Cennet’in Güzellikleri

Ahirete İman

Cennet’te insanları bekleyen güzellikler nelerdir? Cennet’te uyku var mıdır? Cennet’in hayal ötesi ihtişam ve mükemmelliği...

Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Cennet’in hayal ötesi ihtişam ve mükemmelliğini şöyle ifâde buyurmuşlardır:

“…Cennet’te, birinizin yayının arası kadar veya ayağını koyduğu yer kadarcık bir yer, dünyadan ve dünyada­ki her şeyden daha hayırlıdır. Şayet Cennet ehli kadınlardan biri yeryüzüne şöyle bir bakacak olsa, yer ile gök arasını aydınlatır ve bu ikisinin arası­nı misk kokusuyla doldurur. Ve muhakkak ki o kadının başörtüsü, dünyadan ve dünyadaki her şeyden daha hayırlıdır.” (Buhârî, Rikāk, 51)

“Cennet’teki nîmetlerden bir tırnağın taşıyabileceği kadar az bir şey dünyaya görünmüş olsaydı, göklerin ve yerin bütün ufukları güzelleşir ve ziynetlenirdi. Cennetliklerden bir kişi dünyaya bir baksa ve bileziklerinden biri dünyaya görünse, Güneş’in yıldızların ışığını silip yok etmesi gibi, o da Güneş’in ışığını silip yok ederdi.” (Tirmizî, Cennet, 7/2538)

Enes -radıyallâhu anh- şöyle anlatır:

“Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’e (Ükeydir ta­rafından) ince atlas bir cübbe hediye edilmişti. Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- erkeklere ipeği yasaklamıştı. İnsanlar bu elbisenin güzelliğine ve yumuşaklığına hayret ettiler, çok hoşlarına gitti. Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdular:

«‒Muhammed’in nefsi elinde olan Allâh’a yemin ederim ki Saʻd bin Muâz’ın Cennet’teki mendilleri bundan çok daha güzeldir!»” (Buhârî, Bed’ü’l-Halk 8, Menâkıbu’l-Ensâr 12)

CENNET’TE UYKU VAR MIDIR?

Bir kişi Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’e:

“‒Cennet ehli uyurlar mı?” diye sormuştu.

Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bu suâle:

“‒Uyku ölümün kardeşidir, Cennet ehli ise ölmezler!” mukâbelesinde bulundular. (Beyhakî, Şuab, VI, 409/4416; Heysemî, X, 415)

Mâlumdur ki dünya şartlarında insanlar, aynanın karşısında her gün değişen ve gün geçtikçe ihtiyarlaşan bir yüzle karşılaşırlar. Lâkin Cennet’teki hayat bunun tam tersi bir sûrette gerçekleşecek, yani insanlar günden güne daha da güzelleşeceklerdir.[1] Resûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz bu hakîkati şöyle haber vermişlerdir:

“Cennet’te, Cennetliklerin her Cuma gittikleri bir çarşı vardır. Orada, yüzlerine ve elbiselerine Cennet kokuları üfleyen bir kuzey rüzgârı eser ve böylece güzellikleri daha da artar. Eskisinden daha güzel ve yakışıklı olarak eşlerinin yanına döndükleri zaman, aileleri:

«–Vallâhi bizden ayrıldıktan sonra sizin güzelliğinize güzellik katılmış!» derler. Onlar da:

«–Siz de vallâhi biz ayrıldıktan sonra daha bir güzel ve cemâl sahibi olmuşsunuz!» derler.” (Müslim, Cennet, 13)

Şeyh Mekînüddîn Esmer şöyle buyurur:

“Rüyamda bir hûri gördüm: «Ben sana âidim, sen de benimsin!» diyordu. Konuşması o kadar tatlı ve hoş idi ki, o günden sonra iki veya üç ay boyunca herhangi bir insanın sözünü işittiğimde mutlakâ istifrâ ediyordum.” (İbn-i Atâullah el-İskenderî, Tâcu’l-Arûs, s. 40)

CENNET’E EN SON GİRECEK KİŞİYE NE KADAR YER VERİLECEK?

Cennet’e en son giren mü’mine ihsân edilecek nîmetleri de Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle haber vermişlerdir:

“Ben Cehennem’den en son çıkacak ve Cennet’e en son girecek kişiyi biliyorum. Bu zât, Cehennem’den emekleyerek çıkar. Allah Teâlâ ona:

«‒Git, Cennet’e gir!» buyurur.

