"aşkı-ı Nebi Sergisi" Topkapı Sarayı'nda

Hz. Peygamber'in doğumunun 1443. yılında, 2014 yılı Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri kapsamında, "Hicaz'dan İstanbul'a Hz. Peygamber Sevgisi; Aşk-ı Nebi Sergisi" açıldı.

Hz. Peygamber'in doğumunun 1443. yılında, 2014 yılı Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri kapsamında, Diyanet İşleri Başkanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı işbirliğiyle düzenlenen, yurt dışından yabancı hattatların eserleri ile ilk kez gün yüzüne çıkan eserlerin yer aldığı "Hicaz'dan İstanbul'a Hz. Peygamber Sevgisi; Aşk-ı Nebi Sergisi" açıldı.

İnsan, ruhunu beden ülkesine hapsetmemeli

Açılış töreninde konuşan Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, doğumu kutlanan Hazreti Peygamber’in yeryüzüne getirdiği rahmet mesajlarına bakıldığında, temel gayelerden bir tanesinin “İnsanın beden ülkesine ruhunu hapsetmemesi” olduğunu dile getirerek, yeryüzünde insanoğlunun en büyük bedbahtlığının aslında ruhunu beden ülkesine hapsetmesi olduğunu söyledi.

Görmez, kişinin tatmin edilmesi, mutmain olabilmesi için imanla birlikte zarif ve ince bir duyguya, yüce-ulvi bir sevgiye, derin-metafizik bir muhabbete, asaletini ve kaynağını yaratıcı kudretten alan aşka ihtiyacı olduğunu kaydederek, tarih boyunca İslam’ın sanata bakış açısı düşünüldüğünde, bu gayelerin temel alındığının görüldüğünü aktardı.

Tarihimiz, kaynağını Allah'tan ve Peygamberinden alan aşkla değerlendirilmeli

Bütün bu amaçların esas gayesinin insanoğluna imanla birlikte zarif ve ince bir duygu kazandırmak olduğunu vurgulayan Görmez, inkarla birlikte zarif ve ince bir duygunun mümkün olmayacağını bildirdi.

Büyük bir tarihin önünde durduklarını, kültürlerini, tarihlerini, medeniyetlerini, kaynağını ve asaletini Yaratıcıdan ve Onun yeryüzündeki sevgilisi Hazreti Peygamber'den alan aşk açısından değerlendirilmesi gerektiğini kaydeden Görmez, bazılarının bu büyük tarihi sadece savaşlar ve kılıç-kalkan üzerinden değerlendirebildiğini dile getirdi.

Kutlu Doğum Haftası’nın teması: Hazreti Peygamber, din ve samimiyet

Kutlu Doğum Haftası için bu yıl belirlenen temanın "Hazreti Peygamber, din ve samimiyet" olduğunu ifade eden Görmez, şu ifadeleri kullandı:

"Hepimizin, bütün Müslümanların, İslam coğrafyasında yaşayan bütün Müslümanların İslam’la, din ile ilişkisini yeniden gözden geçirmesi gerekiyor. İnsanın din ile ilişkisi sadece bir samimiyet ilişkisi olabilir. Yapay, sanal, sahte sözlerin, davranışların yaygın olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Dünyada insan eliyle yapaylıklar çoğaldı. Riya, gösteriş, güç tutkusu, şehvet, menfaat, servet... Bütün bunlar insanın tabiatını bozdu. Hatta varoluşun tabiatına müdahaleler oluşturdu. Üzülerek belirteyim ,en kötüsü de insan kendi hayatında ortaya çıkardığı yapaylıkları, gösterişi, dine de, din diline de bulaştırdı. Bütün bu yapaylıkları ortadan kaldıracak yegane hakikat din iken, insanoğlu kendi suniliğini, gösteriş, imaj, reklam ve propaganda kelimeleriyle tarif edebileceğimiz her türlü yapaylığını din ile olan ilişkilerine de yansıttı. Bu sebeple biz din ile olan ilişkimizin ancak samimiyet ilişkisi olacağını işaret etmek için bu tema üzerinde durmaya çalışacağız."

