Arakanlı Müslümanlar İçin Bangladeş'teler

Nobel Ödüllü Tevekkül Karman, Şirin Ebadi ve Mairead Maguire, Bangladeş'te Arakanlı Müslümanların yaşadığı kampları ziyaret edecek.

Nobel Ödüllü Tevekkül Karman, Myanmar'ın lideri Suu Çii'yi Arakanlı Müslümanlara yönelik şiddeti durdurmaya ve bu insanların topraklarına dönüşlerine yardım etmeye çağırdı.

Karman, kendisi gibi Nobel Barış Ödülü sahibi Şirin Ebadi ve Mairead Maguire ile Arakanlı Müslüman (Rohingya) kadınlara destek olmak için Bangladeş'in Cox’s Bazar şehrindeki kamplara yapacakları ziyareti ve uluslararası toplumun Arakanlı Müslümanlar için atması gereken adımları AA muhabirine değerlendirdi.

Karman, geçmişte Nobel Barış Ödülü alan 6 kadının yer aldığı "Nobel Ödüllü Kadınlar" kuruluşu adına başta kadınlara yönelik şiddet olmak üzere Arakanlı Müslümanların maruz kaldığı şartları ilk elden değerlendirmek için Bangladeş'e geldiklerini anımsattı.

Bugün 'Balu Khali' kampını ziyaret edeceklerini belirten Karman, ülkeden 1 Mart'ta ayrılacaklarını ifade etti.

Karman, mevcut krizin, fazlasıyla askerileştirilmiş Myanmar hükümetinin yarattığı cezasızlık kültürü ve etnik azınlıklara karşı uyguladığı sistematik ayrımcılığı barındıran geniş bir siyasi çerçevenin ürünü olduğunu vurguladı.

Myanmar hükümetinin sistematik olarak insandan saymadığı Arakanlı Müslümanları vatandaşlık, mülk edinme ve eğitim gibi temel haklardan mahrum bıraktığını söyleyen Karman, "Bangladeş'teki kamplarda yaklaşık 700 bin Rohingya barınıyor. Bu mültecilerin geri dönmekten korkmak için çok fazla gerekçesi var. Myanmar ordusu Rohingya köylerini yaktı, binlerce insanı infaz etti. Ordu sayısız kadına yönelik kitlesel tecavüzden sorumlu." dedi.

Tecavüz nedeniyle fiziksel olarak travma geçiren kadınların hala Bangladeş sınırını geçmeye çalıştığına dikkati çeken Karman, "Rohingya kadınları iki kez kurban ediliyor; Rohingya oldukları ve kadın oldukları için. On yıllardır cinsel şiddetin her türlüsü dahil Myanmar'da acımasız ve sistematik devlet şiddetine maruz kalıyorlar şimdi de yerlerinden edildiler ve mülteci olarak yeni meydan okumalarla karşı karşıyalar." değerlendirmesinde bulundu.

Kamplardaki kadınların temel ihtiyaçlarının büyük çoğunluğunun karşılanmadığını belirten Karman, şöyle devam etti:

"Cinsel şiddet mağduru yerinden edilmiş Rohingya kadınlarının sadece yüzde 20'sinden azının, tecavüz sonrası tedaviye erişimi var. Göç yolculukları sırasında ve kamplarda insan tacirlerinin eline düşen kadınlara ve kız çocuklarına dair raporlardan endişe duyuyoruz. Kadın ve kız çocuklarının emniyet ve güvenliğine öncelik verilmelidir."

"YA ŞİDDETE SON VER YA DA İSTİFA ET"

Bangladeş'in dünyanın en yoğun nüfusa sahip 8. ülkesi olduğunu ve böyle bir krizin üstesinden tek başına gelemeyeceğini vurgulayan Karman, uluslararası toplumu Arakanlı Müslümanların uğradıkları zulüm nedeniyle topraklarını terk ederek sığındıkları Bangladeş'e destek vermeye çağırdı.

