Balık Yağı Şizofreniyi Önleyebilir

Avustralyalı bilim adamlarının araştırmasına göre, balık yağı kullananların şizofreniye yakalanma riski daha az.

Balık yağı haplarının şizofreninin gelişimini önleyebileceği belirlendi.

Avustralya'daki Melbourne Üniversitesi'nden bilim adamlarının araştırması, 3 ay boyunca omega-3 içeren balık yağı hapı kullananlarda şizofreni belirtilerinin daha az olduğunu ortaya koydu.

Bilim adamları, 13-25 yaşında, şizofreninin ön belirtilerini gösteren katılımcılardan bazılarına 3 ay boyunca balık yağı hapı verdi. Katılımcıların diğer bölümü ise içinde etken madde olmayan haplar (plasebo) kullandı. Bir yıl sonra balık yağı kullananların sadece yüzde 10'una, plasebo alanların ise yüzde 40'ına şizofreni teşhisi koyuldu.

BEYİNDEKİ İLTİHAPLANMALARI AZALTIYOR

Şizofrenlerin kan hücrelerinde omega-3 gibi yağ asitlerine az rastlandığını hatırlatan bilim adamları, bu durumun beyin hücreleri için de geçerli olabileceğinden yola çıkarak balık yağının beyindeki iltihaplanmayı azaltıp sinir hücrelerinin korunmasını sağlayabildiğini belirtti.

ARAŞTIRMA DOĞRULANMAYI BEKLİYOR

Ancak bilim adamları, araştırmanın küçük çaplı olduğuna ve sonuçların başka çalışmalarla da doğrulanması gerektiğine dikkati çekti.

Sonuçları "New Scientist" dergisinde yayımlanan araştırma, risk grubundaki kişilerin terapilerin yanında balık yağı alabileceği fikrine ışık tutuyor.

Hastanın kişilerle ilişkilerden ve gerçeklerden uzaklaşarak kendi dünyasında yaşadığı kronik bir akıl hastalığı olan şizofreni genellikle 18-25 yaş döneminde başlıyor. Hastalığın erken belirtileri aylar hatta yıllar önce ortaya çıkabiliyor.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

  • omega-3 yani balık yağı sadece şizofreni değil strese,kaygı bozukluğuna,alzheimer,parkinson,kalp ve damar hastalıklarına,iyi geliyor kandaki yağ ve şeker oranını dengeliyor.

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.