8 Mart, Niye Dünya Kadınlar Günü?

Önce “Niye Kadınlar Günü?” diye başlayalım sözlerimize, sonra da bu günün tarihine bir uzanalım.

Mâlum olduğu üzere, kadın, Allâh’ın ihsan ettiği özelliklerle, insanlığın beslendiği en temiz kaynaktır. O, sâfiyetin, merhametin, muhabbetin, hassasiyetin odağı ve toplumun eğitim ocağıdır. İnsanlık, merhameti, paylaşmayı, sevgiyi, saygıyı, kısacası insanlığı “annelerden” öğrenir. Sağlam toplum; sağlıklı işleyen ve fertleri birbirine sımsıkı bağlı âileyle kurulur. Toplumları ayakta tutan güçlü ve fedâkâr âileler; âileri sarıp sarmalayan da “anneler”dir.

Bizim cemiyetimiz, asırlar boyunca güçlü âile yapısı sayesinde, Moğollara, Haçlılara, katliâmlara, yakılıp yok edilmelere dayanmış, âdeta küllerinden tekrar tekrar doğmayı bilmiştir. Ancak bizim bu güçlü yönümüz, düşmanlarımızın da dikkatini çekmiştir. Kendi toplumlarını tüketip sıfırlama pahasına, ahlâksızlığı, zinayı, teşhiri yaygınlaştırmışlar, özendirmişler ve bunu rahatlıkla yapabilmek için de kadını, âileden çıkarıp sokağa dökmüşlerdir.

DÜNYA TARİHİNDE KADININ ÖZGÜRLEŞTİRİLME PROJESİ

Yaklaşık iki-üç asırlık dünya tarihi, kadının “özgürleştirilmek” uğruna, nasıl bir sefâlete sürüklendiğinin açık bir isbatıdır. İslâm’ın zaten vermiş olduğu ekonomik ve siyasal hakları verme vaadiyle, kadın, anne-babasından, eşinden, çocuklarından ve hatta kadını, kadın yapan bütün değerlerinden soyutlanmış; yalnızlaştırılmış, bir eşya ve görüntü (nesne) hâline getirilmiştir. O, artık, İslâm’ın cenneti ayaklarının altına serdiği anne değildir. Çünkü annelikten utanmış, utandırılmıştır. O, kendisine hizmet, hürmet ve muhabbet beslenen; evin hanımefendisi değildir. O da tıpkı eşi gibi, “evi geçindirmek zorunda olan” bir fert, kendi başına yaşarken de “kazandığından çok harcaması” ve “güzelliğini ihmal etmemesi” gereken bir moda ve tüketim metâıdır.

Özetle, özgürleşmek, istediği gibi yaşamak, dilediği her şeye erişmek için “dışarıya” çağrılan kadın; âilesini, fıtratını, kadınlığını, merhametini, kırılganlığını hep “içerde” bırakmak zorunda kalmıştır. Bunca yıllık gelişmenin (!) neticesinde, Batı’da âile bitmiş, pahalı teşviklere rağmen çocuk ve genç nesil tükenmiştir. Bunalımlar içinde kalmış erkek ve kadınlar, avuç dolusu ilaçlarla mutluluk aramakta, rehabilite olmaya çalışmaktadırlar.

Gençliğinde doyasıya zevkleri peşinde giden nesiller, ölesiye toplumsal bir yıkımın altında kıvranmaktadırlar. Batı, sahip olduğu değerlerle birlikte büyük bir çöküşün arefesindedir. Acı olan ise, bütün bu enkaz ve feryatlar, yanıbaşımızda yaşanmakta iken Müslüman toplumlar, Batının yaldızlı maskelerine ve insanı baştan çıkaran şeytânî iğva ve tuzaklarına kanmaya devam etmektedirler. Batı, kendi halkına ne vermiştir ki, bize de versin. Batılı insanın kendisi ne kadar mutludur ki, sahip olduğu inanç, gelenek ve değerler bizi de mutlu etsin!..

Kaynak: Halime Demireşik, Şebnem Dergisi, 145. Sayı

https://www.islamveihsan.com/dunya-kadinlar-gununun-gecmisi.html

https://www.islamveihsan.com/kadinlar-gunu-de-neymis.html

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.