Çanakkale'yi Ne Kadar Anlayabiliyoruz?

Çanakkale’yi ölümsüzleştiren ruh nedir? Gençliğin Çanakkale Muhârebeleri’nden alması gereken mesajlar nelerdir?

Çanakkale Muhârebeleri’nde iki zafer birden kazanılmıştır. Bunlardan biri, düşmana karşı zâhiren kazanılan maddî zafer; ikincisi ise, ruh ve mânâ, fazîlet ve fedakârlık, din, îman ve vatan sevgisi hususlarında yaşanan ve aslâ mâzî olmayan mânevî zaferdir. Bu zafer, Türk milletinin tarihindeki eşsiz bir şeref tablosudur.

YETİŞ Y MUHAMMED(S.A.V)..!

Bedir Savaşı, nasıl îmânın küfre karşı ilk direnişi ise, Çanakkale de, tâbir câizse İslâm’ın son karakolunun müdâfaasıdır. Bu zaferin bilebildiğimiz kadarıyla iki sebebi vardır. Cenâb-ı Hak, Enfâl Sûresi’nin 33. âyetinde bunu şöy le bildirir:

1. (Rasûlüm) hâlbuki Sen onların içinde iken Allah, onlara azâb edecek değildir.

2. Ve onlar mağfiret dilerlerken de Allah onlara azâb edecek değildir.

Çanakkale Muhârebeleri’nde kahraman askerimiz, bu âyetin muhtevâsını gönlüne nakşederek apayrı bir îman heyecanı içindeydi. Yâni her neferin sînesinde Peygamber Efendimiz’in engin muhabbeti yer almaktaydı. Sanki Bedir’den esen bir sabâ rüzgârı Çanakkale’ye rûhâniyet tevzî ediyordu. Nitekim düşman çemberi içinde kalan Binbaşı Lütfü Bey’in, o hengâmede canhıraş bir şekilde:

Yetiş yâ Muhammed, kitabın elden gidiyor.” feryâdıyla istimdâd etmesi, bunun en aşikâr bir ifâdesidir. İkinci keyfiyet ise, elimizde bulunan hâtıratların ifâ desine göre, her asker o tehlikeli zamanda bile, bir vakit namazını dahî kaçırmamaya dikkat etmiş ve Cenâb-ı Hakk’a dâimâ ilticâ hâlinde bulunmuştur. İşte Çanakkale’yi ölümsüzleştiren kahraman ordumuz, Allâh’ın yardımına mazhar olacak seviyede yüksek bir îman vecdi içinde vatanını müdâfaa etmiştir.

canakkalenew2

ONLAR EBEDΠOLANI SEÇTİLER

Vatan müdâfaasından maksat, ecdâdın emâneti ve milletin haysiyeti olan toprakları korumakla beraber, aynı zamanda o topraklar üzerinde yaşayan insanların dînini, îmânını, canını, malını, ırzını ve nâmusunu da muhafazadır. Neticede bunların hepsini temsil eden bayrağın müdâfaasıdır. Bu sebeple bayrak, aslâ bir bez parçası değil, bir milletin maddî ve mânevî izzet ve şerefidir. Tabiî ki bu da bir vatan coğrafyası üzerinde mümkün olacağından, bu ulvî gâye, “vatan müdâfaası” olarak ifade edilmiştir.

Bir kimse askerlik vazifesi başında iken ölürse, o şehîd olarak Rabbine kavuşur. Şehîdin amel defteri kapanmaz ve dünyada işlediği güzel ve hayırlı işlerin sevâbı da kıyamete kadar devam eder. Şehîdin, kabirde meleklerin suallerinden ve kabir azâbından muaf tutulacağı, Peygamber Efendimiz’in müjdesidir. Ancak bunda, sıhhatli bir îman ve cihad niyetine sahip olma zarûreti vardır. Bu sebeple şehidlikle ilgili bütün hadîs-i şerîflerde “Allah yolunda” kaydı vardır.

Bu itibarla Çanakkale, Türk gençliğine şehidlik ve gâzilik ile yoğrulmuş îman idealinin tâlimgâhı olmuştur. Gâzilik ve şehidlik, bu millet için mânevî bir ziyâfetti. Ölmek, şehidlik saâdeti; yaşamak ise gâzilik şerefi idi.

