Amerikalıları Etkileyen Müslüman

Ölmek üzere olan çocukları evlat edinmesiyle ABD'lileri çok etkileyen Muhammed Bzeek'in hikayesi Türkiye'den Ensar Altay'ın yönetmenliğini üstlendiği belgesele de konu oluyor.

Muhammed Bzeek, ABD'nin Los Angeles şehrinde yaşıyor ve çoğunlukla aileleri tarafından terk edilmiş ya da yetim kalmış ölümcül hastalığa sahip çocukları evlat ediniyor.

Libya'dan ABD'ye 1978'de üniversite eğitimi için giden ve elektronik mühendisi olan Bzeek, eşiyle tanıştığından beri evlat edindiği çocuklarla ilgileniyor ve onlara baba şefkati gösteriyor.

Bzeek, bugüne kadar evlat edindiği 80 çocuğun 70'ini kurtarmayı başarırken, kaybettiği çocuklarının da son yolculuklarında yanlarında oluyor.

ABD'liler tarafından süper kahraman gibi görülen ve Türkiye Diyanet Vakfı tarafından bu yıl 4.'sü düzenlenen "Uluslararası İyilik Ödülleri"nde Başbakan Binali Yıldırım'ın ödül takdim ettiği Muhammed Bzeek'in hayatı, Türkiye'den Ensar Altay'ın yönetmenliğini üstlendiği belgesele de konu oluyor.

EŞİMİN AİLESİNDE KORUYUCU AİLELİK BİR GELENEK

Çalışmalarına başladığı vakıf aracılığıyla ABD dışındaki çocuklara da yardım etmek isteyen Bzeek, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye'ye ilk kez geldiğini ve çekilen belgesel sayesinde hikayesini tüm dünyanın duyabileceğini söyledi.

Eşiyle 1989'da tanıştığını aktaran Bzeek, koruyucu aile kavramının eşinin ailesinde bir gelenek olduğunu ve kendisinin de bu vesileyle eşiyle birlikte koruyucu ailelik yapmaya başladığını dile getirdi.

Bzeek, evlat edindiği çocuklardan birini ilk kez 1991'de kaybettiğini ve 3 gün boyunca aralıksız ağladığını belirterek, "Ben evlat edindiğimde onların hangi ülke, renk ve dinden olduklarıyla ilgilenmiyorum. Sadece onlara bir insan olarak ihtiyaç duydukları yardımı veriyorum. Ben onları sahiplendiğimde bir koruyucu babadan ziyade kendimi öz babaları olarak görüyorum." dedi.

İSİMSİZ OLARAK GELEN ÇOCUKLARA MÜSLÜMAN İSMİ VERİYORUM

Çocuklar için 7 gün 24 saat mesai harcadığının ve çok az uyuduğunun altını çizen Bzeek, yaşadığı yerden ayrıldığında çocukların medikal serviste kaldığını ifade ederek, "Biliyorsunuz vakıf için bir lisans almanız, içinde doktorların, hemşirelerin ve bütün ekibin yer aldığı bir binanızın olması gerekiyor ama tabii bizim işimiz daha başlangıç aşamasında." diye konuştu.

Bzeek, 7 yıldır ilk kez yaşadığı yerden ayrılıp Türkiye'ye geldiğine dikkati çekerek, şunları kaydetti:

"1995'te karımla sadece ölmek üzere olan, kimsesiz, hastanede bırakılan, istenmeyen çocukları veya şiddet ve baskıdan dolayı ailesinden devlet tarafından el konulan çocukları almaya karar verdik. Tüm Los Angeles bölgesinde kimsesi olmayan ve ölmek üzere olan çocukları alan tek ev benim evim. 1989'dan beri evimde yaklaşık 80 çocuk alıp ilgilendim, bir kısmı kucağımda olmak üzere 10 çocuk hayatını kaybetti. İsimsiz olarak gelen çocuklara Müslüman ismi veriyorum ve onları Müslüman olarak yetiştiriyorum. Öldüklerinde de İslami usüllere göre defnediyorum."

Çocuk hizmetleri bürosu tarafından sürekli arandığına dikkati çeken Bzeek, "Ölmek üzere olan bazı çocuklar olduğunu ve alıp alamayacağımı sorarlar. Çünkü benim onları almakta kaygılanmayan bir insan olduğumu bilirler. Eğer ben onları almazsam onlar hastaneye yollanıyor ve bir aileleri, bir evleri olmuyor ama ben onları aldığımda onlara bir aile ortamında olduklarını, anne ve kardeşlerinin olduğunu, güvende olduklarını ve yaşamlarının son anına kadar sevildiklerini hissettiriyorum." şeklinde konuştu.

