Cep Telefonu-tablet Boyun-bel Ağrılarını Tetikliyor

Hacettepe Üniversitesi Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayşe Karaduman, aşırı cep telefonu ve tablet kullanımının bel-boyun fıtıklarında tetikleyici olabildiğini söyledi.

Prof. Dr. Karaduman, uzun süre aynı pozisyonda kalarak akıllı telefon ve tablet gibi aletlerin kullanılmasının bedensel rahatsızlıklara sebep olduğunu belirtti.

Teknolojinin getirdiği bedensel durağanlıkla ortaya çıkan ağrılara karşın fiziksel aktivitenin arttırılması gerektiğinin altını çizen Karaduman, hareket etmenin eklemleri koruduğunu ve aynı zamanda kilo artışının önüne geçtiğini ifade etti.

EKLEM VE KAS AĞRILARINA DİKKAT! 

Genel vücut ağrılarının bel, boyun, eklem veya kas ağrıları şeklinde kendini gösterdiğini vurgulayan Karaduman, "Toplumumuzda da genel olarak bu durum çok yaygındır. 'Her yanım ağrıyor' diye bir söz vardır. Nemli havaların da bu ağrıların açığa çıkmasında etkisi var. Ancak ağrıyla mücadele hareketle çok ilişkili. Biz fizyoterapistler olarak aktiviteyi artırmayı öneriyoruz." dedi.

Telefon, tablet ve bilgisayar gibi aletlerin kullanımının yaygınlaşmasına paralel olarak özellikle bel ve boyun ağrılarının arttığına dikkati çeken Karaduman şöyle devam etti:

"Bel boyun ağrılarında önemli birkaç nokta var. Uzun süre aynı pozisyonda kalmak, uzun süre bilgisayar, tablet veya telefon kullanmak ve çok uzun süre hareketsiz kalmak, bel ve boyun ağrılarına sebebiyet veriyor. Teknolojinin yaygınlaşmasıyla telefon, tablet, bilgisayar gibi elektronik aletleri kullanırken boyun ister istemez aşağıya doğru eğiliyor. Yine buna bağlı olarak kötü bir oturma postürü getiriyor beraberinde. Dünyada bunu önlemek için daha çok hareketin içerdiği bilgisayar oyunları geliştirmeye başlandı. Çünkü bu sorun ülkemizde ve dünyada önemli bir sağlık sorunu haline geldi."

Karaduman, özellikle annelerin çocuklarını oyalamak veya onlara yemek yedirmek için eline tablet veya telefon verdiğini dile getirdi.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.