Bin Derece Sıcaklıkta Çalışıp Oruç Tutuyorlar

Türkiye'nin önemli tuğla üretim merkezlerinden biri olan kentteki fabrikalarda yüksek sıcaklıklara ulaşan fırınların bulunduğu ortamda çalışan işçiler, ramazanda da üretimlerini sürdürüyor. İşçiler, sıcağa aldırmadan oruçlarını tutup ibadetlerini yerine getiriyor.

Tuğla fabrikasında fırın işçisi olarak çalışan İmdat Ayyıldız, AA muhabirine yaptığı açıklamada, saat 07.30'da işbaşı yapıp 15.30'a kadar çalıştıklarını, alınlarının teriyle aldıkları parayı hak etmeye çalıştıklarını anlattı.

Çalıştıkları ortamın sıcaklığına işaret eden Ayyıldız, "Sıcaklığı 800 ila bin derece arasında değişen fırında tuğla pişiriyoruz. Bir yandan da oruçlarımızı tutuyoruz." diye konuştu.

Ayyıldız, "Ekmek yemenin de bir zorluğu var. Ramazanda çalışmak elbette zor ama Rabb'im sabrını veriyor. Rabb'im herkese helal rızık yemeyi nasip etsin." dedi.

58 YAŞINDA OCAKLARA KÖMÜR TAŞIYOR

İşçilerden Ali Cavdar ise işlerinin yorucu, çalıştıkları alanın aşırı sıcak olmasına rağmen oruçlarını tuttuklarını kaydetti.

Görevinin fırına kömür taşımak olduğunu belirten Cavdar, şunları ifade etti:

"İlk aşkım eşim, ikinci aşkım, işim olan kömürdür. Ramazan bereket ayıdır. Ramazan ayında çalışmak daha da güzel. Çalışarak oruç tutmanın mükafatı her kula nasip olmaz. 58 yaşındayım ama halen koşuşturuyorum, varsa bir delikanlı gelip benimle yarışsın. Akşama kadar kömür taşıyarak koşuşturuyorum. Daha sonra eve gidip iftarımı açıyorum."

Tuğla fabrikasının üretim şefi Ekrem Gecer ise ramazanın yaz dönemine denk gelmesi, havaların ısınmasıyla çalışanların zorlandığını ancak ibadetlerini yerine getirdiğini söyledi.

Oruçlu personeli daha az yorulacakları şekilde yönlendirdiklerini dile getiren Gecer, herkesin zorlu üretim sürecinin ardından evlerine giderek aileleriyle iftar yaptığını belirtti.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.