Atılması gereken adımları değerlendiren Karman, şunları kaydetti:

"Myanmar, Rohingyalara gerçek birer vatandaş olarak davranılacağına ve onların insan haklarının korunacağına dair açık ve samimi bir taahhüt vermedikçe 'eve dönüş' çabaları devam ettirilmemelidir. Myanmar hükümetince Ulusal Doğrulama Kartı (NVC) düzenlenmesi konusu da Myanmar'ın Rohingyalara gerçek vatandaşlar olarak davranmaya hazır olmadığının bir başka tehlikeli işareti. Rohingyalara mevcut şartlar altında Myanmar'a dönmeleri konusunda baskı yapılmamalıdır. Baskı yapılması demek, onların insan haklarının uluslararası hukuk karşısında ihlal edilmesi anlamına gelir."

Uluslararası toplumun işlenen suçların sorumlularını adalet önüne çıkarmaya öncelik vermesi gerektiğini aktaran Karman, "Mülteci krizinin nedeni, Myanmar ordusunun ve hükümetinin Arakan'da insanlığa karşı işlediği suçlardır. Mültecileri desteklemek, paylaşılması gereken küresel bir sorumluluktur. Muson yağmurları dönemi de yaklaşmışken uluslararası toplumu Bangladeş'de destek vermeye, cinsel şiddet mağduru Rohingya kadınlarının medikal ve psiko-sosyal tedavi dahil tüm temel ihtiyaçlarına öncelik vermeye çağırıyoruz." dedi.

Myanmar'ın "Nobel Ödüllü" lideri Suu Çii'ye de seslenen Karman, "Suu Çii'yi Rohinyalara yönelik şiddeti derhal durdurmaya, onların topraklarına dönüşlerine yardım etmeye, topraklarının ve mallarının sahibi olacakları tam ve eşit vatandaşlık hakları tanımaya çağırıyoruz. Ya bunu yapmalı ya da yapamıyorsa istifa etmeli. Aksi takdirde Myanmar'da askeri güçlerin işlediği suçlardan Suu Çii sorumlu tutulacak ve biz bu davayı Uluslararası Ceza Mahkemesine taşıyacağız." ifadesini kullandı.

NOBEL ÖDÜLÜ SAHİPLERİNDEN SUU Çİİ'YE ARAKAN ÇAĞRISI

Nobel ödülü sahibi 12 kişi ile aralarında siyasetçi ve sanatçıların da bulunduğu 18 kişi, eylül ayında "Arakan" gündemiyle toplanması planlanan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) başkanı ve üye devletlere açık mektup göndererek Arakan'daki "insani krize" müdahale edilmesi çağrısı yapmıştı.

Nobel Barış Ödülü sahipleri Malala Yusufzay ve Desmond Tutu da Myanmar'ın "Nobel Ödüllü" lideri Suu Çii’yi Arakan'da yaşananlara tepki göstermeye davet etmişti.

Aynı çağrı, "Nobel Ödüllü Kadınlar" adlı kuruluş tarafından yayımlanan ve geçmişte Nobel Barış Ödülü alan Mairead Corrigan, Jody Williams, Şirin Ebadi, Leymah Gbowee ve Tevekkül Karman'ın imzaladığı açık mektupta Suu Çii'ye iletilmişti.

ARAKANLI MÜSLÜMANLARA ETNİK TEMİZLİK

BM'nin açıkladığı son verilere göre, 25 Ağustos 2017'den bu yana Myanmar'daki şiddetten kaçan 688 bin Arakanlı Müslüman Bangladeş'e sığındı. Arakan'da 1970'lerde yaklaşık 2 milyon Müslümanın yaşadığı tahmin edilirken sistematik saldırılardan kaçış nedeniyle bu sayı 350 binin altına geriledi.

Uluslararası insan hakları kuruluşlarının yayınladığı uydu görüntülerine göre, bölgede Müslümanlara ait 350'den fazla köy yakıldı.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.