Ameller Niyetlere Göre Hadisi

"Ameller niyetlere göredir" hadis-i şerifinden ne anlamamız gerektiğini Dr. Murat Kaya anlatıyor.

Ömer bin Hattâb (r.a) şöyle buyurmuştur:

“Rasûlullâh (s.a.v) Efendimiz’in şöyle buyurduklarını işittim:

«Amellerin kıymeti ancak niyetlere göredir. Herkesin niyet ettiği ne ise eline geçecek olan ancak odur. Artık nâil olacağı bir dünyâ veya nikâh edeceği bir kadından dolayı hicret etmiş kimse varsa onun hicreti, (Allâh’ın ve Rasûlü’nün rızâsı için değil), hicret ettiği o şey içindir».” (Buhârî, Bed’ü’l-Vahy, 1)

Şerh:

Diğer rivâyette:

“Her kimin hicreti Allah’a ve Rasûlü’ne yönelik ise hicreti Allah ve Rasûlü içindir. Her kimin de hicreti nâil olacağı bir dünyâ…” diye vârid olmuştur.

Dünyevî-uhrevî, maddî-mânevî bütün ameller ancak niyet ile bir değer kazanır. Sözlere ve fiillere değer katan ve yön veren niyettir. Niyetsiz fiiller ve kasıtsız sözler boştur.

Aslında ibadet olmayan bazı işler, iyi niyetle yapıldığı takdirde ibadete dönüşebilir. Meselâ; yemek yiyen kimse, bu gıdalardan elde edeceği kuvvetle ibadet edeceğini düşünürse, yemek yerken bile sevap kazanmış olur. Normal ticaretini yapan kimse, işini en iyi şekilde yaparak âilesinin maîşetini helâl yoldan temin etmeyi ve insanlara hizmet etmeyi düşünürse, hem para hem de sevap kazanabilir. Aksine iyi bir işi kötü niyetle yaparsa günah kazanır.

Allah katında makbul olan bir işi imkânsızlıkları sebebiyle yapamayan kişi, onu yapmayı ihlâs ve samimiyetle arzu ederse, yapmış gibi sevap kazanır.

Allah Teâlâ bütün peygamberlere, kendisine ibadetin ihlâsla yapılması gerektiğini vahyetmiştir. İhlâs ise niyetle alâkalıdır. Din de ihlâstan ibârettir. O hâlde ihlâs ve niyet İslâm’ın en mühim meselesidir.

Bütün işlere güzel bir niyetle ve ihlâsla, sırf Allah rızâsı için başlamalıdır. İmâm Buhârî (r.a) de kitabına hâlis bir niyetle başlamış olmayı ve bu vesileyle Cenâb-ı Hakk’a yaklaşmayı niyâz ediyor.

Bu hadîs-i şerifte, hem nübüvvet, niyet ve ihlâs ile Mekke devrinin başlangıcına, hem de hicret ile Medîne devrinin başlangıcına işaret vardır.

Vahyin başlamasıyla Allah Rasûlü (s.a.v) Efendimiz’in Rabbine hicreti, münâcâtı ve O’nunla halveti başlamıştır. Yani bu hadîs-i şerîf, muhtelif başlangıçlara işaret etmekte ve bir işe nasıl başlamak gerektiğini haber vermektedir.

Âlimler bu hadîs-i şerîfi, ilmin üçte biri olarak görürler. İnsanların ibâdet ve muâmeleleri husûsunda “Ümmü’l-Kavânîn: Kânunların esâsı” sayılan baş meselelerin en mühiminin ihlâs olduğunu ifade ederler.

Mecelle’de bu hadîs-i şerîf şu şekilde kanunlaştırılmıştır:

“Bir işten maksat ne ise hüküm ona göredir.”

İslam ve İhsan

İYİ NİYETİN BİZE KATTIĞI GÜZELLİK

İyi Niyetin Bize Kattığı Güzellik

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.