Allah'ın Razı Olduğu Din: İslam

Altınoluk Dergisi, 382. sayısında "Allah'ın razı olduğu din İslam"  kapağıyla çıktı. 

Altınoluk sunuş yazısında şöyle tanıtılıyor:

"Aziz okuyucu, söze şöyle başlayalım:

-Bu Altınoluk’u önemseyin. Bu Altınoluk çok önemli bir görev yapıyor. Bir “Müslüman şuur inşası” gerçekleştiriyor. Ama okuyabilende, okuduklarının altını kalın çizgilerle çizebilende.

Yıl 1993. Aylardan Ekim. Altınoluk “İslam’ı vuran yaftalar” başlığı taşıyan bir kapakla çıkıyor.

Ve yıl 2017. Aylardan Aralık. 24 yıl geçmiş aradan. Altınoluk bu defa “Ilımlı İslam” tartışmalarından yola çıkarak, bir kere daha  “İslam’ın ana yolu”nu gündeme getirme ihtiyacı hissediyor.

‘93 Ekim sayısında çok güzel yazılar var. Onların hepsini hatırlatma imkanımız yok. Altınoluk arşivine girerseniz hepsini okuyabilirsiniz. Burada, o sayının sunuş yazısından kısa parçalar almak istiyoruz. Şayet ‘93’te bunların altını çizmiş iseniz, o bilinci yüklenmişsiniz demektir. Dergiyi görmemişseniz, görüp okumamışsanız, bir yerlerde kalmışsa Altınoluk, düşünce dünyanız çok şeyi kaybetmiş demektir.

Gelin okuyalım:

“Eskiden “mürteci” vardı. Sonra “gerici” oldu. Daha sonra “aşırı dinci”, “şeriatçı” kelimeleri girdi dilimize... Bunların tümü, hakim güçlerin, ülkede belirli kesimleri suçlama, bastırma ve gerekirse yok etme “yaftalar”ı idi. Boynunuza bir kere bunlardan biri asıldı mı, sistemin cellatlarından kurtulamazdınız. Söylediğiniz cevahir olsa itibar edilmez, sunduğunuz hastaya ilaç olsa kullanılmazdı.

“Bu “yerli yaftalar”ın yerini, şimdilerde “gavurca”ları aldı. Siz, kendi ülkenizin insanını yaftalarla mahkum edersiniz de, elin gavuru durur mu? Onlar da mahkum etmek istedikleri kesimler için yaftalar uydurup, dünya çapında pazarladılar. Fundamentalizm, radikalizm, İntegrizm bu süreçte pazarlanan yaftalardan. Bunların ilk kullanım yeri Washington mu, Londra mı, Paris mi? Ama şimdilerde hakim dünya güçlerinin politikasını yansıtan hemen her başkentte bol miktarda üretilip, pazara sürülüyor bunlardan. Moskova’da da istimal ediliyor bunlar, Washington’da da...

“Peki hedef kim?

“Bu yaftalar şu sıralar İslâm’ı vurmak için kullanılıyor. Vaktiyle komünizmi vurmak için üretilen yaftaların yerini şimdi “İslâm’a karşı müessir silahlar” aldı. Çünkü yükselen değer İslâm. Hakim dünya güçlerinin etki alanlarını tehdit edeceğinden korkuluyor İslâm’ın, ve daha büyümeden başı ezilmek isteniyor. Burada ilginç bir psikolojik yöntem uygulanıyor. Tüm İslâm suçlansa, bütün İslâm toplumlarının toplu tepkisini çekmek mümkün. Onun için önce İslâm dilimlere ayrılıyor. Bir kısmının adı fundamental, diğeri ılımlı oluyor. Bir kısmı radikal, diğeri uzlaşmacı oluyor. Radikal diye nitelenenle uzlaşmacı, fundamental olanla ılımlı olan karşı karşıya getiriliyor ve birbirini imha etmeleri için tüm düşmanlık unsurları devreye sokuluyor. İlk saftaki fundamental’ler imha edilince, bu defa geriye kalanlar dilimlenmeye başlanıyor. Ta ki, o İslâm toplumunun gücü bitinceye, hakim güç karşısında iradesi çözülünceye kadar. Bir de bakıyorsunuz ki, sonunda, başta en ılımlı olarak bilinenler de “fundamental”ler safına alınmış ve biçilmiş.

Bu sayımızda (1993, Ekim), bu sinsi mücadeleye dikkat çektik. Şu sıralar, Cezayir’den, Mısır’ dan, Suudi Arabistan’dan, Suriye’den Türkiye’ye, oradan Türk Cumhuriyetlerine uzanan bir çizgide, böyle bir misyon yükleniyor yönetimlere... “Standart dışı İslâm”ın kırılması misyonu. Bu, gerçekte, bizatihi bu toplumların en diri, en sağlıklı kesimlerinin imhası demek. Bu, toplumların kendi geleceklerini imha etmeleri demek. Ama yönetimler ya bunu anlamıyor, ya da bilinçli bir kötülük söz konusu. Biz ikinciye ihtimal vermek istemiyoruz. Çünkü düşmanın politikasına hizmet eden onur kazanmaz. Başarı da kazanmaz. Kimse kendi toplumunun çocuklarına kıyanlara madalya takmaz.

İslâm dünyası, bu kısır döngüyü kırmaz ve ithal malı yaftalarla birbirini suçlamayı, birbiriyle boğazlaşmayı terk etmezse, daha uzun süre her sömürgen’in sömürüsüne açık olmaya mahkumdur.”

Dileriz İslam dünyasının edilgenliği devam etmesin ve biz, Altınoluk olarak böyle bir sayı daha yapmak zorunda kalmayalım.

Altınoluk’un satırlarının altını çizin lütfen ve şuur dünyanızda bir karşılık oluşturun. Allah’a emanet olun.

Ayrıntılı Bilgi: www.altinoluk.com.tr

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.