Batılı Gençler Neden Ortadoğu'da?

Ortadoğu'daki çatışmalarda çok sayıda 'Batılı militanın' yer alması dikkatleri IŞİD'e katılan ya da bölgedeki Hristiyanları korumaya gelen Avrupa'nın inanç savaşçılarına çevirdi.

Suriye ve Irak'ta faaliyet gösteren Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) terör örgütünün Musul kentini ele geçirdikten sonra bölgede etkinliğini artırması ve bunun için uyguladıkları yöntemler, bölgedeki aşırıcı gruplara katılan yabancılar meselesini dünya gündemine taşıdı.

Anadolu Ajansı (AA) muhabirleri, Irak ve Suriye'ye savaşmaya giden Avrupalılarla ilgili resmi raporlar, açıklamalar, düşünce kuruluşlarının araştırmaları ve uzman görüşleri doğrultusunda kapsamlı bir çalışma yaptı.

Irak'ta ve Suriye'deki çatışmalarda yer almak üzere bölgeye giden militanlar, Avrupa'da en fazla Fransa, İngiltere ve Almanya'dan yola çıkıyor. Müslüman göçmenlerin yoğun olarak yaşadığı Fransa'dan bugüne kadar yaklaşık 900, İngiltere'den 500 ve Almanya'dan da 400 civarında kişinin savaşmak için Irak ve Suriye'ye gittiği ifade ediliyor.

Merkezi Amerika'da bulunan ve güvenlik araştırmaları yapan "Soufan Group" adlı şirketin hazırladığı rapora göre, Batılı ülkelerden 2 bin 500'den fazla savaşçı, Irak ve Suriye'de IŞİD saflarına katıldı. Raporda, savaşçıların çoğunun 18-29 yaş aralığındaki gençlerden oluştuğu, savaşçıların yaşının giderek küçüldüğü, herhangi bir askeri eğitim almadan bölgeye gittikleri kaydediliyor. Müslüman olmayan ülkelerden Irak ve Suriye'ye gidenlerin büyük kısmının İslamiyet'i sonradan kabul etmiş kişiler olduğu belirtiliyor.

Bölgede sayıları binlerle ifade edilen yabancı savaşçılar, dini koruma vazifesini yerine getirmeyi, sempati duydukları örgütlere yardım etmeyi  ve aynı inanca sahip oldukları insanları korumayı eylemlerine gerekçe gösteriyor.

Avrupa polis teşkilatı Europol'ün 2014 terörizm raporunda, Suriye'ye savaşmaya giden Avrupalıların sayısının sürekli arttığı belirtilerek, "İç savaş devam ettikçe Suriye, savaşmak için Avrupa Birliği (AB) üyelerinden gidenlerin tercihi olmaya devam edecek. Suriye'deki savaşın AB için oluşturduğu tehdit muhtemelen katlanarak büyüyecek. Çatışma bölgelerine giden Avrupalı savaşçılar dönüşlerinde tüm AB üyeleri için artan bir tehdit olarak değerlendiriliyor"  ifadesi yer aldı.

ALMAN İSTİHBARATI GERİ DÖNENLERİ İZLİYOR 

Yaklaşık 5 milyon Müslümanın yaşadığı Almanya'daki resmi rakamlara göre, Irak ve Suriye’ye savaşmak için giden 400 kişiden 100'ü geri döndü ve bunların yarısı 25 yaşından küçük. Almanya'dan gidenler arasında, orduda daha önce görev yapmış 20 kişinin bulunduğu iddialar arasında yer alıyor. Bu kişilerin, askeri eğitim almış olmaları sebebiyle IŞİD için önemli olacağı savunuluyor.

