Cennete Birlikte Gitmeliyiz

İLİM

Kazakistan'da İslam'ı öğrenen bir öğrencinin hikayesi, İslam'ı tebliğ açısından ibretlik misaller taşıyor.

“Bir öğrenci, Kazakistan’dan İslâm’ı öğrenmek üzere Türkiye’ye gelmişti. Hocaları ona önce inanç esaslarını anlattı. Allah’a imanı, âhirete imanı... O da dünya hayatı ile âhiret arasındaki ilişkiyi öğrendi. Hesabı, kitabı öğrendi... Sevabı, günahı öğrendi... İnançla inançsızlık arasındaki farkı öğrendi... Bir gün hocasının yanına çıktı ve;

“Memleketime gitmek istiyorum hocam”, dedi. Hocası:

“Neden,” dedi, “neden gitmek istiyorsun?...” Çocuk ağlamaklı, kesik kesik konuştu:

“Hocam”, dedi, “ben burada cennetin yolunu öğrendim. Bunun Müslümanlıkla ilgisini öğrendim. Oysa babam-annem bunu bilmiyorlar. Onlara bildiklerimi anlatmam lâzım, cennete birlikte gitmeliyiz. Ben onlar olmadan ne yaparım cennette?”[1]

ÖNCE MÜSLÜMAN OL SONRA SAVAŞ

İman ve İslâm’ın tebliğinde yarın uzak bir gündür. Hakikati taşıma liyâkat ve bilgisine sahip olanların, tembelliği, işi ağırdan alması ve daha da kötüsü ihmâli, ciddi bir âhiret hesabıdır. Zira Hakk’ın her kulu özeldir ve kurtarılmaya layıktır. Gözden çıkarılacak hiçbir kul yoktur.

Kabîlesinin İslâm’a girmesine önce îtirâz eden sonra da pişman olan Usayram, tepeden tırnağa silâhlanmış bir hâlde Uhud’a, Nebî (sallallâhu aleyhi ve sellem)’nin yanına geldi ve:

Yâ Rasûlallah! Sizinle birlikte önce savaşa mı katılayım, yoksa müslüman mı olayım? dedi. Resûl-i Ekrem Efendimiz:

Önce Müslüman ol, sonra savaş!” buyurdu. Bunun üzerine Usayram Müslüman oldu, sonra savaştı ve şehîd oldu. Resûlullâh (sallallâhu aleyhi ve sellem):

Az çalıştı, fakat çok kazandı!” buyurdu.”[2]

DİPNOTLAR

[1] Ahmet Taşgetiren, “İslâm ‘ı Aşkla Yaşamak”, Altınoluk, sayı: 222, s. 3-4.

[2] Buhârî, “Cihâd”, 13; Müslim, “İmâre”, 144.

Kaynak: Adem Ergül, 365 Lider Davranış, Erkam Yayınları