Ahiret Günü Kimler Hesaba Çekilecek?

Muhterem Osman Nûri Topbaş Hocaefendi'nin ahiret günü hesap endişesini anlattığı sohbetten bir bölüm... Hiçbir şeyi olmayan bir adam Efendimiz'e gelerek "Yâ Resûlullah! Benim dünyada hiçbir şeyim yok. Bir dikili ağacım bile yok. Bir çadırım bile yok. Hiçbir şeyim yok!" diyerek kendisinin de hesaba çekilip çekilmeyeceğini öğrenmek istiyor. Efendimiz ise buna karşılık dehşet verici bir cevap veriyor.

#t=00h12m08s

Âyet-i kerîmede buyrulur:

“Nihayet o gün (dünyada faydalandığınız) nîmetlerden mutlakâ hesaba çekileceksiniz.” (et-Tekâsür, 8)

Âyet-i kerîmede buyrulur:

“O gün faydalandığınız her şeyden sorulacaksınız.” (et-Tekâsür, 8)

ثُمَّ لَتُسْئَلُنَّ يَوْمَئِذٍ عَنِ النَّعِيمِ

Burada şöyle bir hâdise oluyor:

Bu âyet indiği zaman bir kişi geliyor, diyor ki:

“–Yâ Rasûlâllah! Benim dünyada hiçbir şeyim yok. Bir dikili ağacım bile yok. Bir çadırım bile yok. Hiçbir şeyim yok, diyor.

ثُمَّ لَتُسْئَلُنَّ يَوْمَئِذٍ عَنِ النَّعِيمِ

“O gün nîmetlerimden sorulacaksınız.” (et-Tekâsür, 8) Ben herhalde, ben rahatım, ben rahat geçeceğim öbür tarafa.” diyor.

Efendimiz diyor ki:

“–Delikanlı!” diyor. “Senin gölgelendiğin bir ağaç var mı?” diyor. “Gölgelendiğin bir ağaç var mı?” diyor.

Bak bu ağacı dünyada Allah senin için yarattı. Allah yaratmayabilirdi. Sen gölgelen diye yarattı. Bunu sen düşünüyor musun? Gölgelendiğin bir ağaç var mı? Bunun şükrünü îfâ ediyor musun? Teşekkür ediyor musun? Yâ Rabbi, bu ağacı yarattın, ben gölgeleniyorum diye…

“İçtiğin su var mı? Tatlı su var mı?” diyor. Cenâb-ı Hak sana acı bir su verebilirdi. Yağmur gökten deniz suyu gibi tuzlu bir su gönderebilirdi diyor.

“Ayağına taktığın bir şey var mı diyor, korunmak için.” diyor. Bak hepsini bunların Allah senin için yarattı diyor. En basiti sen bunlardan sorulacaksın, buyuruyor.

Velhâsıl Cenâb-ı Hak “peygamberleri bile hesaba çekeceğiz” buyuruyor âyet-i kerîmede:

“Peygamber gönderdiğimiz toplumları da gönderdiğimiz peygamberleri de hesaba çekeceğiz.” (el-A‘râf, 6) buyuruyor. Dehşet bir gün, zor bir gün.

Peygamberlerin hepsi Cennetlik. Hepsi Allâhʼın sâlih kulları. En güzel kulları. Onları da Cenâb-ı Hak tebliğ etmekten (hesaba çekecek)…

Kaynak: http://www.osmannuritopbas.com

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.