Ahirette Güldüren Gözyaşları

Burada dökülen kulluk gözyaşları yarın ahirette yüzleri güldüreceğinden Yûnus Emre Hazretleri de mahşer günü için gözyaşı dökenlerin ilk safında yer alarak herkesi o safa davet eder.

Sâlihlerden bir zât bir gün pazara uğramıştı. Lüzumlu birkaç şey alacaktı. Alacağı şeylerin karşılığını da evde hesaplamış ve elindeki mevcûd parasının buna kâfî olduğuna kanâat getirmişti. Fakat pazar yerine vardığında o para alacaklarına yetmedi. Bunun üzerine o sâlih kişi ağlamaya başladı ve bu hâli uzun bir müddet devam etti. Etrafındakiler, buna şaşırdılar. Alacaklarına parası yetmediği için ağlamasının yersiz olduğunu söyleyerek kendisini teskîne çalıştılar. Bir zaman sonra kendine gelen o sâlih zât, boğazında düğümlenen son hıçkırıklar arasında şaşkın kalabalığa şöyle seslendi:

“–Gözyaşlarımı bu dünyâ için sanmayın! Düşündüm ki, bugün evdeki hesap çarşıya uymuyor! O hâlde yarın dünyâ hesabı âhirete nasıl uyacak?!.”

Hiç şüphesiz burada dökülen kulluk gözyaşları yarın âhırette yüzleri güldüreceğinden Yûnus Emre Hazretleri de mahşer günü için gözyaşı dökenlerin ilk safında yer alarak herkesi o safa davet eder:

Ağlaşalım ol gün için,

Ol gün melâmet günüdür,

Ağlaşalım ol gün için..

Ol günde yerler yarıla,

Cümle ölenler dirile,

Cümle günâhlar sorula,

Ağlaşalım ol gün için..

Ol günde gök çatlayısar,

İnsân nice katlanısar,

Ol günde kim korkmayısar,

Ağlaşalım ol gün için...

Âh ol günün korkuları,

Koca kılar mâsûmları,

Nice olur mücrimleri,

Ağlaşalım ol gün için...

Ol gün katı efgân ola,

Erkek dişi üryân ola,

Cümle ciğer biryân ola,

Ağlaşalım ol gün için...

Ey Yûnus Emre gir yola,

Hâl bilmeziz kardaşn’ola,

Meğer dermân Hakk’tan ola,

Ağlaşalım ol gün için...

Hazret-i Yûnus bir başka şiirinde de şöyle inler:

Helâline ola hesâb,

Harâmına ola azâb,

Âsîye olıcak ikâb

Ben n’ideyimn’eyleyeyim?

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, İslam İman İbadet, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.