Ahit Ne Demek?

Ahit: 1. Bir işi üslenip söz verme. 2. Antlaşma, sözleşme.

AHİT KELİMESİNE ÖRNEK

Yahûdîler, müslümanlardan gördükleri insânî muâmeleye rağmen hâinliklerinden vazgeçmediler. Gizlice bir plân yaparak Hazret-i Peygamber - sallâllâhu aleyhi ve sellem-’i öldürmeye karar verdiler. Bu bedbahtlar, henüz

önceki cürümlerinin netîceleri ortada iken, kendilerini diğer yahûdî kabîleleri gibi sürgün etmeyip affeden yüce Peygamber’e böyle bir ihânete tevessül etmekle, bir kere daha ahitlerini bozmuş oldular.

*****

Savaşlarda hiçbir düşman Rasûlullâh’ın ashâbına üstün gelemiyordu. Aynı şekilde müslümanlara yenilen

Rum hükümdârı Hirakl, askerlerine hiddetle:

“–Yazıklar olsun size! Şu savaştığınız kavim nasıl insanlardır? Onlar da sizin gibi beşer değiller mi?” diye

sordu.

“–Evet.” dediler.

“–Peki siz mi çoksunuz, yoksa onlar mı?” diye sorunca:

“–Efendim, biz her hususta onlardan kat kat üstünüz.” dediler.

“–O hâlde size ne oluyor ki, onlarla her karşılaştığınızda hezîmete uğruyorsunuz?” dediğinde ise Rum

büyüklerinden bilge bir ihtiyar ayağa kalkarak şu tespitlerde bulundu:

“–Çünkü onlar, geceleri ibâdetle geçirirler, gündüzleri oruç tutarlar, ahitlerini yerine getirirler, iyiliği emredip

kötülükten sakındırırlar ve aralarında her şeylerini paylaşırlar…”

Bu cevap üzerine Hirakl:

“–Sen gerçekten doğru söyledin.” dedi. ( İbn-i Asâkîr, Târîhu Dımaşk, ts., II, 97. )

 HADİS-İ ŞERİFLERDEN AHİT KELİMESİNE ÖRNEK

Ey Allâh’ım! Ey (Kur’ân gibi, dîn gibi) kuvvetli ipin ve doğru yolun sâhibi! Kâfirler için cehennem va’dettiğin kıyâmet gününde, Sen’den cehenneme karşı emniyet, ardından başlayacak ebediyet gününde de huzûr-i Kibriyâ’na ulaşmış mukarrabîn meleklerle, (dünyâda iken çok) rükû ve secde edenler ve ahitlerini yerine getirenlerle birlikte cennet istiyorum. Sen sınırsız rahmet sâhibisin, Sen hadsiz bir muhabbet sâhibisin, Sen dilediğini yaparsın. (Dilek sâhipleri ne kadar çok, ne kadar büyük şeyler isteseler bile, hepsini de yerine getirmeye muktedirsin.) (Tirmizî, Deavât, 30/3419)

 

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

  • hadsiz derken???

    • Yazıda geçen hadsiz anlam olarak "haddi, hududu olmayan, çok geniş, çok büyük, sınırsız" anlamında yani övgü niteliğinde kullanılmaktadır.

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.