Adam Öldürmek ve İntihar Etmekle İlgili Ayet ve Hadisler

İslam’da adam öldürme ve intihar etmenin hükmü nedir? Adam öldürmek ve intihar etmek ile ilgili ayet ve hadisler.

Adam öldürmek ve intihar etmekle ilgili hadisler ve hadislerin açıklaması…

ADAM ÖLDÜRMEK VE İNTİHAR ETMEK HAKKINDA AYET VE HADİSLER

Enes (r.a.) der ki: Nebiyy-i Ekrem Efendimiz’e büyük günahlardan sorulduğunda şöyle buyurdu:

“Allah’a şirk koşmak, ana babaya itaatsizlik etmek, adam öldürmek ve yalan yere şahitlik yapmak.” (Buhârî, Şehâdât, 10)

Abdullah bin Ömer (r.a.) der ki: Resûlullah şöyle buyurdu:

“Haram kan dökmediği müddetçe mü’min, dîni hususunda bir genişlik içinde olmaya (Allah’ın rahmetini ummaya) devam eder.” (Buhârî, Diyât, 1)

Abdullah bin Amr bin Âs (r.a.) der ki: Resûlullah şöyle buyur-du:

“Canım kudret elinde olan Allah’a yemîn ederim ki, bir mü’minin öldürülmesi, Allah katında, dünyanın zevâl bulup yok olmasından daha büyük (bir hâdise)dir.” (Nesâî, Tahrîmü’d-Dem, 2/3984. Ayrıca bkz. Tirmizî, Diyât, 7/1398; İbn-i Mâce, Diyât, 1)

Abdullah bin Mes’ûd (r.a.) der ki: Nebiyy-i Ekrem şöyle buyurdu:

“Kıyâmet günü insanlar arasında ilk görülecek dâvâ, kan dökmekle ilgili olanlardır.” (Buhârî, Diyât, 1; Müslim, Kasâme, 28)

Ebü’l-Hakem el-Becelî (r.a) der ki: Ebû Saîd el-Hudrî ile Ebû Hüreyre Hazretlerini, Resûlullah Efendimiz’in şu sözlerini zikrederken işittim:

“Eğer semâ ve yeryüzü ehli, bir mü’minin kanını (haksız yere dökme günahına) iştirak etselerdi, Allah onların hepsini birden Cehenneme atardı.” (Tirmizî, Diyât, 8/1398)

Ebû Hüreyre’den (r.a.) rivâyet edildiğine göre Nebiyy-i Ekrem şöyle buyurmuştur:

“Kim kendisini dağdan atarak intihar ederse, o Cehennemde devamlı ve ebedî olarak sonsuza kadar kendini dağdan atar. Kim zehir içerek intihar ederse, zehirini eline alır ve Cehennem ateşinin içinde ebedî olarak onu içer. Kim de kendisini bir demir ile öldürürse, demirini eline alır ve Cehennem ateşinin içinde ebedî olarak o demiri karnına saplar.” (Buhârî, Tıbb, 56; Müslim, Îmân, 175; Tirmizi, Tıbb, 7/2044-2045; Nesâî, Cenâiz, 68; Ebû Dâvûd, Tıbb, 11/3872)

HADİSLERİN AÇIKLAMASI

Resûlullah adam öldürmeyi büyük günahlar arasında zikretmektedir. Hatta adam öldürmek, muhtelif rivâyetlerde şirkten hemen sonra zikredilir.

İbn-i Ömer (r.a.), haksız yere adam öldürmeyi, çıkışı olmayan en tehlikeli ve helâk edici bir uçurum olarak görmüştür. (Buhârî, Diyât, 1)

ŞİRKTEN SONRA EN BÜYÜK GÜNAH

İmâm Şâfi’ye göre de şirkten sonra en büyük günah adam öldürmektir.

İkinci hadisimizde ifade edildiğine göre, bir kul, adam öldürmediği müddetçe Allah’ın af ve merhametini ummaya devam edebilir. Yani bütün günahlar affedilir, ancak adam öldürmenin günahı söz konusu olduğunda orada biraz durmak îcâb eder. O konuda dikkatli olmak lâzımdır.

Diğer taraftan, Allah’ın şirk hâriç bütün günahları affedeceğini bildiren âlimlerimiz, bu hadisin adam öldürmekten şiddetle sakındırmak gâyesine mâtûf olduğunu ifade ederler. Burada, “Cana kıymak”, günahının büyüklüğü sebebiyle affedilmesi çok zor bir suç olarak tanıtılmaktadır.

