Arafat Vakfesinde Okunacak Dualar

Arafat vakfe duası nedir? Peygamber Efendimiz’in Arafat Vakfesi’nde okuduğu dualar...

Vedâ Hutbesi’nden sonra Bilâl-i Habeşî -radıyallâhu anh- ezân okudu. Efendimiz, cem yaparak önce öğle namazının farzını, ardından da tekrar kâmet getirtip ikindi namazının farzını kıldırdı. Namazdan sonra devesi Kasvâ’ya binip Cebelü’r-Rahme’nin dibindeki vakfe yerine vardı. Kasvâ’nın göğsünü kayalara doğru çevirdi ve kıbleye döndü. Güneş batıp sarılığı gidinceye kadar vakfe yaptı.

PEYGAMBERİMİZİN ARAFAT VAKFE DUASI

Resûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- vakfede bir eliyle devesinin yularını tutup diğer elini kaldırarak kulluğunun ve kalbî hayâtının hassâsiyetini ifâde eden uzunca bir duâ yaptı. Bu duânın bir kısmı şöyledir:

“Ey Allâh’ım! Sen’in buyurduğun şekilde ve bizim söylediğimizden daha üstün olarak Sana hamd olsun! Ey Allâh’ım! Benim namazım, ibâdetim, hayâtım ve ölümüm Sen’in içindir! Dönüşüm Sanadır!

Ey Allâh’ım! Kabir azâbından, kalbin vesvesesinden, işlerin dağınıklığından Sana sığınırım! Ey Allâh’ım! Rüzgârların getirdiği âfetin şerrinden Sana sığınırım!

Ey Allâh’ım! Gözümde bir nûr, kulağımda bir nûr, kalbimde bir nûr yarat! Ey Allâh’ım! Göğsüme genişlik ver! İşimi kolaylaştır! Ey Allâh’ım! Sağlığın hastalığa çevrilmesinden, birdenbire gelip çatacak azâbından ve bütün gazabından Sana sığınırım! Ey Allâh’ım! Beni doğru yoluna ulaştır! Geçmişimi, geleceğimi bağışla!

Ey dereceleri yükselten, bereketleri indiren, ey gökleri ve yeri yaratan Allâh’ım! Sesler türlü türlü dillerle coşup Sana doğru yükseliyor, Sen’den taleplerde bulunuyor! Benim isteğim de; dünyâ halkının beni unuttuğu imtihan yurdunda Sen’in beni hatırlamandır!

Ey Allâh’ım! Sen sözümü işitiyor, bulunduğum yeri görüyor, gizli açık neyim varsa biliyorsun! İşlerimden hiçbiri Sana gizli değildir! Ben çâresizim, yoksulum, Sen’den yardım ve emân diliyorum! Korkuyorum, kusurlarımı îtirâf ediyorum! Bir çâresiz Sen’den nasıl isterse, ben de öyle istiyorum! Zelil bir günahkâr Sana nasıl yalvarırsa, ben de öyle yalvarıyorum! Sen’in yüce huzûrunda boynunu bükmüş, Sen’in için gözlerinden yaşlar boşanan, Sen’in uğrunda bütün varlığını fedâ eden, Sen’in için yüzünü topraklara süren bir kulun Sana nasıl duâ ederse, ben de öyle duâ ediyorum! Ey Rabbim! Duâmın kabûl edilmesinden beni mahrum bırakma! Bana Raûf ve Rahîm ol, ey kendisinden istenilenlerin en hayırlısı ve verenlerin en keremlisi!” (İbn-i Kesîr, el-Bidâye, V, 166-168; Heysemî, III, 252; İbn-i Kayyım, II, 237)

SELEFİ SALİHİNİN ARAFAT’TA YAPTIĞI DUALAR

Selef-i sâlihînin Arafat’ta yaptığı duâlardan bir kısmı da şöyledir:

“İlâhî! Sana karşı kim kendisini övebilir? İlâhî! Dilim mâsiyetlerle tutulmuş, benim Sana vesîle kılacak ne işe yarar bir amelim ne de emelden başka bir şefaatçim var! İlâhî! Biliyorum ki; kusurlarım yüzünden ne huzûrunda mevkiim ne de Sen’den özür dilemeye yüzüm kalmıştır! Fakat Sen keremlilerin en keremlisisin! İlâhî! Ben merhametine nâil olmaya lâyık değilsem, merhametin bana yetişebilir! Çünkü Sen’in rahmetin her şeyi kuşatacak derecede geniştir! İlâhî! Benim kusurum ne kadar büyük de olsa, Sen’in affının yanında küçük kalır! Sen onları bana bağışlayıver ey kerem sâhibi Allâh’ım!

Rabbim! Sen ancak itaatkâr kullarını affedeceksen, günahkârlar kime gidip sığınsınlar? Rabbim! Sen sâdece takvâ sâhibi kullarına rahmet ve merhamet edeceksen, mücrimler kimden yardım istesinler!

Ben Sana her an muhtâcım! Sen’in ise bana hiçbir ihtiyâcın yoktur! Sen ancak yaratanım olarak beni bağışlarsın! Beni şu durduğum yerden, bütün hâcetlerimi yerine getirmiş, taleplerimi ihsan buyurmuş, temennîlerimi gerçekleştirmiş olarak döndür!

Ey isteyenlerin ihtiyaçlarına sâhip ve mâlik olan Allâh’ım! Ey susmakta olanların içlerinden geçirdiklerini bilen Allâh’ım! Ey kendisinden başka yardım beklenecek başka Rab bulunmayan Allâh’ım! Ey kendisinin üstünde korkulacak başka bir yaratıcı bulunmayan Allâh’ım! Ey yanına varılacak veziri, rüşvet verilecek kapıcısı bulunmayan Allâh’ım! Ey dilekler çoğaldıkça cömertlik ve keremi artan; ihtiyaçlar çoğaldıkça fazl u ihsânı çoğalan Allâh’ım! Ey Allâh’ım! Sen her misâfiri ağırlarsın! Bizler de Sen’in misâfirleriniz! Bizleri cennetinde ağırla!

Ey Allâh’ım! Her kâfileye hediye, her isteyene atiyye verilir; her ziyâretçiye ikrâm edilir! Her sevap umana sevap verilir! Bizler topluca Sen’in Beyt-i Harâm’ına geldik! Şu büyük meşâirde vakfeye durduk! Şu mübârek yerlerde hazır bulunduk! Ümîdimiz, yüce katındaki sevap ve mükâfâta nâil olmaktır! Ümîdimizi boşa çıkarma Allâh’ım!” (Gazâlî, İhyâ, I, 337-338; Beyhakî, Şuabu’l-Îman, II, 25-26)

Nebiyy-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Arafat’ta bulunduğu sırada, yanına Necid halkından bâzı kimseler gelerek:

“–Yâ Rasûlallâh! Hac nasıldır, ne ile tamam olur?” diye sordular.

Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“–Hac Arafat’tır. Kim Müzdelife gecesi sabah namazından önce Arafat’a gelirse o hacca yetişmiş olur. Minâ günleri üçtür. Acele edip orada iki gün kalan kimseye günah yoktur. Geciken kimseye de günah yoktur.” buyurdu. (İbn-i Mâce, Menâsik, 57)

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hz. Muhammed Mustafa 2, Erkam Yayınları

 

İslam ve İhsan

ARAFAT VAKFESİ NEDİR?

Arafat Vakfesi Nedir?

VEDA HUTBESİ

Veda Hutbesi

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.