Bir Kitap Tanıtımı; Kur'ân-ı Kerim

Şebnem Dergisi Yazarı Hatice Akyüzlü, Dergi'nin Haziran sayısındaki kitap tanıtımı bölümünde, Kur'an-ı Kerim'i tanıtarak farklı bir yazı kaleme aldı.

KUR’ÂN-I KERÎM

Bu ayki kitap tanıtımı sayfamızda, hepimizin bildiği (veya bildiğimizi düşündüğümüz) Kur’ân-ı Kerîm hakkında kısa bilgiler vermek istedim. Bu bilgiler aslında bir müslümanın kendi kitabı hakkında bilmesi gereken en temel bilgilerdir.

Kur’ân, “okumak, tilâvet etmek” mânâlarındaki “ka-ra-e” fiilinden türetilmiş bir kelime olup “okunan, tilâvet edilen” demektir. “el-Kitap”, “et-Tenzîl”, “ez-Zikr”, “en-Nûr” gibi 55, bir rivâyete göre 90’a ulaşan isimleri vardır.

Kur’ân-ı Kerim, Allâh’ın kelâmıdır. Lafzı da, mânâsı da ilâhîdir. Bu yüzden onu, Peygamber Efendimizin bir sözü kabul etmek yanlıştır. Cebrâil -aleyhisselâm- tarafından vahy olarak 23 senede parça parça ulaştırılmıştır. Arapça olarak indirilmiştir.

Kur’ân-ı Kerîm, âyet ve sûrelerden oluşur. Âyet, “mûcize, alâmet, ibret, hayrette bırakan görülmemiş iş ve delil” mânâlarına gelir. Kur’ân’ın âyetleri, bazen bir harften oluşur. (Bkz: Sâd, 1; Kâf, 1; Kalem, 1) Bazen de bütün sayfayı dolduracak kadar peşpeşe uzun cümlelerden bir araya gelir. (Bkz: el-Bakara, 282)

Kur’ân-ı Kerîm’deki âyetlerin 6.666 olduğu şeklindeki bilgi, hatalı bir bilgidir. Genellikle kabul edilen şekli, 6.236’dır. Bu âyetlerin sayısının biraz fazla, biraz eksik olduğu ile ilgili de rivâyetler vardır. Bu fark, Kur’ân’daki kelimelerin artıp azalması şeklinde değil, aynı cümlelerde farklı duraklar kabul edilmesinden kaynaklanır.

İlk indirilen âyetler, Alak Sûresi’nin baş tarafında bulunan (1-5). âyetlerdir. En son inen âyet ile ilgili de birkaç rivâyet vardır. Bir kısmı, Vedâ Haccı esnasında Arafat’ta inmiş olan  “Bugün size dininizi ikmâl ettim…” (el-Mâide, 3) âyet-i kerîmesinin son âyet olduğunu söylerken çoğunluk, Bakara Sûresi’nin 281. âyet-i kerîmesini esas alır: “Allâh’a döndürüleceğiniz, sonra da herkese hak ettiğinin eksiksiz verileceği ve kimsesin haksızlığa uğratılmayacağı bir günden sakının!..”

Genel olarak hicretten önce indirilmiş âyetler, “Mekkî”; hicretten sonra indirilen âyetler de “Medenî” kabul edilir. Âyetlerin, hangi olay veya hangi sebeple alâkalı olarak indirildiği hususunu araştıran ilme, “Sebeb-i Nüzûl” veya “Esbâb-ı Nüzûl” denir. Bu ilim dışında, “Kur’ân İlimleri” başlığıyla pek çok yan ilim dalı doğmuştur.

Sûre; “yüksek mevkî, şeref, güzel ve yüksek bina, sûr” mânâlarına gelir. Kur’ân-ı Kerim’de 114 sûre vardır. Her bir sûrenin içi, yani âyetlerin dizilişi “tevkîfî”dir. Peygamber Efendimizin sıraladığı şekildedir. Sûrelerin bugünkü hâli ile sıralanmasında, ashâbın içtihadının bir miktar tesiri olduğu da kabul edilmiştir.

Sûreleri birbirinden ayıran besmeleler, genel kabule göre, müstakil âyet olmakla birlikte o sûrenin bir parçası değildir. 113 sûrenin başında besmele vardır. Tevbe Sûresi besmele ile başlamaz; Neml Sûresi’nde de biri başında, biri de âyetlerin arasında olmak üzere iki besmele vardır. Dolayısıyla Kur’ân-ı Kerîm’de toplam 114 besmele bulunmuş olmaktadır.

Kur’ân-ı Kerîm; Fâtiha Sûresi ile başlayıp Nâs Sûresi ile tamamlanır. En uzun sûre, 286 âyetli Bakara Sûresi, en kısa sûre de 3 âyetten oluşan Kevser sûresidir.

Peygamber Efendimize vahiy, bazen birkaç âyet, bazen de sûre şeklinde inmiş; O da bu inen vahiyleri ezberlemekle birlikte yanındaki vahiy kâtiplerine yazdırmıştır. O günkü yazı malzemeleri çok gelişmemiş olduğundan deri, tahta, kemik vs. gibi malzemelere kaydedilen bu Kur’ân-ı Kerimler, Hazret-i Ebûbekir zamanında bir araya getirilmiş ve iki kapak arasında toplanmıştır.

Kaynak: Hatice K. AKYÜZLÜ / Şebnem Dergisi, sayı: 125

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.