Bu Ümmetin Genci Olmak

Şimdiki nesillerin ve şimdiki nesilleri yetiştirmekle mükellef bulunanların bunu bilmeleri gerekiyor. Gençleri, diploma olacak kâğıt ağırlığı ile değil de bu ümmetin genci olmanın ağırlığı ile yetiştirmelidirler. Gençler de bunu istemelidirler. ‘Bu ümmetin genci olmak’ diye ayarlanmış tartılarla tartılmalıdır gençler.

Ümmet olarak özgül ağırlığımız bütün insanlık ile tartılacak düzeydedir. ‘İnsanlık için çıkarılmış’ bir ümmetiz. İlk insan Adem aleyhisselamdan bu yana insanlık adına oluşan birikim ve bugünü, yarını ile insanın biriktireceği birikimin tamamı bizim ilgi alanımızdadır.

ÜMMETİN ÖZGÜL AĞIRLIĞI

Güzelliklerin korunması ve yaşatılması, kötülüklerin imhası adına ne varsa o, bu ümmetin omuzlarındadır. Yaşadığımız çağ ve mekânla sınırlı değiliz. Bu nedenle de ümmet olarak özgül ağırlığımız asla ‘orta doğu’ ya da ‘Araplarla’ sınırlı değildir. İslâmlık adına insanlığın muhatabıyız. Omuzlarımızdaki yük insanlık adına yüklenilmiş bir yüktür. Ağırlığımızı, insanlığın ilk insandan son insana kadar olan bütünü ile tartabiliriz. Böyle bir tartma kabiliyeti olanlar ancak bu ümmeti anlayabilirler. Bu ümmetin çilesini ve iş ağırlığını başka bir mantıkla takdir edebilmek de mümkün değildir.

Ümmet olarak, Peygamber aleyhisselam efendimizin ağırlığını da bu yükün en ağırını taşıyan olarak görüyoruz. Biz ümmet olarak bu denli ağır ve yaygın bir yük taşıyorsak o yük esasen Peygamber aleyhisselamın omuzlarında idi zaten. Ona ümmet olmak da onun yüküne omuz vermek demektir. Peygamber aleyhisselamın muhteşem kimliğini tahlil ederken onun, miraç görmüş olması ve benzeri meziyetleri ile anıyoruz. Diğer peygamberlerden farklılıklarını, Allah Teâlâ nezdindeki büyük değerini, hakkında varit olan sözleri zikrederek onu anlamaya çalışıyoruz. Bunların yanında onun omuzundaki yükün ağırlığını da tefekkür etsek onu daha iyi anlamış oluruz. Onun ‘âlemlere rahmet’ olması, âlemlerin yükünü taşımasıdır aynı zamanda. ‘Âlemler’ ne ifade ediyorsa, âlemlere rahmet olarak gelen Peygamber aleyhisselam efendimizin yükünün ağırlığı da onu ifade etmektedir. Büyüklüğünün ve azametinin içini dolduran gerçeklerden biri de bu büyük gerçektir.

İSLAMİ EĞİTİMİN MUHTEVASI

Dinimiz İslam da insanlık için son çaredir. Onunla insanlık, insan olarak var olma şansını sürdürmektedir. Bu da bizi, İslam’ı namaz ve oruçla sınırlandırılmış bir din olarak anlamanın hata olacağı anlayışına götürmektedir. İslam’ın özgül ağırlığı çok daha büyüktür. ‘İslami eğitim’ denebilmesi için eğitimin muhtevasını bütün insanlığı kuşatacak konulara yaymak gerekmektedir.

Müslüman ailenin, Müslüman toplumun, Müslümanca bir ticaretin hatta Müslümanca bir seyahatin bile özgül ağırlığı yaygın bilinen ağırlığından çok daha fazla olmalıdır. Seyahatle cihadı birleştirebiliyor olmak budur. Aileyi ‘’cihad merkezi’’ gibi görebilmek budur. Toplumu, birbirlerinin kardeşlerinden oluşmuş merhametli ve vakur insanların beraberliği diye anlamak budur.

Bir genç ‘Müslüman Genç olarak anıldığında onun özgül ağırlığını ne bedeninin kaç kg olduğu ile tartabiliriz ne de sahibi olduğu diplomalarla tartabiliriz. Müslüman gencin özgül ağırlığı, onun yüreğindeki imanı ile tartılmalıdır. Ashabı kiramın delikanlıları öyle tartıldılar. O tartılma anlayışı ile de şimdiki neslin ‘çocuk’ kabul edilen yaşlarında orduların başına geçirildiler. Her şeyden öteye, Peygamber aleyhisselamın elindeki sancağa talip oldular, onu taşımaya uygun bulundular. Allah onlardan razı olsun. Tam anlamıyla, Allah’ın onlar için takdir buyurduğu özgül ağırlıklarının hakkını verdiler. O ağırlıkları ile bulundukları konumları da ihya etmiş oldular. Zira onlar, bu ümmetin delikanlıları idiler. Bu ümmet adına ve bu ümmet ile vardılar. Bir tek delikanlı idiler veya beş kişi idiler ama bulundukları yerdeki binlerle tartıldılar. Allah’ın onlar için takdir buyurduğu ağırlık olan ‘Muhammed aleyhisselamın gençleri’ olma ağırlığına uygun kaldıkları için de bir kişi iken bir ordu gibi görüntü verdiler.

BU ÜMMETİN GENCİ OLMAK

Şimdiki nesillerin ve şimdiki nesilleri yetiştirmekle mükellef bulunanların bunu bilmeleri gerekiyor. Gençleri, diploma olacak kâğıt ağırlığı ile değil de bu ümmetin genci olmanın ağırlığı ile yetiştirmelidirler. Gençler de bunu istemelidirler. Tartılmak için çıktığımız tartının ibresi buna göre ayarlanmalıdır. ‘Bu ümmetin genci olmak’ diye ayarlanmış tartılarla tartılmalıdır gençler. Bütün çağlarda ve bütün mekânlarda bu tartı ile tartılarak özgül ağırlığımızı bulabiliriz. Diğer tartılardaki ağırlığımızı gösteren bütün rakamlar, ya yer çekiminden etkilenmiş rakamlardır ya da birilerinin hilesi ile şekillendirilmiş rakamlardır.

Genç kızlarımızın ve genç erkeklerimizin yer çekimi etkisindeki tartılardan kurtulup, cennetlerin etkisindeki tartılarla tartılmaları gerekir. O zaman gerçek ağırlıkları ortaya çıkacaktır. O zaman bir yetişmiş Kur’an hafızının kim olduğunu anlayabiliriz. O zaman bir kere ‘subhanallah’ demenin nasıl göklerle ifade edilen bir ağırlığa denk geldiğini anlayabiliriz. O zaman şehidin ne bulduğunu hissedebiliriz. Özgül ağırlığımızı bizden daha hafif nesneler nasıl tartabilir? Bütün dünya menfaatleri ve dünyanın tamamı bizim için ‘sinek kanadı’ bile değilken biz dünyevi değerleri tartı aracı olarak kullanırsak karşımızda belirecek rakamlar bizim özgül ağırlığımızın rakamları olmaz. Dinimizin bize ne dediğini de o şartlarda anlayamayız zaten.

Kaynak: Nureddin Yıldız, Altınoluk Dergisi, 369. Sayı

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.