Allah İle İrtibatın Zirve Yaptığı İbadet

Namaz, İslam’ın temel ibadetlerinin başında gelir. Müslüman için namaz, Allah’ın huzuruna kabul anıdır. Müslüman, bu neşve ile “Allahu ekber” der namaza başlarken.

Günlük olarak yiyeceklerle ve içeceklerle bedenini beslediği gibi namazla da ruhunu besler Müslüman. Namaz dinin direği, müminin miracıdır. Allah Mü’minûn Suresinde kurtuluşa eren, felah bulan Müslümanların özelliklerini sayarken en başta ve en sonda namaza yer verir. İnsanın fıtratındaki olumsuzluklara dikkat çekildikten sonra namaz kılanların bunun dışında oldukları belirtilir ve onların özellikleri sayılır. Burada da yine ilk ve son madde namazdır:

- Onlar namazlarına devam ederler, - Onların mallarında istemek durumunda ve mahrumiyet hâlinde olanlar için belli bir hak vardır,

- Onlar ceza gününü tasdik eder, ona iman ederler,

- Onlar Rablerinin azabından çekinirler; zaten Rablerinin azabına karşı güven içinde olunmaz,

- Onlar eşleri ve cariyeleri dışındakilerle cinsel hayat yaşamazlar. Bunlarla olan ilişkilerinden dolayı da kınanmazlar. Kim bunun ötesinde arzular içinde olursa haddi aşmış olur.

- Onlar emanetlerine ve taahhütlerine riayet ederler,

- Onlar şahitliklerinin gereğini yaparlar,

- Onlar namazlarına özen gösterirler.

- İşte bunlar cennetlerde itibar göreceklerdir. (elMeâric, 70/23-35).

ALLAH KATINDA EN DEĞERLİ İNSAN

Allah katında en değerli, itibarlı olan insan en takvalı insandır. (elHucurât, 49/13) Takva sahibi olmak çok önemli bir meziyettir. Allah takva sahiplerinin özelliklerini sayarken imandan sonra namaza yer verir (el-Bakara, 2/3). Takva gibi önemli bir başka kavram da ihsandır. Hatiplerimiz her hafta Cuma hutbesinin sonunda, Allah’ın “adaleti, ihsanı ve akrabaya vermeyi” emrettiği âyet-i kerimeyi (Nahl, 16/90) okurlar. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ise ihsanı şöyle tarif eder: “Allah’a sanki O’nu görüyormuş gibi kulluk etmendir. Sen onu görmesen de O seni görüyor”. Hayatımızın her anı Allah’a kulluk anı olduğuna göre bu hadisi, “Hayatın her anını Allah’ın kulu olmanın, O’nun bizi gördüğü- nün idraki içinde yaşamak” şeklinde anlamalıyız.

Namaz ibadetinde Allah ile birlikte olduğumuzun, her dâim O’nun gözetimi altında bulunduğumuzun idraki içinde olma hâlini yakalamak bizim için hedeftir. Bu hedefe ulaştığımız takdirde namaz bizi yanlış yapmaktan koruyacaktır. Yüce Rabbimiz de “Namaz, çirkinliklerden ve kötülükten alıkoyar. Allah’ı zikretmek (hep hatırda tutmak) elbette daha/en büyüktür. Allah yaptıklarınızı bilir” (el-Ankebût, 29/45) buyurarak bunu belirtir. Hedef bu olmakla birlikte hedefi yakalayamamak asla namazı terk sebebi olamaz. Bu hedefi tutturmak için namaza ısrarla devam etmek gerekir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) İslam’ın temel ibadetlerini sayarken kelime-i şehadetten sonra namaza yer vermiştir. Günde beş vakit namazı kılanın durumunu, evinin önünden akan bir nehirde günde beş defa yıkanan insanın hâline benzetmiş ve o insanın vücudunda maddî kir kalmaması gibi namaz kılanın manevî hayatının da temiz olacağını belirtmiştir.

CEMAATLE NAMAZ KILMANIN ÖNEMİ

Namazların cemaatle edâsı da ayrı bir önem taşımaktadır. Cemaatle namaz Müslümanlar arasındaki irtibatı kuvvetlendirir; tanışmaya, sevginin, saygının artmasına vesile olur. Müslümanlar namazlarını ne kadar büyük cemaatlerle edâ ederlerse ümmet olma şuurunu da o kadar güçlü hissederler. Bunun zirve yaptığı yer, bilhassa hac mevsiminde Mescid-i Haram’da, Mescid-i Nebevî’de oluşan cemaatlerdir. Müslüman o esnada farklı renkte ve ırkta, dillerini, ülkelerini bilmediği kardeşleriyle bir arada olur. Yaşlısıyla genciyle, kadınıyla erkeğiyle, zenginiyle fakiriyle aynı imamın arkasında saf tutar. Yanındakine sırf Müslüman olduğu için sevgi, saygı duyar. Ezan, onlar için çok büyük bir birleştirici unsurdur. İmam “Allâhu ekber” dediği zaman herkes anlar ki namaz başlamaktadır. “Fatihâ” Suresi ve ardından okunan ayetler, intikal tekbirleri, tesbihler dünyanın neresinden gelirse gelsin bütün Müslümanlar için aynıdır ve kimse için yabancı değildir.

Camilerimiz, mescitlerimiz birliğimizin ve beraberliğimizin gıdası, Allah’ın dininin yaşandığı ve yaşatıldığı, anlatıldığı, öğretildiği mübarek mekânlardır. Allah, Kur’an’da onları kendine nispet ederek, “Allah’ın mescitleri” diye zikreder. “Onları ancak Allah’a ve ahiret gününe iman eden, namazı kılan, zekâtı veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler imar eder” (et-Tevbe 9/18). “Allah’ın mescitlerinde O’nun isminin anılmasına mani olanlar ve onların harap olması için çalışanlar en zalim insanlardır” (el-Bakara 2/114). Müslümanın hayatında en önemli husus Allah ile irtibatını sürdürmesi ve bu şuur içinde yaşamasıdır. Namaz da bunun için zirve bir ibadet sayılır.

Kaynak: Din ve Hayat İstanbul Müftülüğü Dergisi, Sayı: 26

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.