Satuk Buğra Han Kimdir?

İlk Müslüman Türk Hükümdarı Satuk Buğra Han kimdir? Satuk Buğra Han hangi Türk devletinin hükümdarı idi? İlk Müslüman Türk Hükamdarı Abdülkerim Satuk Buğra Han’ın Müslüman oluş hikayesi ve İslam’a yaptığı büyük hizmetler.

Satuk Buğra Han 859 (Hicri 237) yılında dünyaya geldi.

12 YAŞINDA MÜSLÜMAN OLDU

Babası, bugün Doğu Türkistan sınırları içinde bulunan, Kaşgar şehri civarında hükümran olan Karahanlı Devleti hükümdar ailesinden Bezir Arslan Han, onun da babası, Bilge Mancur Kadir Han idi.

Nesli Afrasıyâb bin Bezen vasıtasıyla Türk bin Yâfes bin Nuh aleyhisselâm’a ulaşmaktadır. Babası Bezir Han’ın ölümü üzerine amcası Oğulcak Kadir Han’la evlenen annesinin himayesinde büyüdü. 12 yaşlarında iken Müslüman olmakla şereflenip Abdülkerim ismini aldı.

25 YAŞINDA MÜSLÜMAN OLDUĞUNU HERKESE İLAN ETTİ

25 yaşında iken İslâm nimetine kavuştuğunu herkese ilan etti. 26 yaşında iken putperest olan amcasını öldürüp Karahanlı tahtını ele geçirdi. İlk Müslüman Türk hükümdarı oldu. Yetmiş yıl hükümdarlık yaptı. Güzel idaresi, kavminden binlerce kimsenin Müslüman olmasına sebep oldu. Kaşgar civarında bulunan Artul kasabasında vefat edip, oraya defnedildi. Satuk Buğra Han yirmi beş yaşına geldiğinde, İslâm ilimlerini iyice öğrenmişti. Müslüman olduğunu açıkça ilan etti. Bundan sonra da hâlâ Müslüman olmak şerefine erişemeyen Karahanlı Devleti’nin başında bulunan amcası Oğulcak Kadir Han ile mücadeleye karar verdi.

PUTPEREST AMCASI OĞULCAK KADİR HAN’A KARŞI MÜCADELESİ

Bir gün yanına iman edenlerden elli kişilik bir süvari grubu alarak ava gitmek maksadıyla yola çıktı. Yegaç Balık adlı beldeye gelince şehrin kalesini kuşattı. Bu kuşatma üç ay sürdü. Bunu haber alan Oğulcak Kadir Han ona karşı hemen harekete geçti. Bu sırada, Satuk Buğra Han’ın etrafında bulunan süvari sayısı üçyüze çıktı. Oğulcak Kadir Han ile Fergana savaşını yaptı. Bunu takip eden günlerde taraftarları bin kişiye yükseldi.

KAŞGAR’IN FETHİ

İlk fethettikleri yer Atbaşı oldu. Sahip olduğu üçbin kişilik ordu ile Kaşgar üzerine yürüyüp orayı da fethetti. Oğulcak Kadir Han öldürüldü. Kaşgar’da kendisine karşı çıkan âsîleri ağır bir mağlubiyete uğrattı. Kaşgar halkını İslâm’a davet etti. Onlar da hakikati gördüler ve Müslüman oldular. Kaşgar’dan sonra Börmekik şehrini de aldı. Memleketin idaresini ele alınca, ülkesinde İslâmiyet süratle yayıldı.

EHLİ SÜNNET İNANCINI YAYMAK İÇİN ÇALIŞTI

Satuk Buğra Han Müslüman olduktan sonra, Allah Teâlâ’nın rızası için cihada başladı. Türk ülkelerinde İslâmiyet’i yaydı. Zaferler kazandı. Büyük bir mücahid ve cihangir oldu. Ve her tarafta şöhret buldu. İslâm dinini hiç saptırmadan ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiği gibi yaydı. Bu onun en büyük meziyeti ve hizmeti oldu.

TÜRK TARİHİNİN EN ÖNEMLİ HADİSELERİNDEN BİRİ

Satuk Buğra Han’ın Müslüman olmakla şereflenmesi ve ülkesinde İslâmiyet’i yayması, Türk tarihinin en büyük ve en güzel hadiselerinden biridir. Daha evvel Oğuz ve Kalaç Türkleri arasında Müslüman olan gruplar olmuş ise de devlet olarak İslâmiyet’i kabul eden ilk Türk boyları Karahanlılar (Karluk, Yağma, Çiğil) ve İdil Türkleri olmuştur. Türkler Müslüman olduktan sonra İslâmiyet’in bayraktarlığını yapıp dünyanın dört bir tarafına yayıldılar. Ashab-ı kiramdan sonra tarihte nâdir görülen hizmetler yapıp, din uğrunda cihad yaptılar.

955 (Hicri 344) yılında vefat edip Artuç’a defnedilen Satuk Buğra Han’ın kabri hâlâ ziyaretgâhtır. Karahanlı Türkleri Türkistan’da, Gazneli Türkleri Hindistan’da, Oğuz ve Selçuklu Türkleri İran, Irak, Suriye ve Anadolu’da, en muhteşem Müslüman Türk devleti olan Osmanlılar da üç kıtaya yayıldılar. Böyle Müslüman Türkler İslâmiyet’e bin yıldan fazla hizmet ettiler. Daha da Cenâb-ı Hakk’ın dilediği kadar uzun yıllar hizmet edeceklerdir inşallah.

Kaynak: Sadık Dana, İslam Kahramanları 2, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

TÜRKLER NASIL MÜSLÜMAN OLDU?

Türkler Nasıl Müslüman Oldu?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.