Abd ve Rusya Pkk Devleti mi Kuruyor?

Türkiye başına musallat edilen terör olaylarıyla uğraşırken Irak ve Suriye’nin Skyes Picot anlaşması ile çizilen sınırları tabir caizse güncelleniyor. Ortadoğu’da bir değişim yaşanırken “Dünyanın iki süper askeri gücü karşısında esamisi okunmayacak bir terör örgütü neden hâlâ ortadan kaldırılamıyor?” sorusuna kimse makul bir cevap veremiyor. Cevap şu mu acaba?..

Hem ülkemiz hem bölgemiz gerçekten çok kritik bir süreçten geçiyor. İçeride bir yandan hendek locası diğer yandan, akademik düzeydeki provokasyonlar almış başını gidiyor. Okulları, hastaneleri, ambulansları dahi hedef alan PKK eksenli kalkışma girişimleri, çok amaçlı kullanılabilen DAİŞ terör örgütü ve eylemleri ile Türkiye kaosa sürüklenerek içine kapatılmak isteniyor.

SURİYE’DE NASIL BİR TABLO OLUŞACAK?

Türkiye, başına musallat edilen terör ve onun siyasi görünümlü bilumum uzantılarıyla meşgul edilirken Suriye ve Irak’ın yeniden şekillendirilme süreci de tam gaz devam ediyor. Bir başka ifadeyle Irak ve Suriye’nin Skyes Picot anlaşması ile çizilen sınırları tabir caizse güncelleniyor. Bu güncellemenin sonunda mesela Suriye’de nasıl bir tablo oluşacak?

Humus, Tartus, Baniyas ve Lazkiye’yi de içine alan butik bir Nusyari devletçiği, Halep’in doğusundan Haseke ve Kamışlı’ya uzanan bölgede önce özerklik sonra da bağımsızlık yolunda ilerleyecek bir PKK nüfuz alanı, Deraa, İdlib, Halep ve Hama’yı içeren bölgeyi ise Sünnilere bırakan bir taksimden bahsediliyor ABD’nin stratejik üretim dehlizlerinde.

DAİŞ NEDEN ORTADAN KALDIRILMIYOR?

Daha önceki yazılarımızda ifade ettiğimiz gibi ne ABD’nin ne Rusya’nın DAİŞ gibi kullanışlı bir aktörü ortadan kaldırma diye bir önceliği yok. En azından şimdilik.

“Dünyanın iki süper askeri gücü karşısında esamisi okunmayacak bir terör örgütü neden hâlâ ortadan kaldırılamıyor?” sorusuna kimse makul bir cevap veremiyor. Cevap şu mu acaba? Bu coğrafyadaki stratejik hedeflerini tahkim etmeden bu çok kullanışlı gerekçe ortadan kaldırılmak istenmiyor. Böyle bir gerekçenin mevcudiyeti hem Rusya, İran ve Esed bloğunun işine geliyor hem de Suriye konusunda neye oynayacağını bir türlü kestiremeyen ABD ve onun öncülüğünü yaptığı Batı dünyasının...

STRATEJİK ÇIKARLAR HER ŞEYİN ÖNÜNDE

Sözüm ona DAİŞ ile mücadele gerekçesiyle Suriye’de başlattığı saldırılar sonunda bugün Rusya’nın, DAİŞ’in öldürdüğünün çoAk ama çok ötesinde masum sivilleri katletmiş olması gerçeği her nedense görülmüyor Batılı çevrelerde. Rus uçaklarının, Esed’in varil bombalarından farksız bombardımanıyla okulları, hastaneleri rastgele ya da bilinçli bir biçimde hedef alması, çocukları katletmesi dünyada eleştiri konusu dahi yapılmıyor. Neden? Çünkü şurası çok açık ve net bir biçimde görülüyor ki farklı noktalarda durduğu söylenen ABD ve Rusya, Suriye’nin geleceğini Suriye halkının tercihlerine bırakmak istemiyor. Bunu, Şii eksenli yayılmacı politikalarını, ümmetin çıkarlarının önünde tutan İran da istemiyor. Onun için Suriye’nin bugün içler acısı durumunun müsebbipleriyle uğraşmıyorlar. Aksine bu inanılmaz insanlık dramının en büyük sorumlusu, zalim bir diktatöre karşı mücadele eden muhalifleri hedef alıyor stratejik çıkarlarını her türlü insani ve islamî değerin önüne koyanlar…

ABD VE RUSYA TÜRKİYE’NİN DÜŞMANIYLA KOL KOLA

Bu noktada Türkiye, kendi güvenliğini de tehdit eden, stratejik çıkarlarını, her türlü insani ve islami değerin önüne koyan çevrelere karşı belirlediği kırmızı çizgilerini koruyabilecek mi peki? Türkiye açısından, Suriye’nin geleceğinin belirleneceği önümüzdeki süreçte en çok kritik edilecek konu bu olacak herhalde. ABD’nin Suriye’de PKK terör örgütünün uzantısı PYD ile Türkiye’nin kaygılarını göz ardı ederek geliştirdiği ilişkileri sürdürmesi Ankara’yı son derece rahatsız ediyor. ABD, PKK’yı terör örgütü olarak kabul etse de PYD konusunda Washington yönetimi Türkiye ile aynı görüşte olmadığını belirtiyor.

Hakeza düşürülen uçağının ardından Rusya, PKK/PYD gibi terör unsurlarıyla temasını ve işbirliğini artırmış vaziyette. Bu noktada Sultanahmet saldırısının ardında Rusya’nın parmağının olabileceği bizzat yabancı kaynaklarca dile getiriliyor.

Her iki ülkenin kanatları altındaki PYD ise Esed ve İran desteği sayesinde ele geçirdiği yerlerin demografik yapısını değiştirmekle meşgul. Sırtını ABD ve Rusya’ya dayayan PYD bu mütecaviz politikalarını daha nereye kadar sürdürecek ve bunun sonuçları ne olacak?

Rus, Hizbullah ve İran askerlerinin desteğindeki Esed güçlerinin Türkiye sınırına doğru genişlemesini kolaylaştıracak şekilde ilerleyişini sürdürmesi ise bir başka gelişme.

CEPHEDE VE SİYASİ SAHADA ÖNEMLİ GELİŞMELER

Türkiye, sınırında oldu bittiye müsaade etmeyeceğini belirtiyor. Ama nasıl?

Yazımızı kaleme aldığımız günlerde Cenevre’de gerçekleşmesi beklenen Suriye barış görüşmeleri zirvesi bir kez daha ertelenmişti. Ertelenmenin en önemli nedeni zirveye kimlerin katılacağı konusunda yaşanan ciddi görüş farklılıklarıydı. Zirveye Türkmenlerin çağrılmaması, buna mukabil PYD’nin masada olması talebine Türkiye net bir biçimde karşı çıkıyordu.

Sonuç olarak Suriye’deki vekalet savaşında oldukça kritik bir dönemece girilmiş bulunuyor. Hem cephede hem siyasi sahada önemli gelişmelerin nereye evrileceği sorusunun cevabı oldukça önem arz ediyor.

Kaynak: Beytullah Demircioğlu, Altınoluk Dergisi, 360. Sayı

İslam ve İhsan

S-400 TÜRKİYE İÇİN NEDEN ÖNEMLİ?

S-400 Türkiye İçin Neden Önemli?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.