487 Yıllık Tarihi Cami Yeniden İbadete Açıldı

Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından aslına uygun restore ettirilen Karamürsel'deki tarihi Karabali Mehmet Bey Camii, cuma namazıyla birlikte yeniden ibadete açıldı.

Osmanlı Devleti'nin manevi mimarı olarak kabul edilen Şeyh Edebali'nin soyundan Kara Balibey İbn-i Ahmet tarafından yaptırılan ve 1532'de ibadete açılan tarihi camide yaklaşık 2 yıl önce başlayan restorasyon çalışmaları tamamlandı.

Cuma namazı öncesi caminin vaiz kürsüsünde konuşan İl Müftüsü Yusuf Doğan, ibadethanelerin toplumun birlik ve beraberliğinin sağlandığı yerler olduğunu söyledi.

Camilerin ibadet için gelenleri uhrevileştiren, Allah'la buluşturan yerler olduğunu dile getiren Doğan, camilerin kürsüsüyle bir mektep, minberiyle de bir toplum ve devlet olduğunu ifade etti.

Doğan, camiye sahip çıkmanın, fonksiyonunu yaşatmanın, camiye dört elle sarılmanın çok önemli bir vazife olduğunu vurgulayarak, "Buralar bizim ortak değerimiz. 'Devlet yapsın' derken şahsi sorumluluklarımızı unutmayalım." diye konuştu.

Bugün yeniden ibadete açtıkları tarihi caminin Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından aslına uygun olarak restore edildiğini dile getiren Doğan, cami hakkında şu bilgileri verdi:

"Burası Şeyh Edebali soyundan olduğu bildirilen Karabali Bey İbn-i Ahmet tarafından bir cami, bir kervansaray, bir hamam, bir mektep, bir çeşmeden oluşan külliye şeklinde yapılmış. 1532'de kurulmuş. Sadece bu camimizle yanındaki hamam günümüze ulaşmış. 1921 yılında Yunanlılar tarafından yıkılmış sonra 1927 yılında ilçe halkı tarafından tekrar inşa edilmiş. 1999'da yıkılan mimarisinin onarımı sırasında Bali Bey İbn-i Ahmet'in mezarı da burada bulunmuş."

Doğan'ın vaazının ardından yapılan dua ve cuma namazının kılınmasıyla tarih cami yeniden ibadete açılmış oldu

AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.