Cennete Götüren 12 Şey

Allah Teala “girin kullarım arasına ve girin cennetime” diye sesleniyor. Güzel borç, en güzel şekilde “cennet bedeli” halinde ödeniyor. Hedef cennet ise işte cennete götüren 12 şey...

Cenneti kazandıran ameller çok çeşitlidir. Cennete götürecek oniki amel...

CENNETE GÖTÜRECEK 12 AMEL

  1. İslam amentüsünün en önemli rükünlerinden birisi Ahiret’e imandır. Yani dünya hayatından sonra yeni bir hayat var. İnsan yok olup gitmiyor. Dünya hayatı bittikten sonra yeni bir yolculuğa başlıyor. İslam amentüsü, bunun bir “ebediyyet yolculuğu” olduğunu bildiriyor. Yani bu dünya geçici, o dünya kalıcı.
  2. Bu düzeni insan kurmadı, insan bu düzenin sadece rol verilmiş aktörlerinden birisi. Bu düzenin içinde taş da var, ağaç da, böcek de... Ancak insana, bu dünyadan sonra gelecek dünyada da bir rol verilmiş. İnsan orada da var olacak ve ama orada, bu dünyadan götürdüğü hayat dosyasının kalitesine göre bir konum içinde yer alacak. Yani geçici dünyada hazırlanan hayat dosyamız, kalıcı dünyadaki hayatımızın kalitesini belirleyecek.
  3. Ebedi alem nasıl bir şey? Tabii ki gidip gelen yok. Oraya dair tüm bilgiler, bu dünyayı ve o dünyayı yaratıp kurgulayan Kudret’in taht-ı tasarrufunda. O (c.c.)’nun bildirdiği kadar biliyoruz. Dolayısıyla insan, kaçınılmaz olarak bu dünyayı ve o dünyayı değerlendirirken o Kudret’in verdiği bilgilere bakmak zorunda.
  4. “O dünya beni ilgilendirmiyor” denilebilir mi? Denilemez. Çünkü böyle denildiğinde aslında bu dünyanın da anlamını kaybetmek kaçınılmazdır. Çünkü bu dünyadaki her tasarrufun, her davranışın, her olayın, her varoluşun izdüşümünün ebedi aleme yansıyan boyutu olmak zorunda. O dünyaya izdüşümünü yok farzettiğimizde, bu dünyadaki işlemlerin de içi boşalır. Oysa bu dünyadaki her işlem, bir başkasını da ilgilendirdiği için sizin için içi ne kadar boşalırsa boşalsın, diğeri için bir kıymet-i harbiyesi bulunacak ve diğeri için bir ebediyyet karşılığı ortaya çıkacaktır. Aynı şekilde bir başkasının kendisi için içi boşalmış farzettiği bir eylem sizi etkileyebilir ve bu defa siz, “Bunun bir karşılığı olmalı” diyebilirsiniz. Çok basit bir muhakeme bile, bu dünyada karşılıkları yeterince verilmeyen davranışların gerçek karşılıklarının verileceği bir dünya bulunmasını gerekli görebilir. İşte buna İslam “Ahiret yurdu” diyor.
  5. Hatta kâinat nizamını kuran, Dünya – Ahiret dengesini oluşturan Kudret’in insanlığa önder olarak gönderdiği Elçi (s.a.v.) “Gerçek hayat âhiret hayâtıdır.” (Buhârî, Rikak, 1) diyor. Bu dünyada insanoğlundan istenen ise kendisine verilen şeylerle “Ahiret yurdunu aramak.” (Kasas, 77) Mevlana hazretleri “Aslında her an, canının bir cüz’ü ölüm hâlindedir. Her an, can verme zamanıdır ve her an, ömrün tükenmektedir.” diyor. Dünya – Ahiret denkleminde kendisine belirlenen konuma isyan etse dahi insan “an an ölüme doğru yolculuk etme”ye direnemiyor.
  6. İnsan için makul olan, doğru olan, gerçeği kabul edip ona göre bir dünya hayatı kurmaktır. Bu dünya hayatının kalitesi söz konusu olduğunda da en azından “Ahirette savunulabilir bir hayat” tan söz etmek gerekiyor. Savunmanın, “Likaullah ortamı”nda, yani Allah Teala ile buluşma halinde, yani Hakimi Mutlak Olan’ın huzurunda, dünyada yapıp edilenlerin en ince ayrıntısına vakıf olunan bir vasatta, en hassas mobese kameralarından daha büyük hassasiyetle kaydedilen “Kiramen katibin kayıtları”nın şahitliğinde gerçekleşeceğini de unutmamak gerekiyor.
  7. Belki burada en büyük dikkatlerden birisi, “unutmama” noktasında gösterilmeli. Çünkü dünya hayatı unutturur. İnsan zayıftır çünkü. Onun için ilahi mesaj uyarır insanı: “Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Babanın evlâdı, evlâdın da babası nâmına bir şey ödeyemeyeceği günden çekinin. Bilin ki, Allah’ın verdiği söz gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve şeytan, Allah’ın affına güvendirerek sizi kandırmasın.” (Lokman, 33)
  8. Ebediyyet yurdunda iki nihai durak var. Ebedi mutluluklar yurdu Cennet ve “ölümü bile aratacak” (Zuhruf, 74-77; Fatır, 36) her türlü felaketin merkezi “azab dünyası” Cehennem. İnsan cennetini de bu dünyada inşa edecek, cehenneminin ateşini de bu dünyadan götürecek.
