450 Yıllık Osmanlı Geleneği Başlıyor

"Onbir ayın sultanı" ramazan ayında camileri süsleyen 450 yıllık Osmanlı geleneği mahyalar, İstanbul'daki camilere asılmaya başlandığı belirtildi.

İstanbul'un yanı sıra Edirne ve Bursa'daki tarihi camileri de ramazan geceleri aydınlatan mahyalar, Osmanlı'nın son mahyacısı Hacı Ali Ceyhan'ın çırağı, günümüzün ustası Kahraman Yıldız'ın başında olduğu ekip tarafından İstanbul Vakıflar 1. Bölge Müdürlüğü atölyesinde hazırlanıyor.

Yıldız'ın yanı sıra 30 yıllık mahya ustaları Aziz Tosyalı, Süleyman Kök'ün de aralarında bulunduğu ekibin en genç üyesi Ali Murat Kayalı. Mahyacılık mesleğine gönül veren bu ekip, Osmanlı geleneği olan mahyayı yaşatmanın da gururunu yaşıyor.

MAHYALAR NASIL HAZIRLANIYOR?

mahya

Mahya ekibi, atölyedeki çalışmalarına ramazan ayından 15-20 gün önce başlıyor. Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanlığı'nın belirlediği veciz sözler arasından seçilen yazılar, Kahraman usta tarafından önce kağıda çiziliyor. Ardından bu çizime göre elektrik kabloları üzerine önce duylar yerleştiriliyor, sonra kandile yakın ışık görüntüsü veren 15 wattlık ampuller takıldığı kaydedildi.

Elektrik sistemi üzerinde son kontrolleri yapan ekip, mahyanın asılacağı camiye giderek hazırlıklarını tamamlıyor. Caminin şerefesine çıkan ustalar, iki minare arasına getirilen halatlar arasına mahyaları itinayla asıyor. Ustalar, bu işlem sırasında mahyaların elektrik kontrollerini de son olarak burada tekrarlıyor. Böylece mahyalar ramazan gecelerini ışıl ışıl karşılamaya hazırlanıyor.

MAHYALARDA HANGİ YAZILAR OLACAK

İstanbul'da Sultanahmet Camisi, Eyüp Sultan Camisi, Ataşehir Mimar Sinan Camisi, Valide-i Cedid Cami, Süleymaniye Camisi ve Eminönü Yeni Cami'ne asılan mahyalarda bu yıl ''Hoşgeldin Mübarek Ramazan'', ''Hoşgeldin 11 Ayın Sultanı'', ''Oruç Tut Sıhhat Bul'', ''Oruç Arınmaktır'', ''Ramazan Kardeşliktir'' yazıları yer alacak.

Mahya asılan bütün camilerin yazıları, her hafta aynı ekip tarafından değiştirilecek. Yani her caminin dört ayrı mahya yazısı olacak.

MAHYA USTASINDAN MESLEĞİN İNCELİKLERİ

mahyaci-3

Genç yaşta başladığı mesleğinde bu yıl 45'inci yılını dolduran mahya ustası Kahraman Yıldız, mesleğinin inceliklerini anlattı.

Mahyacılığın 450 yıllık Osmanlı sanatı olduğunu hatırlatan Yıldız, mahyaların ilk dönemlerde yağ kandilleriyle yapıldığını ve ilk mahyanın Sultanahmet Camisi'ne asıldığını belirtti.

Osmanlı'nın son iki padişahı döneminde mahyacılık yapan Hacı Ali Ceyhan'ın yağ kandilleriyle mahyalar hazırladığını, Cumhuriyet tarihinden sonra da İstanbul'a elektriğin gelmesiyle yağ kandillerinin yerini ampullerin aldığını söyledi.