Konuşma sonrası katılımcılarla beraber kurdele kesen Görmez, daha sonra sergiyi gezdi.

Açılışa Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Abdurrahman Arıcı, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, İl Kültür ve Turizm Müdürü Ahmet Emre Bilgili, İl Müftüsü Rahmi Yaran, serginin küratörlüğünü de yapan Topkapı Sarayı Müzesi Müdürü Prof. Dr. Haluk Dursun ve Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir katıldı.

Aşkı-ı Nebi Sergisi'nde ilk defa ortaya çıkan eserler

Diyanet İşleri Başkanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı işbirliğiyle Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri kapsamında düzenlenen "Aşkı-ı Nebi Sergisi", sanatseverlerin beğenisine sunuldu.

Hz. Peygamber'in doğumunun 1443. yılına özel hazırlanan "Hicaz'dan İstanbul'a Hz. Peygamber Sevgisi; Aşk-ı Nebi Sergisi", Topkapı Sarayı Enderun Hazine Koğuşu ve Ayasofya Müzesi olmak üzere iki aşamalı gerçekleştiriliyor.

Bugüne kadar gerçekleştirilen en önemli "klasik İslam sanatları" çalışması olma özelliğine sahip sergide, yurt dışından yabancı hattatların eserleri ile ilk kez gün yüzüne çıkan eserler yer alıyor.

İslam Kültür Sanat Platformu'nun da düzenleyicileri arasında bulunduğu ve ana sponsorluğunu Yıldız Holding'in üstlendiği serginin küratörlüğünü Topkapı Sarayı Müzesi Müdürü Haluk Dursun, sanat danışmanlığını Prof. Dr. Mustafa Uğur Derman ve Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ali Rıza Özcan yaptı.

Topkapı Sarayı'nda kutsal emanetler, Ayasofya'da Hilye-i Şerifler sergileniyor

İki aşamalı planlanan serginin ilk ayağı olan Topkapı Sarayı Enderun Hazine Koğuşu'nda 15, 16 ve 17. Yüzyıllardan kalma Mushaf-ı Şerifler, Siyer-i Nebi kitapları, Muhammediyeler, Delailül Hayratlar, Hilye-i Şerifler, Murakkalardan Hadisler, hat levhalar, Hazine bölümünden murassa Kur'an-ı Kerim muhafazaları, Hırka-i Saadet'in altın mahafazalarından örnekler, Osmanlı hanedanı tarafından vakfedilen ve Fahrettin Paşa tarafından Medine'den İstanbul'a getirilen eserler, gülabdan, buhurdan, murassa askı kandiller, Sakal-ı Şerif mahfazaları, Hz. Peygamber'in su içtiği tas ile Mukavkıs'a göndermiş olduğu mektup sergileniyor.

Ayasofya Müzesi'nde ise yaşayan hattatların, "Hz. Peygamber" temalı eserlerinden oluşan bir seçki sanatseverlerle buluşacak. Sergiye eserleriyle katkı sağlayacak hattatlar arasında Fuad Başar, Hasan Çelebi, Hüseyin Kutlu, Hüseyin Öksüz, Abdurrahman Depeler, Adem Sakal, Ali Toy, Cevad Horan, Davud Bektaş, Erol Dönmez, Fatih Özkafa, Ferhat Kurlu, Mehmed Özçay, Mehmet Memiş, Muhammed Yaman, Mustafa Parildar, Osman Özçay, Ömer Faruk Özoğul, Savaş Çevik, Seyit Ahmed Depeler, Tahsin Kurt, Yılmaz Turan, Nuria Garcia Masip gibi isimler yer alıyor.

Sergiler, 15 Temmuz'a kadar açık kalacak.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.