'e cami ile ilgili bilgi veren Türkiye'nin Cibuti Büyükelçisi Hasan Yavuz, Sultan II. Abdulhamit Camisi'nin, Osmanlı mimarisi ile yapılacağını ve ezanın İstanbul kıraatı ile okunacağını söyledi.

Törende Cumhurbaşkanı Guelleh'in isteği üzerine Ankara Maltepe Camisi İmamı Mustafa Demir, ezan okudu.

Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Dr. Ekrem Keleş tarafından okunan duanın ardından sembolik olarak yapılan duvara Cumhurbaşkanı İsmail Ömer Guelleh, Cibuti Vakıf Din ve Kültür Bakanı Aden Hasan Aden ve Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Dr. Ekrem Keleş tarafından briket konuldu.

Cibuti Cumhurbaşkanı İsmail Ömer Guelleh, törende gazetecilere yaptığı açıklamada, Türkiye'nin bölgeye ilgisinden memnun olduklarını ifade ederek, "Türkiye sadece Cibuti ile değil tüm Afrika ile iyi ilişkilere sahip. Cibuti, Türkiye ilişkileri çok iyi bir noktadadır" dedi.

İki minareli olacak caminin, Osmanlı Devleti'nden sonra Afrika'ya bir Osmanlı Sultanı adına yaptırılan ilk cami olma özelliği taşıdığı bildirildi.

Siyah Kalem ve Kazova Konsorsiyumu ile inşa edilecek caminin 2 yıl içerisinde tamamlanarak ibadete açılması bekleniyor.

Cami, denizin doldurulmasıyla kazanılan alanın üzerine kurulacak.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.