Buhara'da Bir Sucu

Dünya etme bulma yeridir. Kötülük eden kötülük bulur, iyilik eden iyilik bulur. İffetli yaşayan iffet görür. Bu Allah’ın değişmez kanunudur.

“Ruhulbeyan Tefsiri”nde Mesnevi’den naklen şöyle bir kıssa anlatılır:

Hikaye edilir ki; Buhara’da bir sucu, otuz senedir bir kuyumcunun evine su taşıyordu.

Kuyumcunun çok güzel, edeb ve iffet timsali, saliha bir hanımı vardı. Sucu, her zaman olduğu gibi yine bir gün geldi ve evin kapısını çaldı.

Hanım efendi kapıyı arkadan açıp kendini gizleyerek elini uzatıp suyu almaya çalıştı. Sucu getirdiği suyu kapıdan verirken kendisini kapı arkasına gizleyen ev sahibesi kadının elini tutup sıktı.

Sucunun bu davranışına bir anlam veremeyen saliha hanım kendi kendine düşünmeğe başladı.

“-Acaba ben ne hata işledim ki böyle bir yanlış harekete mâruz kaldım?” dedi.

SUCUNUN HIYANET ETMESİNİN SEBEBİ

Bu saliha hanım bütün gün sabahtan akşama kadar nefsini sorguladı durdu. Yaptığı işleri, söz ve davranışlarını bir bir gözden geçirdi. Kendisinin çok belirgin bir hata yapmadığını, Allah’ın razı olmayacağı bir iş işlemediğini düşündü. Acaba beyim mi bir günah işledi, o mu bir hataya düştü? diyerek kocasının gelmesini bekledi.

Akşamleyin beyi çarşıdan gelince, olan biten hadiseyi, başından geçenleri anlatmadan bir de ona sordu.

“- Efendi! Bugün ne işler yaptın? Dükkana kimler geldi kimler gitti? Allah’ın razı olmadığı bir iş yaptın mı acaba? Cezayı gerektirecek bir hata veya bilmeyerek bir günah işledin mi acaba?” dedi.

Adam şöyle bir düşündü ve birden, yanlış bir şey yapmadım dedi. Kadın ısrar edince adamın aklına şu yaptığı davranış geldi:

“-Bugün dükkanıma bir kadın müşteri gelmişti.

O kadına satacağım bilezikleri koluna ben takmıştım. Kadının beyaz teni ve cazibesi hoşuma gitmişti. Bilezikleri takarken hafifce elini tutup sıkmıştım” dedi.

Bu cevap üzerine evin hanımı hayretten donup kaldı. Sonra kendi kendine:

“İşte kötü bir davranışın, yanlış bir hareketin karşılığı!..  Demek ki, bugün sucunun hıyanet etmesinin sebebi buymuş!” dedi.

Adam şaşkın bir vaziyette hemen hanımından özür diledi ve:

“-Ben bu günahtan tevbe ettim sen de hakkını bana helal et” dedi.

Kocası hatasını itiraf edip işlediği günahtan tevbe edince, Allah Teala sucuya işlediği günahı itiraf ettirdi.

Ertesi sabah sucu gelip o hanımefendiye tevbe ve pişmanlığını arzetti ve ev sahibesi olan hanıma şöyle dedi:

“-Hakkını helal et! Elbette şeytan beni şaşırttı” dedi.

Kadın: “Sen işine bak! Yoluna devam et! Zira hata sende değil dükkandaki bizim beyfendidedir” dedi.

Peşinden kendi kendine şunları söyledi:

“-Tabii ki o, yani bizim beyefendi, Allah ile olan iyi halini değiştirirse Allah da onu böyle cezalandırır.”

ETME BULMA DÜNYASI

O dükkanda yabancı bir kadının elini tutarsa; yabancı bir erkek de onun hanımının elini tutar. Dünya etme bulma yeridir. Kötülük eden kötülük bulur, iyilik eden iyilik bulur. İffetli yaşayan iffet görür. Bu Allah’ın değişmez kanunudur. Allah kulunu yasak bir işte gördü mü onu fiiline münasip bir şekilde cezalandırır.

Kul bu halin böyle olduğunu bilirse, kimseye eza cefa yapmaz. Ömür boyu edeb, iffet, adalet ve insaf yolundan şaşmaz. Zulüm, yoldan sapma, kaba davranma, ayrılık ve ihtilaf yolunu hiç tutmaz. Rabbimiz cümlemizi yanlış davranışlara düşmekten muhafaza eylesin.

Edeb, iffet, nezaket ve en güzel ahlak üzere yaşamaya muvaffak eylesin. Amin.

Kaynak: Mustafa Eriş, Altınoluk Dergisi, Sayı: 326, Nisan 2013

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.