Almanya İçişleri Bakanlığı, Avrupa genelinde ise 2 binden fazla kişinin Suriye’ye veya Irak’a savaşmak için gittiğini belirtiyor. Resmi raporlarda, savaş bölgelerine Avrupa'dan gidenlerden yüzlercesinin öldüğü, bazılarının ise hayal kırıklığı yaşayarak geri döndüğü, şimdi ise şiddeti reddettikleri aktarılıyor. Savaş bölgelerinden dönenleri güvenlik açısından tehdit olarak gören Alman istihbaratının bu kişileri izlediği, savaş bölgelerine gitmek isteyenleri de engellemeye çalıştığı biliniyor.

z

FRANSA'DAN GİDENLERİN YÜZDE 20'Sİ SONRADAN MÜSLÜMAN OLANLAR 

Fransa’dan Suriye ve Irak’a savaşmaya gidenlerin sayısının ise yaklaşık 900 civarında olduğu, resmi verilere göre sadece Suriye’ye 332 kişinin gittiği, bunlardan 100'ünün geri döndüğü ifade ediliyor. Savaşçıların çoğunluğunu erkekler oluşturuyor ancak her geçen gün savaş bölgesine giden kadınların sayısı artıyor. Yabancı savaşçıların üçte ikisi Fransız vatandaşıyken yüzde 20’sinin sonradan İslamiyeti kabul eden Fransızlar olduğu vurgulanıyor. IŞİD’e katılan savaşçıların en fazla internette yapılan propagandadan etkilendiği kaydediliyor.

IŞİD saflarında savaşanlara yönelik Fransa ciddi tedbirler almak için somut adımlar atıyor. Fransa’dan savaş bölgelerine gidenlerin kontrolü için çıkarılan yasa, mevcut  terörle mücadele yasasını da güçlendiren önlemler içeriyor. Buna göre, savaş bölgelerine gitme şüphesi taşıdığı belirlenen kişilerin pasaportları Schengen bölgesinin dışında geçersiz hale getiriliyor. Bu yasağı delerek çıkış yapanlar hakkında ise uluslararası yakalama kararı çıkarılıyor. Radikal grupların ülkedeki faaliyetlerinin tespiti için de internet ve sosyal medya üzerinden teknik takip arttırılıyor.

İNGİLTERE'DEN SURİYE VE IRAK’A SAVAŞMAYA GİDEN SAYISI 500

İngiltere'den Irak'a ve Suriye'ye savaşmaya giden ve aşırıcı gruplara katılan İngiliz vatandaşlarının sayısı ise resmi rakamlara göre 500 civarında. Bazı uzmanlar ise sayının 750'yi bulduğunu ifade ediyor. ABD’li gazeteci James Foley’nin boğazını kesen IŞİD militanının da bir İngiliz olduğu iddia ediliyor.

İngiltere'nin Irak ve Suriye'de savaşan İngiliz vatandaşlarının ülkeye dönmesini engellemek için birtakım önlemler almaya başlaması dikkati çekiyor. Bölgede savaşıp döndüğü öne sürülen kişilerin pasaportlarına el konulması için polise yetki verilmesi bunun ilk adımı olarak yorumlanıyor.

Müslüman din adamları da bir süre önce İngiltere’de yaşayan Müslüman asıllı İngiliz vatandaşlarının Suriye ve Irak saflarına katılmasını engellemek amacıyla yayımladığı bir fetvada, Müslümanlara IŞİD’in "zehirli ideolojisinin" yayılmasına karşı durmaları çağrısında bulunulmuştu.

SAVAŞ BÖLGESİNDEKİ BELÇİKALILAR

Belçika, 11 milyonluk nüfusuna karşın Suriye ve Irak'a en çok yabancı savaşçı giden Avrupa ülkeleri listesinde ön sıralarda yer alıyor. Belçika İçişleri Bakanlığı, Avrupa ülkelerinden yaklaşık 2 bin kişinin Suriye'ye savaşmaya gittiğini, bunların yaklaşık 150'sinin Belçikalı olduğunu belirtiyor.

