Alkole Bulaşan Gencin Hazin Hikâyesi

Genç, çok genç. Henüz 25 yaşında. Üniversite 3. sınıfa gidiyor. Bir ruh sağlığı hastanesine çaresizlik içinde tedavi olmak için başvurmuş. Başvuru sebebi ileri derecede alkolik olması. Öyle böyle değil sabah akşam ölçüsüzce alkol alıyor. Sordum neden böyle oldu? diye. Anlatıyor yüzü mahzun, gözleri yaşlı: “Kendime hiç güvenim yok” diyor. “Konuşurken başım, ellerim titriyor heyecandan. Heyecanımı bastırsın diye alıyordum alkolü. İlk başlarda problem olmuyordu ancak sonra hiç bir şekilde kendimi kontrol edemez oldum.”

“Nasıl başladı?” diye sordum, anlatmaya başladı: “Uzun yıllar üniversiteye hazırlandım. İmtihana girdim, kazanamadım. Tekrar hazırlanıp tekrar girdim. Yine kazanamadım. Tekrar tekrar derken 4. seferde ancak kazanabildim.” (Yıllar yılı gelen başarısızlık sinirlerini yıpratmış ve benliğini zayıflatmıştı. Yıpranan sinirleri ve zayıflayan benliği davranışlarını olumsuz yönde etkilemiş ve hem ailesinden hem de arkadaşlarından kendini soğutmuş, yapayalnız kalmıştı.)

BAĞIMLILIK NASIL OLUŞUYOR?

“Üniversiteyi en sonunda kazanmış ve artık üniversiteli olmuştum. Beni anlamayan aileme ve arkadaşlarıma artık ihtiyacım yoktu. Sınıfımdan yeni insanlarla tanışıyor ve arkadaşlıklar kuruyordum. Bir gün arkadaşlarım beni gezmeye çağırdılar ve hep beraber bir bara gittik. İlk içkimi arkadaşlarımın yanında mahcup olmayayım diye orada içtim. Garip bir güven duygusu vermişti bana. Tam da o günlerde başlayan üniversiteye giderken yada yeni insanlarla tanışırken duyduğum heyecan ve neticesinde ellerimde ve başımda olan titremeye alkol çare olur diye düşündüm. Sonra arkadaşlarımla buluşmadan önce onların yanında heyecanlanmayayım diye alkol almaya başladım. Buluştuğumuzda da alkol alıyorduk. Böylece günde iki sefer alkol alıyordum. Ancak çok geçmedi ki ailem alkol aldığımı farketti ve beni cezalandırmak istedi. Her koydukları yasağı çiğniyor, her verdikleri cezadan sonra onlardan daha çok nefret ediyordum. Öyle bir duruma geldik ki ben kutu bira alıp tuvalete döküyor, kutusunu ortada bırakıyordum kızsınlar, sinirlensinler, verdikleri cezaların, koydukları kuralların fayda etmediğini görsünler diye. En sonunda onlar da benimle uğraşmayı bıraktılar.

BU BAĞIMLILIK HAYATTAN KOPARIYOR

Ben kazandığım küçük zaferim ile sarhoş ve alkolün problemimi çözmesinden memnun günlük içki içme rutinime sabahı da ekledim. Üniversitede elim yada başım titremesin diye sabah üniversiteye gitmeden de içmeye başladım. Ancak aç karnına içki çok kötü oluyordu. İçer içmez kusuyor sonra tekrar içiyordum. Titremem üniversiteye gittiğimde olmuyordu ancak kim konuşmak için bana yaklaşsa içki kokusunu alıp benden uzaklaşıyordu. Gitgide kimse bana bir şey söylememeye ve yaklaşmamaya başladı. Ailem ile zaten aram bozuktu ve eski arkadaş çevremden de benimle konuşan kimse kalmamıştı. Yine yalnız kalmıştım ama bu sefer yapayalnızdım. Üstelik bütün bunlara sebep olan alkoldü ve ben alkolden nefret ettiğim halde onu bırakamıyordum. Nihayetinde işte buraya, ruh sağlığı hastanesine geldim çare olur diye. Benimle beraber burada kalanların büyük çoğunluğunun rahatsızlığı kendilerinin hiçbir şey yapamayacağı sebeplerden dolayı oluşmuş. Benim problemimi ise ben kendi kendime yaptım.”

İnsan şüphesiz hayat içerisinde zor zamanlardan, zor dönemlerden geçiyor. Sıkıntılar, dertler bazen çözümsüz gibi görünebiliyor. Ya da kısa vadede çare gibi görünen bazı şeyler uzun vadede bela olabiliyor. Şayet biz sıkıntılı zamanlarımızda sabırla doğru çareler aramaz, mücadele etmez kısa vadeli çarelere bulaştırırsak kendimizi günün sonunda en büyük zararı kendimiz kendimize vereceğiz. İşin kötüsü kendi kendimize verdiğimiz sıkıntı; çaresini bulamadığımızı düşündüğümüz sıkıntıdan çok daha büyük olacak. Böyle olmasın için tek ihtiyacımız irademizi kullanmak. Bu kadar önemli zamanda da kullanmaz isek; irademiz nemizdir bizim?

Kaynak: Mehmet Dinç, Altınoluk Dergisi, Sayı: 365, Temmuz 2016

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.