Batı, Keşmir İçin Somut Adım Atmıyor

Malezya Uluslararası İslam Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdullah Al Ahsan, "Batı dünyası, etnik, ulusalcı ve bencil bir politika izliyor. Keşmir'de sorunu çözmeye yönelik somut bir adım atmıyor." dedi.

Malezya Uluslararası İslam Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdullah Al Ahsan, Keşmir sorununa yönelik soruları yanıtladı.

Keşmir'in 27 Ekim 1947'de Hindistan tarafından işgal edildiğini, Hindistan'ın bu işgalini sonlandırılması ve topraklarının geleceğiyle ilgili kararı Keşmir halkının vermesi gerektiğini ifade eden Ahsan, "Birleşmiş Milletler'in önerdiği ve bir çözüm yolu olarak düşünülen referandum Hindistan’in müdahaleleri yüzünden birçok kez başarısızlıkla sonuçlandı." diye konuştu.

Ahsan, Hindistan'ın Keşmir halkını inkar etmeye devam ettiğini, dünya bu konuda tek vücut olsa bile Hindistan'ın sorunun çözümü için referanduma onay vermeyeceğini ve çözüm için bir adım atmayacağını dile getirdi.

HER GÜN İNSANLAR ÖLÜYOR

Hindistan'da bağımsızlık günü kutlamaları sırasında Hizbul Mücahid'in lideri Burhan Wani'nin öldürülmesi ile başlayan süreci de değerlendiren Ahsan, şunları anlattı:

"Burhan Wani'nin hikayesi Keşmir'de acı çeken, zulme uğrayan binlerce Müslüman gencin hikayesidir. Burhan ve kardeşi Hindistan işgaline karşı durmuş ve bu yüzden tutuklanmıştı. Tutuklama sırasından, Hindu askerler tarafından kötü muamele yapıldı. Onuru ve itibarı kırıldı. İşgalci Hindistan askerlerinin katliamları Wani'yi öldürmelerinden sonra da devam ediyor. Şiddeti tırmandırmasına rağmen Hindistan hükümeti ısrarla dünya kamuoyuna Keşmir'deki olayların kontrol altında olduğu imajını vermeye çalışıyor. Oysa ki bölge patlamaya hazır bir bomba gibi. Her gün insanlar ya ölüyor ya da topraklarından ayrılıyor."

ULUSLARARASI CAMİA CİDDİYE ALMALI 

Ahsan, uluslararası camia evrensel insan onurunu ciddiye almaya başladığı zaman Keşmir sorunun da çözüleceğini vurguladı.

Batı'nın, Müslüman dünyada olup bitenlere mesafeli yaklaştığını aktaran Prof. Dr. Ahsan, şöyle devam etti:

"Orada bir bölge alev alev yanıyor. Neden dünya bunun için bir şey yapmıyor, doğrusu bunu anlamak, açıklamak çok zor. Bana göre, uluslararası camia, direkt kendini, kendi bölgesini ilgilendiren konular için ayağa kalkıyor ya da bir şeyler yapıyor. Yoksa evrensel değerler çok da umurlarında değil. 'Sana nasıl davranılmasını istiyorsan, insanlara öyle davran' diye bir altın kural var. Maalesef, bu idealizm, bencilliğin, ulusalcılığın ve etnik bağnazlığın gölgesinde kalıyor. Batı dünyası hiçbir zaman bu altın kuralı Müslümanlar için uygulamadı."

Birleşmiş Milletler'in (BM), Filistin ve Keşmir sorununda attığı bütün adımların başarısızlıkla sonuçlandığına değinen Ahsan, "Maalesef Birleşmiş Milletler Keşmir’de bir başarısızlığa daha imza attı. Sorunun çözümünde başarısız oldu. Çünkü dünya güçlerinin değerleri, evrensel değerlere dayanmıyor, daha çok kendi çıkarları söz konusu. Ne zaman, dünya Filistin ve Keşmir sorununu çözmek için yek vücut olsa, bir araya gelse, bir şekilde bunun önü kesiliyor. Uluslararası organizasyonlar, sorunun çözümü için ne zaman bir adım atsa, kendi çıkarlarını düşünen dünya güçlerinin engelleriyle karşılaştı." diye konuştu.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.