Belçika'dan Suriye ve Irak'a yabancı savaşçı temininde 2012 yılında kendini lağvettiğini duyuran "Sharia4Belgium" adlı örgüt öne çıkmıştı. Belçika polisi, Suriye için savaşçı topladığı şüphesiyle örgüte birçok kez operasyon düzenlemiş, onlarca örgüt mensubu gözaltına almıştı.

Belçika öncülüğünde bir araya gelen 8 AB ülkesi, Avrupalı savaşçıların Suriye ve Irak'a ulaşmasının engellenmesi için de birtakım çalışmalar başlatmıştı.

zz

HOLLANDA'DAN ORTADOĞU’YA GİDENLERE SERT ÖNLEMLER

Hollanda da terör örgütü IŞİD'e en yoğun katılımın olduğu ülkeler arasında. Hollanda İstihbarat ve Güvenlik Teşkilatı verilere göre, Suriye ve Irak’a savaşmak için gidenlerin sayısı 130 civarında. Bu kişilerin 30’u bir süre sonra Hollanda’ya dönerken, 14 kişinin ise farklı çatışma bölgelerinde hayatını kaybettiği belirtiliyor.

Özellikle son dönemde savaşmak amacıyla Ortadoğu’ya gidenlerin sayısında yaşanan artış Hollanda’da merkezi hükümeti hareket geçirdi. İlk başlarda bu amaçla yola çıkanların pasaportlarına el koymaya başlayan hükümet, şimdi daha da ağırlaştırılmış yasal düzenleme üzerinde çalışıyor. Siyaset gündeminin ilk sıralarında yer alan radikalleşme ve savaş bölgelerine seyahatin önünü kesmek için harekete geçen hükümet, bu kapsamda hazırladığı yasal düzenlemede vatandaşlıktan atılmaya kadar varacak önlemler planlıyor.

AVUSTURYA'DAN GİDEN 20 KİŞİ SAVAŞ BÖLGELERİNDE ÖLDÜ

Avusturya’da, Ortadoğu’ya savaşmak için gidenler arasında Hristiyan, Yahudi ve Müslüman savaşçılar yer alıyor. Resmi rakamlara göre, Irak ve Suriye'ye savaşmak için giden 130 kişiden bazıları geri döndü, bir kısmı ise bölgede kalmaya devam ediyor.

Suriye'ye gidenlerin genelde göçmen kökenliler olduğunu ifade edilirken, bu kişilerin yaşlarının çok genç olduğu, eğitimsiz, okullarında başarısız olmuş kişilerin daha çok bu tür eylemlerde bulunduğu öne sürülüyor. Avusturya, Suriye ve Irak'a gidenlerden 20'sinin öldüğünü ve savaştan döndüğü iddia edilen 10 kişinin de tutuklandığını açıkladı.

İSKANDİNAVYA'DA TERÖR ENDİŞESİ

Danimarka'dan Irak ve Suriye'ye gidenlerin sayısının ise 100 civarında olduğu, bunlardan 11'inin bölgedeki çatışmalarda hayatını kaybettiği belirtiliyor. Suriye'de askeri kabiliyetleri gelişen bu kişilerin Danimarka'ya geri döndüklerinde güvenlik riski oluşturabileceklerinden endişe ediliyor.

Norveç Polis Güvenlik Servisi'ne göre ise son birkaç yılda Norveç'ten Irak ve Suriye’ye savaşmak üzere gidenler 50-60 civarında. Gidenlerden 20 kadarının tekrar ülkeye giriş yaptığı bildiriliyor.

BALKANLAR'DA IŞİD YANDAŞLARINA OPERASYON 

Bosna Hersek, Kosova, Arnavutluk, Sırbistan ve Makedonya'dan Suriye ve Irak savaşmaya gidenler hükümetlerin öncelikli sorunu haline geldi.