O kişi Cennet’e gelir, ama Cennet ona ağzına kadar doluymuş gibi gösterilir. Dönüp:

«‒Yâ Rabbi! Cennet dolmuş, (yer bulamadım!)» der.

Allah Teâlâ yine:

«‒Git, Cennet’e gir!» buyurur.

O kişi Cennet’e gelir, ancak yine Cennet ona ağzına kadar doluymuş gibi gösterilir. Dönüp:

«‒Yâ Rabbi! Cennet dolmuş, (yer bulamadım!)» der.

Bu sefer Allah Teâlâ ona:

«‒Git, Cennet’e gir! Dünya kadar ve Dünya’nın on misli kadar yer senindir.» Veya sadece: «Dünya’nın on katı kadar yer senindir!» buyurur.

O kul:

«‒(Yâ Rabbi!) Sen yegâne Melik olduğun hâlde benimle alay mı ediyorsun?» Veya; «Bana gülüyor musun?» der.”

Râvî der ki:

“Bu hâdiseyi naklettiğinde Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in, gerideki dişleri görününceye kadar tebessüm ettiğini gördüm. Sahâbîler arasında; «Cennet ehlinin en aşağı derecede olanı bu kişidir!» diye konuşulurdu.” (Buhârî, Rikāk, 51)

Sanki her bir Cennet ehli, kendi mülkünde hükümdardır. Cenâb-ı Hak orada bütün kullarına, dünya sultanlarının sahip olduğu mülk ve saltanatın kat kat fazlasını ihsân eylemiştir.[2]

Nitekim âyet-i kerîmede şöyle buyrulur:

“Nereye baksan orada (sonsuz bir) nîmet ve ulu bir saltanat görürsün!” (el-İnsân, 20)

En aşağı derecede olan kişiye bile böylesine muazzam ve muhteşem nîmetler ihsân edilirse, acaba üst derecelerde olanlara neler lûtfedilir?! Zira Cennet’te çok ulvî dereceler vardır. Nitekim Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:

“Cennet’te yüz derece vardır ki, Allah Teâlâ onları Allah yolunda cihâd edenler için hazırlamıştır. Her derecenin arası yerle gök arası kadardır. Allah’tan istediğinizde, Firdevs’i isteyiniz! Zira o, Cennet’in ortası ve en yüksek yeridir.” (Buhârî, Cihâd 4, Tevhîd 22)[3]

CENNET EHLİNE VERİLECEK NİMETLER

Bunların hâricinde daha bilemediğimiz nice nîmetleri Cennet ehli ilk defa orada görecektir. Nitekim Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:

“Allah Teâlâ; «Sâlih kullarım için (Cennet’te) hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği ve hiçbir insanın hatır ve hayâline gelmeyen nîmetler hazırladım!» buyurdu. İsterseniz şu âyet-i kerîmeyi oku­yunuz:

«Yaptıkları sâlih amellere mükâfat olarak, onlar için hangi sürur verici göz aydınlığı nîmetlerin saklandığını kimse bilemez!» (es-Secde, 17)” (Buhârî, Bed’ü’l-Halk, 8)

Sehl bin Saʻd -radıyallâhu anh- da şöyle buyurur:

“Bir gün, Resûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in, Cennet’i tafsîlâtıyla anlattıkları bir sohbetlerinde bulundum. Sözlerinin sonunda şöyle buyurdular:

«Orada hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği, hiçbir beşerin hatır ve hayâline gelmeyen nîmetler vardır!»

Sonra da şu âyet-i kerîmeleri tilâvet buyurdular:

«Yanları yataklardan ayrılır (teheccüde kalkarlar), korku ve ümit (duyguları) içinde Rab’lerine duâ ederler ve kendilerine verdiğimiz rızıktan hayra infâk ederler. Yaptıkları sâlih amellere mükâfat olarak, onlar için hangi sürur verici göz aydınlığı nîmetlerin saklandığını kimse bilemez!» (es-Secde, 16-17)” (Müslim, Cennet, 2-5)

Dipnotlar:

[1] İbn-i Ebî Şeybe, Musannef, VII, 35/34005. Krş. Müslim, Cennet, 13.

[2] Bkz. Tirmizî, Tefsîr, 32/3198; İbn-i Mâce, Zühd, 4; Kurtubî, Tezkire, s. 1022.

[3] Ayrıca bkz. Nesâî, Cihâd, 18; Ahmed, II, 335, 339.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Ebediyet Yolculuğu, Erkam Yayınları