  9. “Ölümü ve hayatı Yaratan Kudret”, “Müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak peygamberler gönderdik ki, peygamberlerden sonra insanların Allah’a karşı bir bahaneleri olmasın.” (en-Nisâ, 165) buyuruyor. Peygamberler Cennetin yolunu gösteren ve Cehennemin yoluna karşı uyaran ilahi mesajlarla geldiler ve insanlara önderlik ettiler. Son ilahi mesaj, Hazreti Muhammed salllahü aleyhi ve sellemle gelen Kuran-ı Kerimdir. Cennet yolculuğuna çıkacak olan da orada yol işaretlerini bulur, Cehennem’den sakınmak isteyen de. Hatta belki “Bize ateş sayılı günler dışında dokunmaz” diye avunan da. (Ali İmran, 24)
  10. O gün hüküm Allah’ındır. (En’am,62) Cennet yolculuğu da O’nun hükmüyle başlar, Cehenneme doğru götürülüş de. Herkes yaptığının karşılığını alır, hiç kimseye en küçük bir haksızlık yapılmaz. “O gün, insanlar amellerinin karşılığını görmek için, fırka fırka hesâp yerine giderler. Kim zerre miktârı kadar hayır işlemiş ise, onun mükâfatını görür. Kim de zerre miktârı bir kötülük işlemiş ise, onun cezâsını görecektir.” (Zilzal, 6-8)
  11. Cennetin bedeli... Allah’ın kitabında, Rasulullah’ın hadis-i şeriflerinde bir yol haritası halinde insanın önüne konmuştur. İnsanoğlu “Ben ne yapsam da ebedi mutluluk yurdunun yolunu bulsam” ya da “hangi adımlarım beni ateş çukurunun kenarına götürür?” gibi bir şaşkınlık içinde bırakılmamıştır. Hatta lutf-u ilahi o kadar büyük ki, insanı, kâinatı, cenneti de bizatihi yaratmış olmasına rağmen, adeta insana “Cennet borçlanması” akdini ifade buyurmaktadır. “Şüphesiz Allah, mü’minlerden canlarını ve mallarını, kendilerine vereceği cennet karşılığında satın almıştır. ...... Kimdir sözünü Allah’tan daha iyi yerine getiren? O hâlde, yapmış olduğunuz bu alışverişten dolayı sevinin. İşte asıl bu büyük kurtuluştur.” (Tevbe, 111) Mesele canları, malları Allah için kılmakta toplanıyor. İnsan dünyada canını ve malını Allah yoluna koyacak, Allah Teala da ona cennet ödülünü hazırlayacak. Oysa can ve mal da gerçekte insana Allah’ın lütfundan ibaret.
  12. Canı ve malı Allah için kılmak ne demek? Bu, en temelde, Fuzuli’nin “Cânı cânân dilemiş vermemek olmaz ey dil - Ne nizâ’ eyleyelim ol ne senindir ne benim.” dediği gibi bir hassasiyet sahibi olmak demektir. Bu ana hassasiyet üzerine bir hayat disiplini oluşturulabildiği takdirde insanın uykusu bile cennet yolculuğunun bir merhalesi haline gelebilir. Kur’an’da müteaddit ayetlerde cennet ufkuna yürüyüşte ana şahsiyet çerçevesi “İman ve salih amel” üzerine oturur. “İman edip salih ameller işleyenler ise, Rablerinin izniyle içinde sürekli kalacakları ve altından ırmaklar akan cennetlere konulurlar. Oradaki dirlik temennileri “selâm!”dır. (İbrahim, 23) İman, bütün varoluşu Allah’a has kılmak ve “O’ndan geldik, O’na döneceğiz” idrakini bir kalb kıvamı haline getirmek demektir. Salih amel ise, bütün bir hayatı Allah’ın razı olacağı davranışlar bütünü halinde yaşamak anlamına gelir. Bu, Rasulullah (s.a.v.) Efendimiz’in “Hasüne islamuhu – Müslümanlığı güzel oldu” diye niteleyeceği yaşama çerçevesi demektir. İbadet, ahlâk, muamelat diye tasnif edilen hayat alanlarında Rabbin hoşnutluğunun gerçekleşmesi hadisesidir. Buradan bakınca, susuz kalmış köpeğe su vermek de insana cennet yolunu açacaktır, ailesiyle yaşadığı hayat da, bir yetimin başını okşamak da, yoldan insanlara eziyet veren bir şeyi kaldırmak da, güzel söz de, bir mü’minin gönlüne sevinç taşımak da, tebessüm de... Ve tabii ilay-ı kelimetullah için can bedelini ödemek de, malını mülkünü bezletmek de...

“Allah’a karzı hasen (güzel borç) verin...” (Müzzemmil, 20) buyuruluyor Kur’an’da. Yani nesi var nesi yoksa insana Kendisi verdiği halde Allah Teala, insanın, ihtiyaç sahiplerine yaptığı yardımı “Allah’a verilmiş borç” gibi takdim ediyor. “Sadakaları Allah alır” buyurarak, insanın fakire herhangi bir iyiliğin, adeta Allah Teala’nın eline verilmiş olduğunu bildiriyor. Sonra gün geliyor, kulluk sınavını vermiş olanlara Allah Teala “Girin kullarım arasına ve girin cennetime” diye sesleniyor. Güzel borç, en güzel şekilde “Cennet bedeli” halinde ödeniyor.

Ne mutlu kulluk imtihanını tamamlayanlara ve cennet bedeline kavuşanlara.

Kaynak: Ahmet Taşgetiren, Altınoluk Dergisi, 361. Sayı, Mart 2015

İslam ve İhsan

CENNETE GÖTÜRECEK AMELLER İLE İLGİLİ HADİS

Cennete Götürecek Ameller ile İlgili Hadis

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.