Bebeklerde Reflüyü Bunlar Tetikliyor

Bebeklerde reflüyü tetikleyen 6 hatalı alışkanlığı uzmanlar şu şekilde açıklıyor.

Mide içeriğinin herhangi bir nedene bağlı olarak yemek borusuna doğru geri kaçması olarak tanımlanan reflü  yetişkin hastalığı olarak bilinse de, aslında bebeklerde ve çocuklarda daha sık görülüyor. En sık da ilk 1 yaşta ortaya çıkıyor.  Bunun nedeni ise bu dönemde mide ile yemek borusu arasındaki sfinkter denilen kaslı yapının gelişmemiş olması ve bunun da geriye doğru kaçaklara yol açması. Fizyolojik reflü 1 yaşına kadar çocuklarda genellikle çok hafif derecede ve günde birkaç kez oluyor ve bu durum normal kabul ediliyor.

Bebeklik döneminde başlayan reflünün yüzde 80 gibi büyük bir oranı zaten kendiliğinden ortadan kalkıyor. Ancak hastalığa dönüştüğü takdirde astım benzeri hava yolu duyarlılıklarına, yemek borusunda tahribata ve tekrarlayan orta kulak iltihapları ile zatürree’ye neden olabiliyor. Bu yüzden uzun süren ve tekrarlayan öksürük ile kusmalarda zaman kaybetmeden doktora başvurmak çok önemli. Ancak en önemlisi, ebeveyn olarak bebeklerde reflüyü tetikleyen hatalardan kaçınmak gerekiyor. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Yunus Emre Mercan, ebeveynlerin sıkça yaptıkları ve reflüyü tetikleyen hataları şöyle anlattı.

BEBEKLERDE REFLÜYÜ TETİKLEYEN 6 HATALI ALIŞKANLIK 

İlk 1 yaşta mide ile özefagus arasındaki yapının gelişmemesi reflünün en önemli nedenini oluşturuyor. Ebeveynlerin yaptıkları hatalar da reflü oluşumunu tetikleyebiliyor.

  1. Bebeği ilk 1 yaşta en az 30 derecelik açıda bir yatakta yatırmayıp, düz bir yatakta yatırmak,
  2. Besledikten hemen sonra yatış pozisyonuna getirmek,
  3. Yatmadan hemen önce beslemek,
  4. Beslenme sonrasında gazını çıkartmamak,
  5. Mide kapasitesini aşacak şekilde aşırı beslemek,
  6. Beslenme sonrası bebeğin ağlama ile gülme gibi karın kaslarını hareket ettiren ve hava yutmasına yol açan hareketler yaptırmak.

TEŞHİSİ ZOR BİR HASTALIK

Reflü çocuklarda çok değişik belirtilerle kendini gösterdiği için çoğu zaman tanımlanması güç oluyor. Dr. Yunus Emre Mercan, fışkırır tarzda öksürük ve efor sarf etmeden, kendiliğinden, mide bulantısı olmaksızın gelişen kusmanın reflünün tipik belirtlerini oluşturduğuna dikkat çekerek diğer belirtileri şöyle sıralıyor:

“Reflü bazen bebeklerde kusmayla birlikte ya da kusma olmadan çok farklı belirtilerle de ortaya çıkabiliyor. Örneğin yenidoğan ve bebek reflüsünde anlık solunum durmaları, hırıltılı solunum, burun tıkanıklığı, huzursuzluk, beslenmeyi reddetme, beslenmede güçlük (öğürme, boğazına kaçırma), beslenme sonrası ağlamalar, kilo alınımında duraksama gibi tipik olmayan belirtiler de olabiliyor. Reflü ilerledikçe havayolu duyarlılığı, tekrarlayan ve uzun süren üst solunum yolu enfeksiyonları, tekrarlayan orta kulak iltihapları ve diş çürükleri ortaya çıkabiliyor. Daha büyük çocuklarda ise göğüste yanma hissi, göğüs veya mide ağrısı gibi şikayetler olabiliyor. Reflü’nün teşhisi zor olduğu için genellikle öksürük, grip şurupları ve antibiyotik tedavisi veriliyor. Ancak sorunun kaynağı tedavi edilmediği için uzun süren ve tekrarlayan öksürük ile kusmalar çocukta büyük sorunlar yaratabiliyor.”

İLAÇ TEDAVİSİ GENELLİKLE YETERLİ OLUYOR

Reflü tanısı konulduktan sonra ilk olarak yaşam tarzı değişiklikleri öneriliyor. Dr. Yunus Emre Mercan, reflü şikayetleri devam ettiği takdirde kademeli olarak ilaç tedavisine geçildiğini belirterek şu bilgileri veriyor: “Yaşam tarzı değişiklikleri ve ortalama 3-6 ay süren ilaç tedavisiyle reflü genellikle ortadan kalkıyor.  Eğer sorun geçmezse bu durumda cerrahi yöntem gündeme geliyor. Büyüme-gelişme duraklaması olan, nörolojik problemleri olan, akciğerlerine devamlı mide içeriği kaçan ve bu yüzden zatürre geçiren, hava yolu duyarlılığı olan ve yemek borusunda darlık olan çocuklara da cerrahi operasyon yapılıyor. Yetişkin çağı reflülerine nazaran çocukluk çağı reflülerinde cerrahi operasyon çok daha az yapılıyor.”

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.