Asıl İlmin Muhtevâsı

Niçin dünyaya geldik? Bir müddet sonra niçin dünyayı terk edeceğiz? Kabir ve sonrasında neler yaşayacağız? Bu hususlarda nesiller ekseriyetle câhil yetiştiriliyor. İlimle meşgul olarak Allah katında kıymetli bir iş yaptığını düşünen genç dimağlar, Kur’ân’ın medhettiği asıl ilmin muhtevâsından gâfil bırakılıyor.

Sâmi Efendi Hazretleri, sohbetlerinde asıl ilmin, Allah Teâlâ’nın kudret ve azametini kalpte hissetmek olduğunu ifâde ederler ve bu ilme sahip olmanın şerefini her vesîleyle hatırlatırlardı. Bir gün ziyaretine gelenlerden biri, hem Hazret’in duâsını almak hem de yeğenlerini tanıştırmak istemişti. Huzûruna girip el öperken:

“–Efendim! Bu delikanlılar Amerika’da okuyup mühendis oldular. Duâlarınızı istirhâm ederiz!” diyerek yeğenlerini takdim etti.

Sâmi Efendi Hazretleri ise mânidar bir tebessümle onlara:

“–Fakir de Dâru’l-Fünûn mezunuyum. Fakat asıl tahsil, mârifetullâh’ın tahsilidir!” buyurdu.[1]

Bugün toplumda ekseriyetle maddî kaygılar ön plânda tutulduğu için, bu uğurda evlâtların mâneviyâtına zehir serpilmesine bile göz yumuluyor.

“–Oğlum-kızım Allâh’ın râzı olduğu bir ortamda ilim tahsil edebilecek mi, yoksa ihtilât ortamlarına girip mânevî hassâsiyetleri mi zedelenecek?” diye bir endişe duyulmuyor. Maalesef günümüzde, âdeta selde sürüklenen kütükler misâli, bu şuursuzluğa kapılmış olan birçok müslüman âile mevcut.

Hâlbuki niçin dünyaya geldik? Bir müddet sonra niçin dünyayı terk edeceğiz? Kabir ve sonrasında neler yaşayacağız? Bu hususlarda nesiller ekseriyetle câhil yetiştiriliyor. İlimle meşgul olarak Allah katında kıymetli bir iş yaptığını düşünen genç dimağlar, Kur’ân’ın medhettiği asıl ilmin muhtevâsından gâfil bırakılıyor.

İLİM SAHİPLERİNİN ÜÇ VASFI

Kur’ân-ı Kerîm’de:

“…Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?..” (ez-Zümer, 9) buyrularak “bilen”lerden olmak teşvik edilmektedir. Fakat aynı âyetin başında, gerçek mânâda bilenlerin, yani asıl “ilim” sahiplerinin şu üç vasfı da zikredilmektedir:

1) Seherlerde secde ederek ve kıyamda durarak ibadet etmek.

2) Âhiret endişesi içinde olmak. (Ebedî kurtuluş için gayret göstermek. Zira son nefesi îman selâmetiyle verebilmek hususunda, peygamberler ve onların bildirdiği kimseler dışında hiç kimsenin bir garantisi yoktur.)

3) Rabbinin rahmetini ümîd etmek. (Duâ ve ilticâ hâlinde yaşamak. Zira duâlarımız gibi bütün sâlih amellerimiz de, Cenâb-ı Hakk’ın kabûlüne muhtaçtır.)

Şüphesiz ki dünyaya âhireti kazanmak için geldik. Cenâb-ı Hak, ilmi de bize Yüce Zât’ını tanımamız ve asıl hayat olan âhirete hazırlanmamız için bildiriyor. Allah katında kula kıymet kazandıracak ilmin aslî gâyesi, bu hakîkatlerin bilinip muktezâsınca yaşanmasıdır. Yani ilmin gâyesi, sırf dünyevî makam, menfaat, rahatlık ve güç elde etmek değildir. Çünkü fânî dünya hayatı, ebedî âhiret yolculuğundaki kısa bir merhaledir. Bizler dünyadan nasîbimizi unutmamakla birlikte, asıl âhiretimizi kazanmak için burada bulunduğumuzu unutmamalı, ebedî saâdet ve selâmeti temin edecek ilimden gâfil kalmamalıyız.

[1] Mustafa Eriş, Mahmud Sâmi Efendi’den Hâtıralar, I, 20-21.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Dostlarından Hikmetler 1, Erkam Yayınları, 2013

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.