Bu İldeki Suriyelilerin Yarısı “Çocuk”

Ülkelerindeki iç savaştan kaçarak Gaziantep'e sığınan Suriyelilerin yarısına yakınını çocukların oluşturduğu tespit edildi.

Gaziantep Kent Konseyi tarafından hazırlanan "Gaziantep'te Yaşayan Suriyeli Misafirlere İlişkin Rapor"a göre, kentte yaşayan Suriyelilerin sayısı 315 bine yaklaştı.

Suriyelilerin yaş dağılımına bakıldığında 0-18 yaş grubundaki çocuklar, kamplarda barınanların yüzde 53'ünü, kamp dışında yaşayanların ise yüzde 49'unu oluşturdu.

Engelli ve 55 yaş üstü grubun toplam içindeki oranının düşük olduğu ifade edilen raporda, "Bu yüzdeler, Türkiye'deki Suriyeli misafirler arasında çocukların oranının yüksek olduğuna işaret etmektedir" denildi.

ÖNCELİK TÜRKÇE ÖĞRENMEK

Kamp dışında yaşayan erkeklerin yüzde 14,8'inin, kadınların ise yüzde 7,3'ünün bir işte çalıştığı belirtilen raporda, erkeklerin ortalama kazancının 232, kadınların ise 218 dolar olduğu tespit edildi.

Suriyelilerin, kentte güvenlikten sağlığa, eğitimden çevresel ve sosyal sorunlara kadar birçok konuda sorun oluşturduğuna dikkat çekilen raporda, çözüm önerileri ise şöyle sıralandı:

"Değiştirilmesi mümkün olmayan tanıtım kartı uygulamasına geçilmeli. Ülkemize geldikleri noktada alınacak parmak izleri ve fotoğrafları ulusal veri sistemine girilmelidir. Metruk yerler hızla yıkılmalı, barınma olanağı bırakılmamalıdır. Suriyeliler, sağlık taramasından geçirilmeli, bulaşıcı hastalığı olanlar takip edilmelidir. Topluma entegrasyonları sağlanmalı, öncelikli olarak Türkçe öğretilmelidir."

60 BİN SURİYELİ ÇOCUĞA EĞİTİM İMKANI

Eğitim çağındaki yaklaşık 60 bin çocuğa eğitim imkanı sağlanmasının yanı sıra, Suriyelilere göçü teşvik etmeyecek, iç barışı bozmayacak şekilde istihdam olanağı sağlanması da önerildi.

Türkiye'nin zulüm gören ve kendisine sığınan Suriye halkına kucak açtığı vurgulanan raporun, sonuç ve değerlendirme kısmında ise şu görüşlere yer verildi:

"Suriye'deki iç karışıklıklar sebebiyle yaşanan kitlesel nüfus hareketi, sadece hukuki bir sorun oluşturmayıp aynı zamanda sosyal, ekonomik, mali, ticari ve özellikle güvenlik boyutunda ciddi sorunlara neden olmaktadır. Bu nedenle, uluslararası hukuktan doğan yükümlülükler ve iç hukukta oluşturulmaya çalışılan yapısal düzenlemeler özenle ele alınmalı ve gerekli düzenlemelerin hızla hayata geçirilmesi sağlanmalıdır."

Gaziantep Kent Konseyi Başkanı Mehmet Aslan, kısa zamanda bu denli bir nüfus artışının, dünyanın en gelişmiş kentlerinde dahi sosyal, çevresel, ekonomik, eğitim, alt yapı, sağlık gibi konularda büyük sorunlara neden olabileceğini söyledi.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.