Allah Dostu Olmak İsteyenlerin Başlıca 4 Hususiyeti

Osman Nûri Topbaş Hocaefendi bir kimsenin Allah Dostu olabilmesi için dikkat etmesi gereken 4 hususiyetten bahsediyor...

Hak dostu olmak isteyenlerin başlıca hususiyetleri:

‒Mü’minin nefsiyle ilgili hususiyetleri var.

‒Cenâb-ı Hak ile ilgili hususiyetleri var.

‒Mahlûkat ile ilgili hususiyetleri var.

‒Mü’minin dünyaya karşı hâlindeki özellikler var.

1- NEFS İLE İLGİ HUSUSİYET

Mü’minin nefsiyle ilgili hususiyetleri:

Demin okuduğumuz âyet-i kerîme:

(İnsanları) Allâh’a davet eden, sâlih ameller işleyen, «Ben müslümanlardanım.» diyenden kimin sözü daha doğrudur?” (Fussilet, 33)

Müʼmin, mesʼûliyetini idrâk edip içinde bulunduğu hâli muhâsebe edecek.

Zira Cenâb-ı Hak:

ثُمَّ لَتُسْـَٔلُنَّ يَوْمَئِذٍ عَنِ النَّعِيمِ

“…O gün, verdiğimiz bütün nîmetlerden sorguya çekileceksiniz!” (Tekâsür, 8) buyuruyor.

İkincisi;

2- RABBİ İLE İLGİLİ HUSUSİYET

Cenâb-ı Hak ile ilgili hususiyetler:

Cenâb-ı Hak kuldan ne istiyor?

وَهُوَ مَعَكُمْ اَيْنَ مَا كُنْتُمْ

“…(Nereye gitseniz) ne­re­de ol­sa­nız, O si­zin­le beraberdir…” (el-Ha­dîd, 4)

Demek ki biz Cenâb-ı Hakʼla ne kadar beraberiz?

Cenâb-ı Hakʼla beraber olabilmenin gayreti içinde olmamız.

اَلَا بِذِكْرِ اللّٰهِ تَطْمَئِنُّ الْقُلُوبُ

(“…Bilesiniz ki, kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur!” [Ra’d, 28])

Öyle bir huzura varabilmek.

Yine Cenâb-ı Hak şah damarından yakın olduğunu bildiriyor. Biz ne kadar yakınız?

Şiblî var Allah dostlarından. O bir mecliste bulunur. Mecliste; “Allah şunu soracak, bunu soracak…” filân, birtakım orada bir sohbetler oluyor.

Şiblî diyor ki:

“Allah sana ilk defa şunu soracak: «Kulum! Ben dünyada seninle beraberdim. Sen kiminle beraberdin?»”

Yaratan, ihsân eden, ikrâm eden Cenâb-ı Hak soracak.

Demek ki Cenâb-ı Hakʼla olan münâsebeti… Kul ne kadar, hâlimiz, ibadetimiz, tâatimiz, muâmelâtımız, ahlâkımızla Cenâb-ı Hakkʼa yaklaşabiliyoruz?

3- MAHLUKAT İLE İLİGİLİ HUSUSİYET

Müʼminin mahlûkat ile ilgili hususiyetleri:

Yine okunan âyet:

“İyilikle kötülük bir olmaz. Sen (kötülüğü) en güzel bir şekilde sav!..” (Fussilet, 34)

Müʼmin ne olacak? Berraklaşacak, şeffaflaşacak, yağmur suyu gibi olacak. Tertemiz olacak. Affedici olacak.

“…Seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki candan sana bir dost oluverir.” (Fussilet, 34)

4- DÜNYA İLE İLİGİLİ HUSUSİYET

Müʼminin dünyaya karşı hâlindeki özellikler:

Hâlıkʼın nazarıyla mahlûkâta bakış tarzı kazanacak. Nefsânî arzularından vazgeçecek, Rabbine güzel bir kul olabilmenin gayreti içinde olacak.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.