Bu Belirtiler Reflü Habercisi Olabilir!

Halk arasında genellikle reflü olarak bilinen gastroözofagial reflü, mide içeriğinin (mide asidi, pepsin, pankreas enzimleri ve safra ) yemek borusuna geri kaçması olarak tanımlanıyor. Toplumun yaklaşık yüzde 20’sinde görülmesine rağmen hastaların çoğu basit diyet değişiklikleriyle veya ilaçlarla sağladıkları geçici rahatlamalar nedeniyle hekime başvurmuyor. Bu yüzden reflünün toplumdaki sıklığı bir buzdağına benzetiliyor.

Hekime giden vakaların, tüm hastaların ancak yüzde 10-15’ini oluşturduğu düşünülüyor. Oysa reflü yaşam alışkanlıklarına dikkat edilmezse ve ilaç tedavisi aksatılırsa, uzun sürebiliyor. Bunun sonucunda da hastalığın yemek borusu kanserine dönüşme riski ortaya çıkıyor. Peki ama hangi belirtiler reflü hastalığına işaret ediyor?  

Gastroenteroloji Uzmanı Dr. Gürhan Şişman, reflünün 5 sinyalini şöyle sıraladı.

REFLÜ HABERCİSİ OLAN 5 BELİRTİ

Reflü’nün belirtileri tipik ve atipik belirtiler olmak üzere 2 ana gurupta toplanabiliyor. Bazı hastalarda reflü klasik şikayetler görülmeden sadece atipik belirtilerle de ortaya çıkabiliyor.

1. Göğüste yanma hissi ve ağza acı su gelmesi

Göğüs kemiğinin arkasında duyulan ve aşağıdan yukarıya, boğaza doğru yükselen yanma hissi ve yenilen gıdaların ağza veya yemek borusuna geri gelmesi, reflünün tipik belirtilerini oluşturuyor. Gastroenteroloji Uzmanı Dr. Gürhan Şişman, bu şikayetlerin çoğunlukla yemek sonrası dönemlerde, öne eğilmekle veya sırtüstü yatmakla arttığına dikkat çekiyor. Belirtiler özellikle yağlı gıdaların tüketilmesinden sonra ve stresli dönemlerde şiddetlenebiliyor. Geç yenen akşam yemeklerinden sonra uykudan uyandırabiliyor. Hastanın yastığı mideden gelen sekresyon ve gıdayla kirlenebiliyor.  Bazı hastalar yanma ve ekşime hissi ile birlikte ağızlarının tuzlu ve berrak bir sekresyonla dolduğundan şikayetçi olabiliyor. Bu durum yemek borusuna asit reflüsü sırasında refleks olarak ağızdaki tükürük salgısının artmasından kaynaklanıyor. Aslında koruyucu bir mekanizma olan bu salgının tükürülmemesi, aksine yutulması gerekiyor.

2. Yutkunurken takılma hissi

Gıdaların yutulması sırasında göğüs kemiği arkasında hissedilen ağrı veya hafif bir takılma hissi de, daha az sıklıkla görülebilecek diğer belirtiler olabiliyor. Ancak bu belirtilerin, göğüste yanma hissi ve ağza acı su gelmesi gibi tipik belirtilere göre daha ön planda olması, ilaçlara ve enfeksiyonlara bağlı yemek borusu iltihapları, yemek borusu kanserleri, yemek borusu darlıkları ve yemek borusunun fonksiyonel hastalıkları gibi ciddi sorunlardan kaynaklanabiliyor. Bu nedenle gerekli incelemelerin zaman geçirilmeden yapılması büyük önem taşıyor. Uzun süreden beri reflü şikayetleri olan bir hastanın yutma güçlüğünden şikayetçi olmaya başlaması, yemek borusunda bir daralmaya işaret edebiliyor.

3. Astım benzeri semptomlar

Atipik belirtiler arasında; kronik larenjit, ses kısıklığı, kronik öksürük ve astım benzeri solunum problemleri en sık görülenleri oluşturuyor. Kronik öksürük durumunda veya astımlı bir hastada, şikayetler alerjik bir nedene bağlanamıyorsa, gece gelen öksürük ve astım krizleri belirginse, yemek sonrasında ve özellikle sırtüstü yatıldığında artıyorsa ve klasik tedavilere yanıt alınamıyorsa, reflünün düşünülmesi gerekiyor.

4. Göğüs ağrısı

Reflü hastalığında rastlanabilecek diğer bir atipik semptom da, göğüs ağrısı. Ağrı bazen koroner kalp hastalığıyla karışabildiği için bu hastalar genellikle önce kalp hastalığı yönünden inceleniyor. Bu şekilde kalp kaynaklı gibi görünen ağrısı olan hastaların yüzde 25-30’unda yapılan incelemeler sonucunda göğüs ağrısını açıklayacak bir sebep bulunamıyor. Bu hastaların yarısına yakın bir kısmında göğüste hissedilen ağrıdan reflü veya yemek borusunun fonksiyonel bozukluklarının sorumlu olduğu anlaşılıyor.

5. Kansızlık

Nadir de olsa bazı hastalarda uzun süren reflü hastalığı sonrasında gizli kan kaybına bağlı demir eksikliği anemisi (kansızlık) gelişebiliyor. Bu nedenle demir eksikliği anemisinde altta reflü hastalığının da yatabileceği göz önünde bulundurularak, bu yönde araştırma yapılması önem taşıyor.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

  • http://beslenmebulteni.com/beslenme/?p=1758 Midede asit fazlalığı değil asit azlığı reflüye sebep oluyor. Prof. Dr. Ahmet Aydın'ın yazdığı bu yazı dikkatinizi çekebilir. Zira benim reflüme bu yazı deva oldu.

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.