CAMİLER MAHYASIZ KALMASIN DİYE YAZ-KIŞ ÇALIŞIYORUZ

Yıldız, çıraklık döneminde yaşadığı bir anısını şöyle anlattı:

"1975 yılı, 15 yaşındayım. Elektrik şefim bir gün arkadaşlarımla beni Dolmabahçe Camisi'nin altına götürdü. Burada bir yığın kablo, makara, duylar vardı. Şefimiz kablonun belirli yerlerine duyları taktırdı. Bu elektrik kablolarını hazırladıktan sonra Sultanahmet Camisi'ne gittik. Burada iki minare arasına halat çektik. Bu elektrik kablolarını halatların üzerine bağlamaya başladık. Bir baktık ampullerle 'Fethin Kutlu Olsun' yazıyordu. İstanbul'un fethinin yıl dönümü için hazırlanmıştı. Mahya ile ilk kez böyle tanıştım. Sonra Hacı Ali Ceyhan'ın çırağı oldum ve işin inceliklerini ondan öğrendim. 45 yıldır bu mesleği yapıyorum. 'Camiler mahyasız kalmasın' diye yaz-kış demeden ekibimle çalışmaya devam ediyoruz.''

HER CAMİ İÇİN AYRI ÇALIŞMA

162352

Mahya ustası Kahraman Yıldız, her caminin özelliğinin, ölçülerinin farklı olduğunu, bu nedenle bir camiye yeni bir mahya yapacakları zaman en az iki ay ön çalışma yaptıklarını aktardı.

Teknolojinin her devre farklı yenilikler kattığını ancak mahyanın farklı bir uygulama olduğunu belirten Yıldız. ''Mahya ampul ve elektronik sistemdir. Bu sistemle bir yazı oluşturursunuz. Mahya, bu nedenle teknolojiden etkilenmiyor. Vakıflar Genel Müdürlüğü bünyesinde kadro açıldı. Biz bu mesleği yaşatmak için yeni mahyacılar yetiştirmeye çalışıyoruz. Fakat yeni nesiller için mahyacılık zor'' dedi.

ESKİDEN MAHYALAR YANINCA İFTAR BAŞLARDI

Mahyaların ramazan ayında akşam ezanından sabah ezanına kadar yandığını anlatan Yıldız, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Mahyalar kandil havası verir, ezanı duymayan insanlar uzaktan ışığı görünce oruçlarını bozarlar. Mahyalar aslında mesaj verir. Televizyonun, gazetenin sinemanın olmadığı dönemlerde mahyalar sayesinde bir çok mesajlar verilmiştir. Geçmişte tek görsel yayın mahyadır.

Elektrik öncesinde mahya hazırlamak çok zahmetliymiş. Eskiden her caminin mahyacısı varmış. Mahyacının elinin çabuk olması gerekiyor ki, mahya ezana yetişsin. İnsanlar eskiden gelip bakıyorlarmış mahyacı ne yazıyor diye. Hatta iddiaya girerlermiş birbirleriyle. Cami cami gezerek mahya izlerlermiş.

"GÖKYÜZÜNE YILDIZLARLA YAZILAR YAZMIŞLAR"

O yüzden yabancı bir gezgin İstanbul'a geldiğinde 'Gökyüzüne yıldızlarla yazılar yazmışlar' diyerek 'Türkler medeniyeti çoktan yakalamışlar' şeklinde beyanatta bulunmuş. Mesleğimiz eski bir meslek olduğu için övünüyorum.'' dedi.

EN GENÇ MAHYACI

85185_50071

Mahya ekibinin en genç personeli Ali Murat Kayalı da 450 yıllık Osmanlı görsel sanatının inceliklerini 3 yıldır ustalarından öğrenmeye çalıştığını dile getirdi.

Mesleğinin güzel olduğu kadar zorlukları da bulunduğunu ifade eden Kayalı, ''Minarelere çıkmak, yükseklik, hava şartları bu mesleğin zor yanları. Ustalarımızla birlikte Vakıflar İstanbul 1. Bölge Müdürlüğü bünyesindeki atölyede bu mesleği yürütmeye çalışıyoruz'' ifadelerini kullandı.

SULTANAHMET "HOŞ GELDİN MÜBAREK RAMAZAN" YAZISIYLA AÇILACAK

Yaklaşık iki haftadır mahya çalışmalarının devam ettiğini aktaran Kayalı, tarihte ilk mahyanın asıldığı Sultanahmet Cemisi'ne ilk olarak ''Hoş geldin Mübarek Ramazan'' yazısını asacaklarını belirti.

Kaynak : AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.