Ağız Kokusunun Nedenleri Nelerdir?

KTÜ Tıp Fakültesi Gastroenteroloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Özgür, mideye yerleşen "helikobakter pilori" adı verilen bakterinin ağız kokusuna neden olduğunu söyledi.

Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Tıp Fakültesi Gastroenteroloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Orhan Özgür, mideye yerleşen "helikobakter pilori" adı verilen bakterinin ağız kokusuna neden olduğunu söyledi.

Özgür, yaptığı açıklamada, ağız kokusunun sık rastlanılan önemli bir sağlık sorunu olduğunu belirtti. Ağız kokusunun kişilerin sosyal faaliyetlerini de sınırladığını belirten Özgür, "Ağız kokusu kişide özgüven kaybına yol açabilmektedir. Yine eşler arasında uyumsuzluğa neden olabiliyor. Ülkemizde ve yurtdışında yapılan çalışmalarda, ağız kokusunun toplumda görülme sıklığı yüzde 30'a kadar çıkmaktadır" dedi.

KÖTÜ KOKUNUN BİRÇOK NEDENİ VAR

Özgür, ağız içinden kaynaklanan kötü kokunun birçok nedeni olabileceğine dikkati çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ağız kokusu yapan hastalıklar ağız içi ve ağız dışı hastalıklar olmak üzere iki gruba ayrılmaktadır. Ağız içi nedenler arasında dil üzerinde biriken bakteriler, diş eti ve diş destek dokularının iltihabı ile diş çürükleri sayılabilir. Ağız kokusu ile gelen hastaların yüzde 90'ı kadarında ağız içerisinde bir hastalık ile karşılaşılmaktadır. Uzun süre devam eden kulak burun boğaz enfeksiyonlarını, sindirim sistemi ve tüm vücudu ilgilendiren hastalıkları da ağız kokusu yapan hastalıklardan sayabiliriz. Şeker hastalarında da ağızda aseton kokusu önemlidir."

MİDEYE YERLEŞEN BAKTERİLER

Böbrek yetmezliği olan, üre ve sirozlu hastalarda da amonyak birikiminin ağız kokusunun önemli nedenleri arasında olduğunu vurgulayan Özgür, "Ağız kokusu yapan hastalıklar içerisinde midede yerleşen 'helikobakter pilori' adı verilen bakteri önemli bir yer tutmaktadır. Ülkemizde yapılan çalışmalarda bu mikrobun sıklığı yüzde 80 dolayındadır. Ağız kokusuna yol açan diğer sindirim sistemi hastalıkları ise bağırsak parazitleri, sindirim sistemi kanamaları, reflü hastalığı, mide fıtığı, karaciğer yetmezliği, mide çıkışında tıkanma ve bazı emilim bozukları sayılabilir" diye konuştu.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.