SADECE YARDIMA İHTİYACI OLAN ÇOCUKLARA YARDIM ETMEK İSTİYORUM

Hikayesi ilk kez geçen yıl Los Angeles Times gazetesinde haber olan ve ne yaptığı en yakınındakiler tarafından dahi bilinmeyen Muhammed Bzeek, "Çünkü bunun hakkında konuşmuyorum, sadece işimi yapıyorum ve kimsenin ödüllendirmesiyle, teşekkürüyle ilgilenmiyorum. Sadece yardıma ihtiyacı olan çocuklara yardım etmek istiyorum." dedi.

Bzeek, ABD'de yaşayanların hikayesinden çok etkilendiğini anlatarak, şöyle devam etti:

"Birçok Amerikalı hikayemden etkilendi ve çoğu 'Senin hikayen insanlığa olan güveni bizim hayatımızda yeniden inşa etti' dedi. Çünkü benim hikayemden önce insanlığa olan inancı kaybettiklerini söylediler. Benim hikayem onların Amerikalı Müslümanlara bakış açısını değiştirdi. Amerika'da Müslümanların sevilmeyen, katil, sabıkalı, kötü insan oldukları ve İslam'ın kandan beslenen bir din olduğu algısı vardı fakat onlara gerçek İslam'ın ne olduğunu, İslam'ın sevgi, tutku ve başkalarına sempati, din, ırk, ülke ayrımı yapmadan tüm insanlara yardım etmeyi anlatan bir din olduğunu, insanların geçmişine veya arka planına bakılmadığını gösterdim."

SENİN HİKAYEN BENİ İNANMAYA ZORLADI

Farklı dinlerin ibadethanelerinde kendisi için bağış toplandığı aktaran Bzeek, hikayesine gelen geri dönüşlere şu örnekleri verdi:

"Bizim dinimiz bize birinin yardıma ihtiyacı varsa ona dinine bakılmaksızın yardim etmemizi öğütlüyor. Ayrıca birçok insan bana farklı isimler verdi. 'Müslüman Muhammed Teressa', 'Allah'ın işini yapıyor', 'İsa'nın işini yapıyor', 'Yeryüzünde gezen bir melek', 'Kanatsız gezen melek' gibi hakkımda birçok güzel şey söylüyor insanlar. Bir de ateist bir adam 'Senin hikayeni okuduktan sonra umuyorum ki bir Tanrı vardır ve seni ödüllendirir.' dedi. Başka bir ateist kadın öğretmen, 'Ben hayatımda kimseye 'Tanrı seni kutsasın' demedim ama senin hikayen beni 'Tanrı seni kutsasın’ demeye zorladı.' dedi."

İSLAM ÖLDÜRMEK, YIKMAK DEĞİL, SABIR VE SEVGİ DİNİDİR

Muhammed Bzeek, Müslümanların başkalarına yardım eder, birbirlerini sever ve kollarsa bölünmeyeceğini vurgulayarak, "Umuyorum ve biliyorum ki ölmekte olan cocuklara yardım edebilmek için vakıfla ilgili biraz yardım alabilirim. Çünkü bu vakıf çok zaman ve paraya mal olacak. Bu binayı yapmak ve bununla ilgili aşamaları izlemek icin insan gücüne ihtiyacımız olacak. Eğer vakfı resmi olarak kurabilirsek ABD dışından da bu tarz çocuklara yardım edebiliriz." açıklamasında bulundu.

Bir Müslüman olarak, Müslüman olmayanlara gerçek İslam'ı göstermekten sorumlu olduğunu belirten Muhammed Bzeek, sözlerini şöyle tamamladı:

"İslam değişmez, insanlar değişir. Bir Müslüman olarak İslam'la Müslümanları ayırt etmemiz lazım. İslam, Peygamber Efendimiz'den hesap gününe kadar aynı İslam ama biz Müslümanlar değişiyoruz. Müslüman olmayanlar bizim davranışlarımızı görüyor. Örneğin doğru olmayan işler yaptığımızda yanlış fikir edinmelerini sağlıyoruz İslam'la ilgili. Bizim sorumluluğumuz bu algıyı değiştirmek ve gerçek İslam'ın ne oldugunu göstermek. İslam öldürmek, yıkmak dini değil, sabır ve sevgi dinidir. İslam, insanlık için en iyi dindir."

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.