Bel ve Boyun Fıtığına Neden Oluyor

Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Prof. Dr. Tunç Alp Kalyon, toplumda artan bel ve boyun fıtığına dikkati çekerek, "Duruş, oturuş ve çalışma pozisyonlarına dikkat edin, beş kilodan daha fazla ağırlık kaldırmayın. Yerden bir şey alırken kesinlikle öne eğilmeyin." uyarısında bulundu. Kalyon, bel ve boyun fıtığı hakkında bilgi vererek, alınması gereken tedbirleri paylaştı.

Günümüzde bel ve boyun fıtıklarının çok sık görüldüğünü belirten Kalyon, başta hareketsizlik olmak üzere ev ve iş ortamlarındaki değişik faktörlerin etkisiyle omurgayla ilgili rahatsızlıkların arttığını kaydetti. Omurgamızın 32-33 tane kemiğinin üst üste dizilimiyle meydana gelerek hareket sistemimizin en önemli destek elemanını oluşturduğunu belirten Kalyon, şunları aktardı:

"Bu kemikler birbirine sıkı sıkıya bağlı olup aralarında 'disk' adı verilen kıkırdaklar bulunur. Omurlar arasındaki diskler hareketler sırasında esnekliğin artmasını sağlar ve böylece günlük yaşantımız sırasında hiç farkında olmadan pek çok zorlu işi yerine getirebiliriz. Ancak bazı hallerde omurgadaki bu sistemde aksaklıklar ortaya çıkabilir. Örneğin; boyun ve bel bölgesindeki kasların uzun süre aynı pozisyonda kalması sonucunda kasların iç gerginliği artar ve omurganın o bölgedeki eğriliği giderek azalmaya başlar.

Uzun süre aynı pozisyonda oturmak veya çalışmak, sürekli ağır kaldırmak, öne eğilerek iş yapmak veya ağır kaldırmak gibi zorlayıcı pozisyonlar nedeniyle kaslarda gelişen spazmlar, disklerin içindeki basıncın artmasına neden olur. Böylece bel ve boyun bölgesinde düzleşme meydana gelir. Omurganın düzleşmesi, uzun dönemde o bölgedeki disklerin yapısının bozulmasına yol açar ve bir süre sonra bel fıtığı ya da boyun fıtığı gibi daha ciddi ağrılı rahatsızlıklar ortaya çıkabilir."

"ROMATİZMAL HASTALIKLAR ŞİDDETLİ BEL VE BOYUN AĞRILARINA NEDEN OLABİLİR"

Fıtık ağrılarının yalnızca bel veya boyun bölgesinde olabildiği gibi kollara veya bacaklara da yayılabildiğini aktaran Kalyon, "Kalçadan başlayıp topuğa kadar devam eden ağrıya 'siyatik ağrısı' adı verilir. Boyun fıtıklarında ise tek veya iki kola yayılan ağrılar olabilir. Bu ağrıların en önemli özelliği hareketle artması, yatarken veya uyurken azalmasıdır. Ağrıyla birlikte yanma, uyuşma, karıncalanma, elde- ayakta kuvvet kaybı gibi yakınmalar da olabilir. Ancak bu tip ağrılar başka nedenlerle de ortaya çıkabilir. İstirahatle geçmeyen, gece veya sabaha karşı hastayı uyandıran ağrılı durumlarda diğer nedenlerin araştırılması gerekir. Bazı romatizmal hastalıklar, omurga iltihaplanmaları ve hatta bazı tümörler şiddetli bel ve boyun ağrılarına neden olabilir. Bu gibi durumlarda en kısa zamanda uzman bir hekime başvurup gerekli muayene ve incelemeler yaptırılmalıdır." ifadelerini kullandı.

"1-2 GÜN KADAR YATAK İSTİRAHATİ VERİLEBİLİR"

Prof. Dr. Kalyon, bel fıtığının teşhisinde klinik muayenenin önemine dikkati çekerek, "Muayenenin ardından bir takım tetkikler istenebilir. Günümüzde en yaygın kullanılan görüntüleme yöntemi kısaca MR olarak bilinen Manyetik Rezonans görüntüleme yöntemidir. Bu yöntemle fıtığın yeri, seviyesi ve derecesi hakkında çok ayrıntılı bilgi edinmek mümkündür. Bel ve boyun fıtıklarının akut ağrılı dönemlerinde 1-2 gün kadar yatak istirahati verilebilir ancak daha uzun süre istirahat önerilmez ve hasta yavaş yavaş günlük hareketlerine başlatılır. Tedavide ağrı kesici ilaçların yanı sıra fizik tedavi yöntemleri de sıklıkla kullanılır." bilgilerini verdi.

Tüm hastalıklarda olduğu gibi bel- boyun ağrılarından korunma tedbirlerine uyulmasının önemine işaret eden Kalyon dikkat edilmesi gereken hususları şöyle sıraladı:

"Duruş, oturuş ve çalışma pozisyonlarına dikkat edin. Beş kilodan daha fazla ağırlık kaldırmayın. Yerden bir şey alırken kesinlikle öne eğilmeyin. Araba kullanırken direksiyona doğru eğilmeyin, bel kavisini destekleyin, uzun yolda sık ara verip kısa yürüyüşler yapın. Sert yatakta sırtüstü veya yan yatın, yüzüstü yatmayın. 48 saatten fazla süren ve basit ağrı kesicilerle geçmeyen bel ve boyun ağrınız varsa mutlaka hekime başvurun. Hızlı yürüme, hafif koşu veya yüzme gibi kondisyon egzersizleri yapın; ani ve zorlayıcı hareketler yapmayın. Fazla kilolardan kurtulun."

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.