Bu konuda Kosova yönetimi çok ciddi tedbirler alıyor. Geçen ay yapılan operasyonda IŞİD ve El Nusra saflarında Irak ve Suriye'de savaştıkları şüphesiyle 42 kişi gözaltına alındı. Zanlıların gözaltı süreleri de bir ay uzatıldı. Daha önce Kosova polisi, 2012 yılının başından itibaren 16 Kosova vatandaşının Irak ve Suriye'de hayatını kaybettiğini açıklamıştı.

Bosna Hersek'te de 3 Eylül'de düzenlenen operasyonda "terör eylemlerini finanse etmek, terör eylemlerine teşvik etmek, terör eylemlerine katılacak kişileri toplamak ve terörist gruplar organize etmek" iddiasıyla 16 kişi gözaltına alındı.

Arnavutluk'tan da resmi olmayan rakamlara göre çatışma bölgelerinde yaklaşık 100 kişi bulunuyor.

Aşırıcı gruplara katılım Makedonya'da da önemli sorunlar arasında yer alıyor. Ülkede yaşayan özellikle Arnavut kökenli gençler, Kosova ve Arnavutluk'taki ''liderleri'' aracılığıyla ailelerinden habersiz olarak Suriye ve Irak'a gidiyor.

BALKANLARDA HUKUKİ ÖNLEMLER SERTLEŞİYOR 

Balkan ülkelerinden savaşmak üzere Ortadoğu ülkelerine gidenlerin sayısındaki artış bu ülkeleri yasal önlemler almaya itti. Bosna Hersek, Kosova ve Makedonya hükümetleri, savaşmak üzere yurt dışına gidenlerin önüne geçmek amacıyla bir dizi kanun çıkardı.

Bosna Hersek Ceza Kanunu'nda yapılan değişiklikle, "yabancı paramiliter gruplara katılmak ve paramiliter gruplar kurmak" suç sayıldı. Değişiklikle ayrıca, bu grupları eğitmek ve bu gruplara silah tedarik etmek de suç kapsamına alındı. Bu suçları işleyenler hakkında 1 ila 10 yıl arasından hapis cezası verilebilecek.

Ağustos ayında 42 kişinin gözaltına alındığı Kosova'da da Ceza Kanunu'na göre terörist gruplara katılmak, dini ve etnik çatışmalara teşvik etmek suç olarak sayılıyor. Yakın zamanda Kosova meclisinin ''yurt dışına savaşmak üzere gidenleri cezalandıracak'' bir kanun daha çıkaracağı biliniyor.

Makedonya Ceza Kanunu'nda şubatta yapılan değişiklikle ''yabancı devletler aleyhine asker toplamak'' suçu işleyenlere 5 yıl hapis cezası öngörülüyor.

AVRUPALI HRİSTİYANLAR’DA ORTADOĞU’DA SAVAŞIYOR

Avrupa Birliği (AB) Komisyonu’nun desteği ile merkezi İtalya'da bulunan araştırma kuruluşu Agenformedia tarafından hazırlanan rapora göre, Ortadoğu’ya aşırıcı grupların yanında savaşmaya giden Avrupalı Hristiyanların sayısı artıyor. "Yabancı savaşçılar" kavramı kullanılan raporda, Avrupa'dan gidenlerin genelleme yapılarak Müslüman ya da cihat yanlısı olduğunu söylemenin hatalı olacağı vurgulanıyor.

 “ Avrupa Hristiyan Süryani topluluğuna mensup Johan Cosar, Suriye’de Sutoro adlı gönüllü HristiyanSüryani güçlerine eğitim veriyor" denilen raporda, bu kişilerin Suriye'deki Halk Savunma Birlikleri (YPG) ile hareket ettikleri bildiriliyor. Raporda, 2000’li yılların başında da Avrupa’dan Irak’ın kuzeyine gidip Süryani milis güçlerine katılanların ve eğitim verenlerin olduğu, bunlar arasında Hollandalı polis Judi Mikhael ile İsviçreli, Alman ve İsveçli arkadaşlarının bulunduğu kaydediliyor.

