Araplar ve Türkler Bölgeden Sürülüyor

Suriye Türkleri Derneği Genel Sekreteri Ahmed Vezir, PYD'nin ele geçirdiği 107 yerleşim biriminde Türkmenleri ve Arapları sürgün ettiğine dikkat çekti.

Suriye Türkleri Derneği Genel Sekreteri Ahmed Vezir, DAEŞ ile mücadele kapsamındaki yardımların Kürtlere değil, PYD'ye yapıldığını belirterek, "Bunlar da bu güçlerini, muhaliflere karşı kullanıyor. PYD, ele geçirdiği bölgede Arap ve Türkmenleri göçe zorluyor. Evlerini yakıp, yıkıyor. Bölgedeki 107 yerleşim yerinde Arap ve Türkmen aileler kovuldu" dedi.

Vezir, terör örgütü PYD'nin silahlı kanadı YPG hakkında Uluslararası Af Örgütünce hazırlanan "Gidecek Yerimiz Yok" başlıklı rapora ilişkin değerlendirmede bulundu.

PYD'nin, iç savaşın başından bu yana Esed rejimiyle iş birliği içerisinde olduğunu savunan Vezir, örgütün elindeki birçok noktanın rejim tarafından hediye edildiğini söyledi.

Muhaliflerin, PYD, Esed ve DAEŞ'in hedefi ve kıskacında olduğunu, bunların çıkarlarının örtüştüğünü vurgulayan Vezir, şöyle devam etti:

"DAEŞ ile mücadele kapsamında yardım, maalesef Kürtlere değil, PYD'ye yapılıyor. Bunlar da bu güçlerini, muhaliflere karşı kullanıyor. PYD, ele geçirdiği bölgede Arap ve Türkmenleri göçe zorluyor. Evlerini yakıp, yıkıyor. Bölgedeki 107 yerleşim yerinde, Arap ve Türkmen aileler kovuldu. Eğer Kürtler de kendilerine muhalif ise onları da kovuyorlar. Buraları PYD'li yandaşlarıyla doldurup, Kürt bölgesi yapmaya çalışıyor. Onların da amacı bölgeyi tamamen Kürtleştirip, devlet kurmak. Uluslararası Af Örgütünün hazırladığı rapor doğru ancak kimin umurunda olur, bilmiyoruz."

PYD MAŞA OLARAK KULLANILIYOR

Esed'in PYD'yi hem muhaliflere hem de Türkiye'ye karşı kullandığını dile getiren Vezir, rejimin, PYD'nin asla devlet olamayacağını ve hep örgüt olarak kalacağını bildiğini iddia etti.

Vezir, "PYD, muhalifleri güçsüzleştirmek için Esed tarafından maşa olarak kullanılıyor, daha doğrusu PYD kukla olarak kullanılıyor. O an hangi dış gücün ihtiyacı varsa o devlet PYD'yi kullanıyor. İlginç olanı da DAEŞ ve PYD menfaatleri varken anlaşabiliyor, menfaatleri çarpıştığında ise savaşıyor. Ne yaptıklarını bazen bizler de anlamlandıramıyoruz. Aralarındaki bu savaşın bir algı için olabileceğini düşünüyoruz" ifadelerini kullandı.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.