İslâm nazarında bir kişiyi ihyâ etmek bütün insanlara hayat vermek gibi büyük ve ehemmiyetli bir hayır olarak telâkkî edilir. Bunun aksine bir kişiyi öldürmek de yine bütün insanları öldürmek kadar büyük bir günahtır.

Diğer taraftan, bir mü’minin öldürülmesi, Allah katında, bütün dünyanın yok olmasından daha büyük bir mânâ ifade eder. Yani bütün dünyanın yok olması, Allah’a göre bir mü’minin dînî bir ceza olmaksızın öldürülmesinden daha hafiftir.

KABİL’E YAZILAN GÜNAH

Hz. Âdem’in oğlu Kâbil, hasedi sebebiyle nefsine uyarak kardeşi Hâbil’i öldürmüştü. Kardeşinin îkazlarına rağmen bunu yapması, onun Allah’ı unuttuğunu ve gafleti sebebiyle O’ndan korkmadığını gösteriyordu. Netîcede bir cinâyet işleyerek hem öldürdüğü kişinin hem de kendisinin günahlarını yüklenmiş, zâlimler sınıfına katılarak cehennem ehlinden olmuştu. Nefsine tâbî olarak işlediği bu büyük günah onu tam bir hüsrâna sürüklemişti. Nihâyet acziyetini ve hatâsını anlayarak büyük bir pişmanlık ateşiyle yanmaya başladı. Zira üstlendiği vebâl çok ağırdı. Nitekim Peygamber Efendimiz, ondan sonraki bütün öldürme hâdiselerinden Kâbil’e de bir misli günah yazılacağını haber vermiştir.  Çünkü bu kötü çığırı o açmıştır.

Cenâb-ı Hak Kur’ân-ı Kerim’de bu kıssayı naklettikten sonra şöyle buyurur:

“Kim, herhangi bir cana kıymayan veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmayan bir kimseyi öldürürse, bütün insanları öldürmüş, kim de bir kim-senin yaşamasına sebep olursa, bütün insanları ihyâ etmiş gibi olur.” (Mâide 5/32)

Demek ki adam öldürmek, insanın hem maddî hem de mânevî âlemini perişân ederek, onu iki dünya bedbahtı yapmaktadır. İnsanı Allah’ın rahmetinden uzaklaştırıp, gazabına mâruz bırakmaktadır.

AHİRETTE İNSANLAR ARASINDA GÖRÜLECEK İLK DAVA

Adam öldürmenin âhiretteki cezası da çok büyüktür. Dördüncü hadisimizde, insanlar arasında görülecek ilk dâvânın, haksız yere akıtılan kanlar hususunda olacağı ifade edilir. Yani yeryüzünde ilk işlenen günah, âhirette ilk olarak hesaba çekilecektir.

KULUN İLK HESABA ÇEKİLECEĞİ AMEL

Kul ile Rabbi arasındaki meselelerde ilk hesaba çekilecek amel, namazdır. Kul hakkı hususunda ilk hesap ise haksız yere kan akıtmak sebebiyle olacaktır. Bu da adam öldürmenin ne kadar büyük bir günah olduğunu anlatmaya kâfîdir.

HAKSIZ YERE ADAM ÖLDÜRMENİN CEZASI

Dolayısıyla böyle bir günahın dünyadaki cezası kısâsen öldürülmektir. Bir kişinin öldürülmesine çok sayıda insan iştirak etmiş olsa, hepsine de aynı ceza verilir.  Beşinci hadisimizde bu durum daha çarpıcı bir üslup ile ifade edilmektedir. Şayet bir mü’minin öldürülmesine bütün insanlar iştirak etseler, Cenâb-ı Hakk’ın bir cana karşılık hepsini de cezalandırıp Cehenneme atabileceği bildirilmektedir. İşte bu anlayış, insan hayatına verilebilecek ehemmiyetin zirvesini göstermektedir. Öyleyse bir mü’minin haksız yere öldürülmesine hiçbir sûretle iştirak etmemeli ve yardımda bulunmamalıdır.

