Avrupa’da Müslümanları Bekleyen Tehlike

Yabancı düşmanlığı ve İslamofobi artık Avrupa siyaset arenasında en geçerli siyasi akçe haline gelmiş vaziyette.  “Yabancı ve İslam düşmanlığı oy getiriyor” kanaati her geçen gün biraz daha yayılıyor Avrupa siyaset arenasında. Buna merkezdeki partiler de katılıyor.

Trump’ın ABD’deki seçim zaferinin ardından Trumpizmin Avrupa’da da etkili olacağı bekleniyordu. Son dönemde Avrupa’da yaşananlara bakılacak olursa bu etkinin tahmin edilenden çok daha büyük olacağını söylemek mümkün.

Yabancı ve İslam düşmanlığının revaç bulduğu bir süreçte Avrupa Birliği Adalet Divanı, “İşverenlerin, çalışanlara başörtüsü yasağı getirebileceği” yönünde bir karara imza attı. “Bu yasağın dini özgürlüklerin kısıtlanması olarak görülmeyeceği” gerekçesiyle birlikte. AB bünyesindeki en yüksek mahkemenin bu gerekçesine istinaden başörtüsü yasağını ilk uygulayan Avusturya’daki bir okul oldu…

Bundan sonra Avrupa’da bu türden kararların arkasının geleceğini öngörmek hiç de zor değil. Nitekim Fransa’da cumhurbaşkanı adaylarından aşırı sağcı Le Pen başörtüsünü sokakta dahi yasaklayacağı vaadini sürdürüyor…

Danimarka’daki aşırı sağcı partiler Danimarka kültürünün güçlendirilmesi için okul kantinlerinde ‘domuz eti’ yenilmesi gerektiğini dillendiriyor…

Hollanda’da pek çok siyasi parti yabancı ve İslam düşmanlığı konusunda, Kur’an’ı yasaklayacağını söyleyen neofaşist Özgürlükler Partisi lideri Geert Wilders ile yarış halinde...

Ve daha nice endişe verici durum söz konusu hemen hemen tüm Avrupa ülkeleri genelinde… Sözün özü Avrupa, ikinci dünya savaşı öncesindeki konjonktüre doğru hızla yol alıyor. Avrupa’daki yabancılar ve özellikle de Müslümanlar açısından çok sıkıntılı geçecek bir dönemin kapısının aralandığını söylemek mümkün.

Kaynak: Beytullah Demircioğlu, Altınoluk Dergisi, 374. Sayı

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.