İsviçre’de yayımlanan Sonntags Zeitung gazetesi, bölgede görüştüğü Hristiyan milislere dayanarak son dönemde en az 10 İsviçrelinin, Suriye’nin kuzeyinde Süryani Askeri Konseyi’ne (SAK) katıldığını bildirdi. Gazete, SAK’ın eğitim kampında milisleri eğiten Johann Cosar’ın İsviçre vatandaşı olduğunu, 31 yaşındaki Cosar’ın geçmişte 5 yıl İsviçre ordusunda görev yaptığını yazdı. Cosar,  gazeteye yaptığı açıklamada, bölgedeki Hristiyan varlığını korumaya kararlı olduklarını belirterek, “Memleketimizde ölmeye hazırız” ifadesini kullandı.

Geçmişte Irak'ta savaştığını söyleyen Hristiyan milislerden 42 yaşındaki Gewargis Hanna da “Bu bölgeyi IŞİD’e karşı korumamız ve yeni yönetimi desteklememiz gerekiyor” dedi. Haberde, Süryani Askeri Konseyi’nin İsviçre’den savaşçı temininin yanı sıra bağış da topladığı, son iki yılda toplanan bağış miktarının yaklaşık 165 bin avro olduğu iddia edildi. Avusturya'da yayımlanan Krone gazetesi de Irak ve Suriye'de savaşan Hristiyan sayısının yaklaşık bin kişi olduğunu iddia etti.

İSRAİL ORDUSUNA KATILAN YÜZLERCE KİŞİ VAR

Her ne kadar Avrupa’dan ve dünyanın diğer bölgelerinden İsrail’e savaşmak için gelen “yalnız askerler” ilk kez 1948’de bölgeye seyahat etmeye başlasalar da  bu yıl Gazze'ye düzenlenen saldırılar sırasında da adları duyuldu. İsrail’de yaşayan akrabaları ve yakınları olmamasına rağmen Avrupa ve Amerika'dan gelerek, İsrail ordusuna katılan yüzlerce kişi, Gazze'ye düzenlenen saldırılarda görev aldı.

İsrail’in Gazze saldırıları sırasında ölen askerlerden Max Steinberg’in de ABD’den İsrail’e savaşmaya gelen bir “yalnız asker” olduğu bildirildi. Aslen ABD’nin California eyaletinden olan Steinberg’in cenazesine yaklaşık 20 bin kişi katılırken, cenazenin en dikkat çekici isimlerinden biri de ABD Dışişleri Bakanı John Kerry olmuştu. Kerry, cenaze töreninde yaptığı konuşmada, “Burada olmaktan gurur duyuyorum” demişti.

Huffington Post da ağustos ayında Gazze’deki çatışmalar esnasında yüzlerce Amerikan ve Kanada vatandaşı Yahudi gencin, Kuzey Amerika’dan Tel Aviv’e seyahat ettiğini bildirmiş, gençlerin uçaklara binerken İsrail bayrakları ile çektirdiği fotoğrafları yayınlamıştı.

İsrail askerlerine yardım organize eden merkezi New York'ta bulunan İsrail Savunma Kuvvetleri'nin Dostları Derneği'nin temmuz verilerine göre, halen İsrail ordusunda 750 civarında ABD vatandaşı görev yapıyor. İsrail'in Gazze saldırısı nedeniyle son günlerde daha fazla Yahudi asıllı ABD vatandaşının katılımıyla bu sayının arttığı tahmin ediliyor.

Yahudi asıllı Batılıların İsrail'in işlediği suçlara ortak olduğunu belirten uzmanlar, hükümetlerden vatandaşlarının İsrail'e savaşmaya gitmesine engel olmalarını istedi.

zzz

SAVAŞMAYA GİDENLER SÜREKLİ VAHŞETE MARUZ KALMIŞ İNSANLAR

İngiltere'de yaşayan  aşırıcılıkla mücadele uzmanı Jahan Mahmud, Ortadoğu'da uzun yıllardır süren şiddete dikkati çekerek, buralara savaşmaya gidenlerin sürekli vahşete maruz kalmış insanların görüntülerine tanık olduğunu belirtti.

