Cennet Yolcuları

Halime Demireşik’in hidayet öyküleri, Genç Dergisi’ne bu yıl abone olacaklara verdiği bir hediye kitap oldu. Zarif kapağı, dolu dolu içeriği ve güzel bir mizanpajla hazırlanmış kitap, geniş bir önsözün ardından “Hidayet Nasip midir, Gayret mi?” başlıklı bir giriş yazısıyla devam ediyor. Daha sonra Türkiye’den ve Dünya’nın dört bir tarafından İslâm’ı arayan, bulan ve İslâm’da kendini bulan insanların duyguları, düşünceleri ve hatıraları paylaşılmış.

Çin, Jamaika, Amerika, Brezilya, Almanya, Macaristan, Moğolistan, Fransa, Arnavutluk, Norveç, Afrika, Kazakistan vb. birçok ülkeden insanlar; yaşadıkları inanç ve kültür buhranını, İslâm’ın huzur veren nefesiyle telkin etmiş.

Önsöz ve giriş yazılarında da uzun uzun izah edildiği gibi, onlar îmana ulaşmak için büyük bedelleri göze almışlar, iç dünyalarında tek başlarına büyük ve çetin bir yürüyüşe niyet etmişler. Bu esnada dostları düşman olmuş, tanıdıklarını düşündükleri insanları tanıyamaz olmuşlar. Hayatlarının belli bir döneminde, geçmişteki bütün alışkanlıklarına veda etmeyi göze alarak yeni bir sayfa açmışlar.

Onlar, görünüşte konfor içinde bir hayat yaşarken yine görünüşte zor bir yola tâlip olmuşlar; cennet yoluna… İlk secdeleri, ilk kelime-i şehâdeti söyleyişleri, ilk örtünmeleri; gönül dünyalarında büyük bir yıkanmaya, arınmaya ve coşkuya sebep olmuş. O anlarda aldıkları mânevî zevk ile, hayatlarının zorlaşmasına, binbir türlü imtihandan geçmelerine aldırış etmemişler ve hep doğru bildikleri yolda, yalnız da kalsalar, yürümeye devam etmişler.

Aramışlar, aramışlar ve nihayet bulmuşlar. Biz de onların bir ucu cennete varan bu hidayet yolculuklarını tebrik ediyor, Rabbimizden bize de böyle bir îman heyecanı ve kararlılığı nasip etmesini diliyoruz.

ARAMAKLA BULUNMAZ AMA O'NU BULANLAR ARAYANLARDIR

Satırlarımıza, kitabın arka kapağındaki şu ifadelerle son veriyoruz:

“O, aramakla bulunmaz. Ama O’nu bulanlar, arayanlardır.” (Beyazid-i Bistâmî)

İnsanın Allah ile arasındaki mesafe, insanın kendi koymuş olduğu gaflet ve isyan perdesi kadardır. Çünkü zaman ve mekândan münezzeh olan Allah, her kuluna, şah damarından daha yakındır. Mühim olan kulun, Allâh’ın bu yakınlığını keşfetmesi ve O’na yönelmesidir.

Bu yolculuk, bazı insanların hayatında harikulâdeliklerle doludur, bazılarında çile ve ızdıraplarla… Bazıları iniş-çıkışlar yaşayarak Allâh’a ulaşır, bazıları bir rehbere kapılanarak… Bazıları okuyarak, bazıları düşünerek, bazıları da hâdiseleri tahlil ederek…

Kısacası, Allâh’a giden bu yol, herkeste farklı farklı tecellî eder; tıpkı Allâh’a giden yolun, mahlûkâtın nefeslerince oluşu gibi…

Halime Demireşik, Genç Kitaplığı

Kaynak: Hatice K. Akyüzlü, Şebnem Dergisi, Sayı: 167

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.