Çanakkale’de, kumandanından erine kadar bütün bir ordu, fedâkârlık toprağında ekilmiş tohumlar gibiydi ki, o tohumlar kanla sulanıyordu. Zîrâ onlar biliyorlardı ki, nihâyetinde bu dünyanın da sonu gelecektir, bu dünyaya tapanların da... Âhirettekiler ise ebedîdir, ölümsüzdür. Bunun için onlar ölümsüz, yâni ebedî olanı seçtiler.

canakkalenew4

SİLAH EKSİKLİĞİ İMAN GÜCÜ İLE TELAFİ EDİLDİ

Çanakkale’de harbin kızıştığı zamanlarda öyle bir an geldi ki, kumandanların bir kısmı şehîd oldu. Mehmetçik, kumandansız ve yalnız başına kaldığı zamanları yaşadı. Fakat her bir Mehmetçik, Çanakkale’de bütün milletin kalbini sînesinde hissederek büyük bir gayretle düşmanı karşıladı. Din, millet ve vatan uğruna canlarını seve seve fedâ etti. Zîrâ gönüllerinde, canlarından aziz bildikleri sarsılmaz bir îman ve vatan sevgisi vardı. Bu sevgiyi diri tutan da hiç şüphesiz Allah ve Rasûlü’ne duydukları îman muhabbetiydi.

O gün kumandanından erine kadar her gönül, hattâ bütün bir millet Çanakkale’de yekvücûd olmuş; “Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez!” hakîkatini yaşamıştı. Nitekim orada maddî gücümüz, düşmanın gücüyle kıyas bile edilemeyecek kadar az idi. Askerin İstanbul’dan Çanakkale’ye gidene kadar ayağındaki postal paramparça oluyordu. Zaman zaman, atacak barutu da kalmadığı hâlde gerçek bir can ve mal infâkı yaşandığı için yine de zafer müyesser oluyordu.

Zîrâ mâneviyat maddeden kuvvetli olduğu için onu tesiri altına alıyordu. Böylece Çanakkale’de, her türlü teknik donanıma sahip üç yüz bin kişilik düşman ordusu, sayı ve silah bakımından kendisinden çok daha zayıf, fakat îman kuvveti ve mâneviyat itibâriyle son derece kuvvetli olan ordumuza boyun eğmek zorunda kaldı. Çünkü Mehmetçik, silâh eksikliğini îman gücü ile telâfî ediyor ve ne pahasına olursa olsun neticeyi -Allâh’ın izniyle- kendi lehine çeviriyordu. Vatan toprağına atılan her gülle, o arslan yürekli neferin îman dolu göğsünde sönüyordu.

"BİZ GÖKTEN İNEN GÜÇLERİ MÜŞAHEDE ETTİK"

İngiliz ordu kumandanı Orgeneral Hamilton’un:

“Bizi Türkler’in maddî gücü değil, mânevî gücü mağlûb etmiştir. Çünkü onların atacak barutu bile kalmamıştı. Fakat biz, gökten inerek onlara yardım eden güçleri müşâhede ettik!..” şeklindeki îtirâfı da bu gerçeği sergilemektedir.

Böylece Çanakkale’de sadece kahramanlık ve cesaret destanı değil, aynı zamanda sahip olunan yüksek mânevî seviyenin bereketiyle bir fazîlet destanı yazıldı. Kahraman erler daha muhârebeye girmeden, onun zafer müjdeleriyle dolu rüyalarını gördüler ve bunları gerçeğe inkılâp ettirdiler. Onlar o gün Allâh’ın lutfuna erdi ve ferahladılar. Tarih; din ve vatan uğrundaki fedâkârlığı onlardan öğrendi. Çünkü onlar, Hazret-i Mevlânâ’nın:

“Ey bülbül! Git de aşkı pervâneden öğren. O, kendini alevin içine attı, yandı. Sevgilisi uğruna can verdi, sesi çıkmadı.” diye tarif ettiği pervâneden daha fedâkâr idiler. Sevginin en tabiî neticesi fedâkârlıktır. Seven, sevdiğine karşı, sevgisi ölçüsünde fedâkârlık yapmayı zevk ve vazîfe olarak telâkkî eder. Bu, âşığın mâşûkuna can vermesine kadar gider. Can ve malın Allah yolunda, vatan ve millet uğrunda fedâ edilmesi, kulun Rabbine duyduğu muhabbetinin en güzel bir tezâhürüdür. Bunun içindir ki Allah

Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

Vatan sevgisi îmandandır...” buyurmuşlardır.

canakkalenew3

İSTANBUL'UN FATİHLERİ ÇANAKKALE'DE MEHMETÇİK OLDU

Bir şeyin ne kadar sevildiği, gerektiğinde onun için yapılabilen fedâkârlık ve göze alınabilen risk ile ölçülür. Bu bakımdan Çanakkale’de yaşananlar, müstesnâ bir vatan sevgisinin en canlı tezâhürleridir.

Malazgirt’te Alparslan, haçlılar karşısında Kılıçarslan, İngiliz haçlıları önünde Selâhaddîn-i Eyyûbî, Kosova’da Murad Hüdâvendigâr, Niğbolu’da Yıldırım Bayezid, İstanbul’da Fâtih, Çaldıran’da Yavuz Selim, Plevne’de Gâzi Osman Paşa ne ise, Çanakkale’de Mehmetçik o oldu.

Bizler, mâzimizi yüreğimizde canlı tutmak zorundayız. Unutmayalım ki, mâzinin bittiği yerde, millet biter, insan biter, iz’an biter. Millet, tarihinden ibârettir. Onu tarihinden sıyırırsanız, geriye insan sürüsü kalır. Yeni eserler ve yeni nesiller, mâzinin devrettiği unsurların zenginliği nisbetinde canlı, güçlü ve devamlı olur. Milletlerin bekâsı; hassas, duygulu ve seviye kazanmış bir kalbe sâhip olan nesiller yetiştirmekle mümkündür. Çocuklarına, Çanakkale destânını ninni yapan nesil, îmânına, milletine ve bütün maddî-mânevî değerlerine sâhip çıkacaktır.

ÇANAKKALE ZAFERİ TÜRK GENÇLİĞİNE FİİLİ BİR NASİHATTİR

Dedelerimizin savaşta düşmana gösterdiği insanlık numûnelerini, biz barışta birbirimize gösterebilirsek; dünyayı daha merhametli kılabilmek için, çok önemli bir adım atmış olacağız. Nitekim bu merhamet, düşmanımız olan Çanakkale Karma Kolordu İngiliz Kumandanı General William Birdword’a şu tarihî sözleri söyletmiştir:

Türk askeri kadar vatanı için gözünü kırpmadan ölen, savaş ânında müthiş bir cesaretle fırtınalar estiren, yaralı düşmanını sırtında taşıyarak onu ölümden kurtaran bir başka asker yeryüzünde görülmemiştir.

Bir harpte hakîkî şehîdler veriliyorsa, Rabbimizin izniyle zafer muhakkaktır. Lâkin ölenler, îman ve vatan şuurundan mahrum iseler, netice hezîmettir. İşte Çanakkale zaferi, düşmana ders ve aynı zamanda şerefli Türk gençliğine de fiilî bir nasihattir, tebliğdir...

Çanakkale, şehidlik mefhûmunun silinmez altın harflerle tarih defterine nakşedilmesidir. Bugün Anadolu’da ocağı tüten her evin kudsî hatırasında bir Çanakkale şehîdinin olduğu muhakkaktır. Her aile, bir Çanakkale yetimidir. Bu hal, nesilden nesile intikal eden bir şeref madalyasıdır.

Aziz şehîdlerimizin kabirleri, milletimizin sînesindedir. Mehmed Âkif ne güzel ifâde eder:

Ey şehîd oğlu şehîd, isteme benden makber,

Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber!..

Rabbimiz, bizleri şehîd ve gâzi ecdâdımıza lâyık nesiller eylesin. Mübârek vatanımızı düşman ayakları altında çiğnetmesin! Millî ve mânevî değerlerimizin ayakta tuttuğu kaleleri yıkmak; birlik, beraberlik, kardeşlik ve huzurumuzu bozmak isteyen gizli-açık düşmanlarımıza karşı genç nesillerimize firâset ve basîret ihsân eylesin! Âmîn…

Kaynak: Osman Nuri TOPBAŞ, 40 Soru 40 Cevap, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.