İngiliz vatandaşlarının, Suriye ve Irak’a giderek cephede savaşmak istemesinin altında Ortadoğu’da Müslümanların çektiği sıkıntı ve acıların rol oynadığını dile getiren Mahmud, “Neden bu insanlar cepheye gidiyorlar sorusunun cevabı aslında şu. Bu insanlar sürekli olarak vahşete maruz kalmış kadınların, erkeklerin ve Müslümanların görüntülerine tanık oluyor. Bu duyguya bir şey yaparak dünyada fark yaratmak ve nihayetinde cennete ulaşma isteği de katkıda bulunuyor” diye konuştu.

Gençlerin, İngiltere’den Ortadoğu’ya giderek yaşananlara katkıda bulunmanın bir “görev gereği” olduğunu hissettiğini anlatan Mahmud, kimi Müslümanların cephede savaşmayı “cennete ulaşmanın kısa yolu” olarak gördüğünü söyledi.

İngiliz gençlerin doğup büyüdükleri yeri, ailelerini arkalarında bırakıp Ortadoğu’ya giderek cephede savaşmalarında İngiltere’nin politikasının da etkili olduğunu savunan Mahmud, “Eğer bu genç İngilizler kendilerine iyi davranıldığını, her şeyin yolunda olduğunu hissetseler böyle olmazdı. Hükümetlerin ele aldığı meselelerde adaletsiz davrandığını düşünüyorlar. Genelde insanlar bu tip şeylere, kendilerine ya da başkalarına karşı bir adaletsizlik olduğunu düşündükleri zaman yönelirler” şeklinde konuştu.

İslami konularda çalışmalar yapan siyaset bilimci ve yazar Dr. Thorsten G. Schneiders, Avrupa’daki göçmen kökenli bazı gençlerin Suriye ve Irak’ta savaşan radikal gruplara katılmak istemesinin çeşitli nedenleri olduğunu ifade etti. Schneiders, “Bunların çoğunun, başarısız olmuş entegrasyon politikalarının sonucu olduğunu düşünüyorum. Buna bir örnek de bu kişilerin burada bir iş, gelecek perspektifine sahip olmamaları. Bazıları da aile ortamlarında bulamadıkları yakın kişisel bağları bu gruplar bünyesinde arıyor” dedi.

SAVAŞA GİDEN GENÇLERİ SOSYAL MEDYA ETKİLİYOR

Magnus Ranstorp, eğilimi olanların sosyal medyada aşırıcıların düşünce ve faaliyetlerine kolaylıkla ulaşabildiğini ve oturdukları yerde etkilendiklerini söyledi.

Suriye ve Irak'a gidenler arasında Danimarka'ya uyum sağlamış ve çok iyi işleri olan gençlerin, iyi bir işi olan aile babası gibi örneklerin bulunduğuna işaret eden Ranstorp, sosyal medyadan materyallere ulaşıp etkilenenler için "aksiyonun" çok uzak olmadığını belirterek, IŞİD'in geniş bir kitleye hitap ettiğini ve onları tehlikeli kılanın da bu olduğunu vurguladı.

Avrupa'daki Müslümanların kanaat önderleri ve bazı önemli sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, Batılı ülkelerden IŞİD'e katılan gençler konusunu AA muhabirlerine değerlendirdi.

Britanya Müslüman Birliği (MAB) Başkanı Dr. Ömer El- Hamdun, İngiltere’deki bazı Müslüman gençlerin Ortadoğu’da yaşanan acılara ilişkin haberleri takip ettiğini ve bundan etkilenerek "adaletsizliğe" karşı çıkmak istediklerini ifade etti. Hamdun, “İnsanlar Suriye’de olanları haberlerde izliyor. Kadınların, çocukların yardım için ağladığını görüyor. Son olarak bunu Gazze’de gördük. Bu adaletsizlik hissi onları etkiliyor" dedi.

