Bosna Camilerinin Asırlık Seccadeleri

Bosna Hersek'in başkenti Saraybosna'daki tarihi camilerde, 18. ve 19. yüzyıllarda kullanılan farklı renk ve desenlerde asırlık seccade ve kilimler, eşsiz bir koleksiyonda bir araya geldi.

Bosna Hersek'in başkenti Saraybosna'daki tarihi camilerde 18. ve 19. yüzyıllarda kullanılan farklı renk ve desenlerde seccadeler Saraybosnalılarla buluştu.

Saraybosna'daki 40 farklı camide, farklı tarihlerde kullanılan seccade ve kilimler, tarihi Gazi Hüsrev Bey Hanikahı'nda açılan sergide Saraybosnalılarla buluştu.

Renkleri, motifleri, işçilikleri ile adeta tarihe ışık tutan seccadeler, hikayeleriyle de ilgi çekiyor.

Seccade koleksiyonu, "Islamic Arts" isimli derginin genel yayın yönetmeni Kenan Surkovic ile Saraybosna Üniversitesi Felsefe Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Haris Dervisevic'in çabaları ile oluşturuldu.

Seccade ve kilimlere dair hikayelerden etkilenen ikili, böyle bir koleksiyon oluşturmak için Saraybosna'daki 40 camiden eski seccade ve kilimleri bir araya getirdi. Dervisevic, koleksiyonu oluşturmaya başlamadan önce, Saraybosna'nın dört bir yanındaki camilerde kilimciliğin en eşsiz örneklerini bulabileceğine kendisinin dahi inanmadığını ifade etti.

Sergi işine isteksiz giriştiklerini, çünkü Saraybosna'nın eski seccade ve kilimlerini kaybettiğine dair hikayeler duyduklarını anlatan Dervisevic, "Saraybosna'da 40 cami dolaştık. Gördüklerimiz karşısında adeta nefesimiz kesildi. Yaklaşık 40 kilim ve seccadeden oluşan bir koleksiyon oluşturduk." dedi.

TÜM SECCADELER ANADOLU'DAN GELDİ

Araştırmaları sonucunda o dönemdeki tüm seccadelerin Saraybosna camilerine Batı Anadolu'dan geldiğini tespit ettiklerini belirten Dervisevic, "Bosna'da Osmanlı'nın hüküm sürdüğü dönemde, bu seccadelere talebin yoğun olduğunu düşünüyoruz. Ya belli dükkanlardan sipariş ediliyordu, ya da buradaki halk İstanbul'a gidip satın alıyordu. Bunlar çok değerli ve sanatsal eserler." ifadesini kullandı.

Koleksiyondaki tüm seccade ve kilimlerin yün ve ipekten klasik yöntemle yapıldığını anlatan Dervisevic, işlemelerde daha çok kırmızı, yeşil, sarı ve mavi renklerinin kullandığını söyledi.

EN ESKİSİ 18. YÜZYILDAN

Dervisevic, koleksiyondaki seccadelerin en eskisinin 18. yüzyıla ait olduğunu belirterek, bu seccadenin Saraybosna'da çıkan bir yangın sırasında hasar gördüğünü ve daha sonra deri ile onarıldığını aktardı.

Mavi işlemeli bu seccadenin bir benzerinin Londra'daki Victoria Albert Müzesi'nde bulunduğuna dikkati çeken Dervisevic, "Bu eserler son derece değerli ve önemli. Biz bu eserleri koruyoruz. Hepsinin ayrı bir değeri ve anlamı var." diye konuştu.

Dervisevic, Bosna Hersek'te seccadelerle ilgili eski bir gelenek olduğuna da işaret ederek, şunları söyledi:

"Aile mensuplarından biri yaşamını yitirdiğinde, namaz kıldığı seccadesi camiye bağışlanırdı. Modern seccadelerin işlenmeye başlamasıyla bu gelenek de kaybolmaya yüz tuttu. Aileler seccadeleri genellikle mahalle camilerine bırakırdı. Yıllar geçtikçe büyüyen gençler dedeleri ve babalarının namaz kıldığı bu seccadelerde bayram namazlarını kılardı."

SECCADELERE VERİLEN DEĞER AZ

Koleksiyondaki seccadelerin, günümüzde kullanılanladan daha büyük olduğuna dikkati çeken Dervisevic, bunun sebebinin de geçmişte seccadelerin iki veya üç kişinin namaz kılabileceği şekilde yapılması olduğunu söyledi.

Gelecekte İslam sanatı üzerine bir müze açmayı hedeflediklerini anlatan Dervisevic, "Camilerdeki seccade, halı ve kilimler en az değer gören eserlerdir. Zaman geçtikçe en kolay değiştirilen veya yok edilen eşyalardır. Ancak bilinmelidir ki bunlar, İslam sanatının en önemli eserlerindendir." ifadelerini kullandı.

SELAM YA RESULALLAH

Dervisevic, Saraybosna'da Hz. Muhammed'in doğumu münasebetiyle düzenlenen "Selam ya Resulallah" etkinlikleri kapsamında açılan ve 21 Aralık'a kadar gezilebilecek serginin ardından seccade ve kilimlerin ait oldukları camilere iade edileceğini bildirdi.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.