Azık Hazırlama Dönemi

“Elest bezmi”nden ebediyete doğru uzun bir yolculuğa çıkan insanoğlu, esasen bir ebediyet seyyahıdır.

“Yolcu” olma vasfı, onun ayrılmaz bir parçasıdır. İkâmet gibi görünen zaman dilimleri, hakikatte bir ağaç altında kısa bir mola vermekten ibârettir. Bu fâni âlemde kimi Mevlâ’ya, kimi de kendi Leylâ’sına doğru bir yolculuğa niyetlenmiştir. Niyet ne olursa olsun, nihayette bütün yolcuların son menzili, Âlemlerin Rabbi olacaktır.

Yolculuk ister kısa, isterse uzun olsun, mutlaka bir hazırlık ister. Hazırlıksız çıkılan seferlerde sıkıntı ve meşakkatler kaçınılmaz olur. Hatta yol boyunca ihtiyaç hissedilecek azığın tedarik edilmemesi, gerekli tedbirlerin alınmaması, yolculuğu hayatî tehlikelere bile sokabilecektir.

Gündüz gecenin, gece ise bir sonraki gündüzün tohumu gibidir. Aynı şekilde çocukluk gençliğin, gençlik ihtiyarlığın bir azık hazırlama dönemidir. Bir baştan bir başa ömür de, ebedi hakikat sabahına bir hazırlanma mevsimidir. Şu sırrı unutmamak gerekir ki, dünya pazarında yapılan alışverişlerin en hesaplısı ve kârlısı, gençlik dönemlerinde yapılanıdır.

Her bir seferin hazırlığı, gidilecek yere göre değişir. Mala, mülke, ilme, başarıya, makama, fanilerin itibarına, şöhrete ve baş olmaya niyetlenilen yolculukla, Refik-ı Âlâ’ya (en yüce Dosta) vuslat ümidiyle çıkılan yolculuğun hazırlığı farklıdır.

AZIKSIZ ÇIKMA YOLA

Şair Bahattin Karakoç’un konuyla ilgili şu mısraları ne güzeldir:

Bir nehir geçeceksen, önce soyunmalısın

Bir dağa çıkacaksan, soluklu olmalısın

Mademki niyetlisin, seferin kutlu ola!

Caydırmayı düşünmem ama derim ki sana

Azıksız çıkma yola…

……

Pınarın gözü ise aradığın, sendedir

Üzengiye sağlam bas dizgini ele dola

Güz bahçelerinde gazel toplama, çiçek topla

Boşa vakit öldürme, yarına kefilin yok

Azıksız çıkma yola…

“BEN RABBİME GİDİYORUM”

Kur’an-ı Kerim’in ifadesine göre tüm insanlar, zaruri olarak Hakk’a doğru sefere çıkmış yolculardır. Kendi isteğiyle bu yolculuğa çıkma şerefine nail olanlar, ilâhi lutfa nail olmuş bahtiyarlardır. “Ben Rabbime gidiyorum” (Saffât Sûresi 99) hissiyatı içerisinde yaşayanlarla, hedefine gel geç sevdalarını koyup ona doğru akıp gidenlerin ömür kalitesi aynı değildir. Zira hayatın anlam ve kalitesi, ne için yaşadığımıza ve o uğurda neler yaptığımıza bağlı bir keyfiyettir.


14) “Elest Bezmi”: Ruhlar aleminde Rabbimizin “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” sorusuna “Evet sen bizim Rabbimizsin” cevabını verdiğimiz kudsi ve esrarengiz

Kaynak: Dr. Adem Ergül, Göklere Yolculuk Var, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.