Adam öldürmenin âhiretteki cezasını haber veren en korkutucu âyetlerden biri şudur:

“Her kim bir mü’mini kasten öldürürse onun cezası, içinde ebedî kalacağı Cehennemdir. Allah ona gazabetmiş, lânet etmiş ve onun için büyük bir azâb hazırlamıştır.” (Nisâ 4/93)

Müfessirler, âyetin, bir mü’mini kasten öldürmekten şiddetle menetmek için bu şekilde ağır bir tehditte bulunduğunu ifade ederler. Zira Cenâb-ı Hak, şirk hâriç bütün günahları affedebileceğini bildirmiştir. Adam öldüren bir mü’min, ebedî olarak Cehennemde kalmasa bile büyük bir azapla karşılaşacağı muhakkaktır. Dolayısıyla bu âyet-i kerime, bir mü’mini kasten öldüren Müslümanlar hakkında, haksız yere cana kıyma fiilini şiddetli ve korkutucu bir üslûp ile yasaklamaya (tağ-liz ve tahzîre) hamledilmiştir.

Ancak bir mü’mini, sırf mü’min olduğu için öldüren kimselerin, âyette ifade edildiği gibi ebediyyen Cehennemde kalacağında şüphe yoktur.

İSLAM’DA İNTİHAR ETMENİN HÜKMÜ NEDİR?

Allah’ın verdiği can bir emânettir ve onu almaya kimsenin hakkı yoktur. Canı insana Allah vermiştir ve yine O alacaktır. Bu husustaki bir müdâhale, Cenâb-ı Hakk’ın gazabını celbeder. Bu sebeple başkasının canına kıymak bir tarafa, kişinin kendi canına kastetmesi bile şiddetle yasaklanmış ve intihar etmek büyük günahlardan sayılmıştır. Nitekim altıncı hadisimizde buna verilecek cezanın çok ağır ifadelerle ortaya konulduğu görülmektedir. Bu hadiste, intihar edenlerin kendilerini nasıl öldürdülerse Cehennemde de aynı şekilde ceza görecekleri bildirilmiş ve bu cezanın ebediyyen devam edeceği üst üste üç tekid ile ifade edilmiştir. Her cezanın akabinde, sonsuzluk ifade eden “huld” ve “ebed” kelimelerinin üç defâ ard arda tekrarlanması, oldukça dikkat çekicidir. Bu üslup, çok nâdir rastlanan bir tehdît ihtivâ etmektedir.

Dünyada kendisini öldüren insan âhirette de kendi kendine işkence yapacaktır. Nasıl intihar ettiyse cezası da aynı şekilde olacaktır. Resûlullah diğer bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur:

“Kim, ne ile intihar ederse, kıyamet günü onunla azâb olunur.” (Buhârî, Cenâiz, 84; Edeb, 44, 73; Eymân, 7; Müslim, Îmân, 176, 177)

Ebû Hüreyre (r.a.) anlatıyor:

Resûlullah ile birlikte Hayber Gazvesi’nde idik. Müslüman olduğunu iddiâ eden bir kimse için, Efendimiz:

“–O, Cehennem ehlindendir!” buyurdu.

Savaş başlayınca o kimse kahramanca savaştı ve yaralandı. Ashaptan bazıları:

“–Ey Allah’ın Resûlü, az evvel cehennem ehlinden olduğunu bildirdiğiniz kimse korkusuzca savaştı ve öldürüldü!” dediler. Resûlullah yine:

“–Cehenneme (gitmiştir)” buyurdu. Bu cevap üzerine Müslümanlardan bazıları nerdeyse şüpheye düşecekti. Tam o esnâda Efendimiz’e:

“–O kimse henüz ölmemiş, ancak ağır şekilde yaralanmış!” diye haber geldi. Gece olunca adam yarasının acısına dayanamadı. Kılıcının keskin tarafını alıp üzerine yüklendi ve intihar etti. Durum kendisine haber verildiğinde Allah Resûlü:

“–Allahu ekber! Şehâdet ederim ki ben Allah’ın kulu ve Resûlüyüm!” buyurdu. Daha sonra Hz. Bilâl’e insanlar içinde şöyle ilan etmesini emretti:

“Cennete sadece Müslüman olan kimseler girecektir. Şurası muhakkak ki, Allah bu dîni fâcir bir kimse ile de kuvvetlendirir.” (Buhârî, Cihâd, 182; Meğâzî, 38; Kader, 5; Müslim, Îmân, 178)

Kaynak: Dr. Murat Kaya, Efendimiz’den Hayat Ölçüleri, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

İSLAM’A GÖRE ADAM ÖLDÜRMENİN HÜKMÜ

İslam’a Göre Adam Öldürmenin Hükmü

ADAM ÖLDÜRMEK İLE İLGİLİ AYETLER

Adam Öldürmek ile İlgili Ayetler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.