Anne ve Babaya Bakmak İbadet Makamıdır

Anne ve babanın evladı üzerindeki hakları nelerdir? Bir evlat, anne ve babasına nasıl hizmet etmelidir? 

Mâlik bin Rebia -radıyallahu anh- şöyle demiştir: Rasûl-i Ekrem’in huzurunda bulunuyorduk. Benî Seleme’den bir kişi gelerek, Rasûl-i Ekrem efendimize:

Anne ve babam öldükten sonra, onlar için yapabileceğim bir iyilik daha var mıdır? diye

Rasûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-:

“Evet onlar için dua ve istiğfar etmek, verdikleri sözü yerine getirmek, dostlarına ikram etmek yakınlığı onlar vasıtasıyla olan kimseleri ziyaret etmek, ikramda bulunmaktır” buyurdu. (Ebû Dâvûd, ibni Mâce, İbn Hibban)

Rasûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- efendimizin huzuruna bir adam geldi ve:

– Ya Rasûlallah, anam iyice ihtiyarladı. Ben onu kendi ellerimle yediriyor, içiriyor, sırtımda taşıyorum. Hâsılı her türlü ihtiyacını karşılıyorum. Mükâfata hak kazandım mı? dedi.

Rasûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- cevaben:

– “Hayır, bu senin yapdıkların, ananın senin üzerindeki haklarının yüzde birine bile karşılık değildir. Fakat sen iyilik ediyorsun. Allah sana, bu az iyilik karşılığında çok sevab verir” buyurdular. (Tenbihu’l-Gafilîn’den)

Yemen’den bir kişi Rasûl-i Ekrem efendimize gelerek:

– Ya Rasûlallah! Cihad etmek istiyorum, dedi. Rasûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-:

– Yemen’de annen, baban var mı? diye sordu. Adam:

– Evet var, Ya Rasûlallah! dedi.

Rasûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-:

“Anne ve babana dön de izin iste. Müsaade ederlerse cihad et. Etmezlerse gücün yettiği kadar onların hizmetine devam Çünkü imandan sonra seni Allah’a ulaştıracak amellerin en hayırlısı odur.” (Ahmed ve ibni Hibbân’dan)

“Anaya babaya hizmet, itaat ve ihsan sebebiyle Cenâb-ı Allah insanın ömrünü müzdâd buyurur, yani vücûduna sıhhat, kalbine genişlik ihsan ederde enfâsrı mâdûdesini (sayılı nefeslerini) az bir zamanda ikmal ” (Camiu’s-sağîr)

“Allah’ın rızâsı ebeveynin rızasında, gazabı da gazablarındadır.” (Camiu’s-sağir)

“Anaya, babaya muhabbetle bakmak evlâd için ibadet makamındadır.” (Menâvi)

Kaynak: Sadık Dânâ, Aile Saadeti, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.