AVRUPA ÜLKELERİNDEKİ AYRIMCILIK KATILIMI TETİKLİYOR 

Berlin Türk Cemaati Başkanı Bekir Yılmaz da Almanya’da IŞİD gibi aşırı uç gruplara katılım olmasının sebeplerinin başında "dışlanmışlık ve toplum tarafından kabul görmemenin" geldiğini söyledi. Ailevi ve sosyal sorunların da buna eklenmesiyle gençlerin çok vahim duruma düştüklerini dile getiren Yılmaz, Almanya’da, Fransa’da ve İngiltere’de gençlerin bazılarının toplumdan dışlandığını ifade etti.

Yılmaz, Almanya’da dışlanan bir gencin IŞİD’e katılınca emir veren biri olarak orada görev yaptığını televizyondan izlediğini ifade ederek, gençlerin böyle bir gruba katıldığında kendisine değer verildiği hissine kapıldığını kaydetti.

‘’Müslümanlar olarak kendi çocuklarımızla kendimiz ilgilenmeliyiz. Bu aşırı gruplara ve terör örgütlerine katılanlara İslam’ın gerçek ruhu olan 'Bir insanı öldürmek insanlığı öldürmüş olmaktır' felsefesini anlatmamız gerekir" diyen Yılmaz, bunun ancak gerçek anlamda İslam'ın öğretilmesiyle mümkün olduğunu dile getirdi.

YURT DIŞINA SAVAŞMAYA HRİSTİYAN VE YAHUDİLER DE GİDİYOR

Avusturya İslam Cemaati Başkanı Fuat Sanaç ise "Bütün dinlerde aşırı uçlar bulunuyor. Bunların yaptıklarının tüm topluma mal edilmemesi gerekir. Yurt dışına savaşmaya sadece Müslümanlar değil, Hristiyan ve Yahudiler de gidiyor" dedi. Hristiyan ve Yahudilerin devlet düzeyinde korunduğunu, Müslümanların ise sahipsiz bırakıldığını savunan Sanaç, “IŞİD’in arkasında Müslüman yok. Bu Müslümanlara karşı yapılan olumsuz bir propagandadır” görüşünü dile getirdi.

Sanaç, medyada Irak ve Suriye’ye gittiği iddia edilen Müslüman savaşçıların gündeme getirildiğini, bunun üzerinden Müslümanların hak ve taleplerinin engellendiğini savundu. Avusturya'da son bir ayda başörtülü üç kadına, bir cami ve bir imam hatip lisesine saldırı gerçekleştirildiğini hatırlatan Sanaç, “Müslümanlar olarak herkes gibi eşit haklara sahip olmak istiyoruz ama IŞİD konusunu gündeme getirerek bizi susturmaya çalışıyorlar” diye konuştu.

AŞIRILIK BÜTÜN DİNLERİN EN BÜYÜK SORUNU

Viyana Üniversitesi İslam Din Pedagojisi Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ednan Aslan da her dinden insanların yurt dışına savaşmaya gittiğini, bunun “dinde aşırılığın sonucu” olduğunu söyledi. Her ülkenin kendi çıkar algısına dayalı olarak yabancı savaşçılar konusuna politika belirlediğini ifade eden Aslan, şöyle konuştu:

 “Bütün din mensuplarının içinde aşırı uçlar vardır. Bunlar kendi mensuplarını koruma güdüsüyle harekete geçebilirler. Bugün Müslümanlar kadar Hristiyanlar ve Yahudiler de kendi mensuplarını koruma amacıyla savaşmaya gidiyorlar. Aşırılık sadece Müslümanların değil, bütün dinlerin en büyük sorunudur. Her yerde radikal, her yerde ırkçı ve her yerde demokrasi düşmanları vardır.”

Kaynak: Anadolu Ajansı

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.