Ahiret İnancının Faydaları

Ahiret inancının faydaları nelerdir? Ahiret inancının faydaları kısaca...

Âhirete iman, ebedi­yet isteği olan ve ebedî saâdet isteyen insana tatmin duygusu verir, onun huzurlu, mutlu ve kendisiyle barışık olmasını sağlar. Çünkü insanın ruhu ebediliği istediğinden yok olma duygusu onun hayatını acılaştırıp tahrip ediyor. Oysaki âhirete inanan insanın dünyasında ölüm bir yok oluş değil yeni bir başlangıçtır.

Cenâb-ı Hak buyuruyor:

“Allah’a ve âhiret gününe iman edip sâlih amel işleyen kimselerin Rabbleri katında büyük ecirleri vardır. Onlar için korku yoktur, onlar mahzûn da olmazlar.” (Bakara, 62) Rasûlullah (sav) buyurdular:

“Hiçbir kul, kıyamet günü ömrünü nerede tükettiğinden, ilmiyle ne yaptığından, malını nereden kazanıp nereye harcadığından, vücudunu nerede yıprattığından sorulmadıkça bir adım dahî atamaz.” ( Tirmizî, Kıyamet, 1/2417)

ÂHİRET İNANCININ FAYDALARI

Âhiretin varlığına inanmak, ölüm korkusunun insan psiko­lojisi üzerindeki tahrip edici tesirine mâni olur. Sıkıntılardan kurtulup ebedî huzûra ulaşma, Allah’ın rızâsını elde etme ideali insanda yaşa­ma sevincine yol açar, dünyanın ıstırap­larına karşı tahammül gücü verir. Geçi­ci dünya arzuları aslında insan ruhunu tatmin etmediğinden din ona en yük­sek ve ulvî zevkler, manevî hazlar ka­zandırır.

MESULİYET ŞUURU

Dünya hayatının huzur ve saâdet içerisinde bereketli bir şekilde yaşanması, ancak âhirete imanla mümkündür. Zira âhiret inancı, mesuliyet şuurunu pekiştirir, vazifeye bağlılık şuurunu yerleştirir, hak ve hukuka saygılı olmayı temin eder. Bu sûretle gayet sağlam bir ahlâk anlayışına, çok mükemmel bir nizam kavramına ve pek ulvî bir hakşinaslığa vesile olur. Her gün kıldığı namazlarda en az kırk defa “Yâ Rabbî! Hesap gününün mutlak hâkimi sensin, yarın huzûruna çıkıp bütün söz, hâl ve hareketlerimin hesabını sana vereceğim” diyen ve buna kalpten inanan bir kişide yüksek bir ahlâk ve yüce bir hukûk anlayışının bulunacağı muhakkaktır. “İyilik çürümez, kötülük unutulmaz, hesap soracak olan zât hiçbir zaman ölmez.” diye inanan kişinin bu îtikâdı mutlaka ona tesir eder. Peygamber Efendimizin:

“Hiçbir kul, kıyamet günü ömrünü nerede tükettiğinden, ilmiyle ne yaptığından, malını nereden kazanıp nereye harcadığından, vücudunu nerede yıprattığından sorulmadıkça bir adım dahî atamaz.” ( Tirmizî, Kıyamet, 1/2417) hadisini bilen bir mü’min mutlaka hesabına kitabına dikkat eder.

Kaynak: Dr. Murat Kaya, Ebedi Yol Haritası İslam, Erkam Yayınları

 

İslam ve İhsan

AHİRETE İMAN NEDİR?

Ahirete İman Nedir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.